Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (183) - Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (31) - Ömer Öngüt
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (31)
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (183)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Ekim 2015

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (183)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (31)

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

 

Bir Fasıl:

Bu iş meydana geldiği vakit, o aynı zamanda; batan mânevî bir denizin de gizli kaynağıdır.

 

Sonuç:

Sıdk mevkii ve Hakk'ın sırlarının mahalli, kalbe işâret eder. O bir "Bahr-ı muhît" tir; alabildiğine geniş bir denizdir. Ona, kendisinde birtakım terkibler bulunan ve hareketler de suskunluklar da kendisinden çıkan, saf ve katışıksız bir âlem îtibar kazandırabilir.

 

Bir Fasıl:

Bu kaynağı ancak, rûhu henüz cisimlenmemiş olan kimsenin bilebileceği, Hakk'ın ona (bunu) "Ledün ilmi"nden öğreteceği söylendiği zaman; kendi istediği şekilde konuşmuş olan kimse, onun gidişâtını aşırı bildiği için bayağılaşır. Gösterileni inkâr edendeki sarhoşluğu bilen ise; ona izâfe edilen fiil, Hakk'a izâfe edilen fiil ve onun Hakk ile halk arasındaki ibâre hakkındaki ortak fiili olmak üzere; Ulu makâm'ın fiillerinden üçünü getirip izhâr eder.

 

Bir Fasıl:

"İnsan, nefsinin hayvânîliğinde devamlılık üzeredir." nüktesi ile işaret edildiği gibi; nebâtî nefsin mülâhazası O'nun emri tecellî etmeksizin ve onun sırrı belirmeksizin meydana gelir, cisimler derecesinden incelikler husûle gelir.

Evhâm âleminden yola çıkılıp, Ahkâm alimlerinin tâlip olmada sâfîleştikleri ilkâ ve ilhâm makamına iltihâk edilir. Maksadlarını ve mezheblerini tanımak için O'nun gaybını talep ederek O'nu müşâhede eder. Onun şartına kendi kayıtlama ve sözünden ve akdinden yana vüsûkiyyet edinme onda vâki olur. [49b] Tabîatinin kendisine kuvvet verdiği şeylerle, manâdan yana ebedîlik de onun olur. O'nun Şerîat'i kendisine vârid olur. O'nu zikreder ve zikrettirir, sıdkı ve karar kılmasıyla, İlâhî haberlerle Allah'ı bilir.

İşte bu, hikmet, edeb ve rahmet hazînesine varma kapısının ilimleridir.

 

Sonuç:

"Peki bu hazînenin hakîkatini ve seddi ikâme eden necat ve kurtuluş yerini kim bilir?" denildiği zaman; yurdunda sâkin ol, karşılık beklemeyi bırak ve fikrini O'nun zikri üzere bulunan kimseye söyle!..

 

[68] Sonuç:

İnkâr ehline göstermek için Cabbâr'ın tarafından iki gizli İlâhî esrârın ulaşmasına işâret eder. İntizar etmek onları düzeltip ıslâh eder, bu haberleri uçurmakta olan şeyi de geçirip unutturur.

 

Bir Fasıl:

İleri seviyede eşsiz olan iki kişiye erişmekten söz edildiği vakit; mânevî bir hazinenin zuhur edeceği ve büyük bir devletin kâim olacağı, son devirlerden ikisiyle ilgilen!..

 

Sonuç:

Nasıl ki "Aklî ruh nazarın nihâyetine erişince, fikrî ruh da fikrin gâyesine erişir." denilirse; kırkların kendisiyle tahlîs olduğu felekî devirlerin vakti de, bu konudan onun öne geçirdiğinin arasında müşterektir. Bize göre o an kudsî ruhun emrolunarak gelmesi ve aklî ruhun bir yardımcı ittihaz etmesi, fikrî olanın kuvvetlenip semirmesi ve hayvânî olanın örtünmesi karşılıklı olarak sahihtir.

 

Bir Fasıl:

Onun ışığıyla aydınlanarak, kendisine onun yerleştirilip bağlandığı kimsenin, ilâhî adâleti izhar edeceği ve üstün olacağı söylendiği vakit; onun doğuşu batıdan yerine geldikten sonra, dönüşü de doğuya olur.

 

Sonuç:

Tıpkı "Kalpten doğuş sırrı meydana gelince, onun batışı da yine onun içinde olur." sözündeki gibi; onun batışı da işte bu en yüce ufuktan doğup, en ulu makamdan batarak olur. Nitekim, nefsî ufuktan doğmuş olan da süflî ufuktan batmış olur.

 

Bir Fasıl:

"İki denizin birleşmesi hakkındaki iş zuhur edince, iki göze gizli hiçbir sır kalmaz." denildiği vakit, o bu insânî neş'et hakkındaki Rabbânî nüktenin zuhuruna işaret ettiği gibi; derhâl denizi, [50a] kâinâtı ve gözü de birbiriyle bitiştirir. Onun "İki göz" hakkındaki sözü ise; onların içindeki iki sıfat sahibi kişiye işaret eder.

"İşte bu, büyük bir fazl-u keremin tâ kendisidir." (Fâtır: 32)

 

Bir Fasıl:

"Nebî isminin kâim oluşu, Velî isminin kuvvet ve uğurundandır." denildiği gibi; bana göre bu da, [69] "Hâ"nın inidâmı ve "Elif" in göklerde yazılışıdır. "Benim vadimin denizi, insanın sudaki yansımasıdır. Benim kerem ve cömertliğimi felek istivâ edip kuşatınca, güneş parçalar hâlinde bulunur."

Sonra, zâlimler topluluğu için denilir ki; "Fâsıklardan olan Süfyânî katlolunur, baba oğluna der ki: 'Sen benim ehlimden değilsin! Ben senin câhillerden olduğunu biliyorum.'"

 

İşâret:

Nebevî vâris, berzâhî makam, Süfyânî'nin katli sayesinde ilâhî perdenin kalkması ve çoğalttığım haberlerle fazlasıyla yüklediklerimin hâsıl kılınışı buna işaret eder.


  Önceki Sonraki