Yeni bir ihvan hanımı ile olan ibtilâsından bahsetti, bu arada bir de rüyâ anlattı.
"İçi toprak dolu bir saksı varmış, çiçek yokmuş, içini kurtcuklar kaplamış." Buyurdular ki:
"Tamam işte efendim. Sizin evinizde çiçek var amma, içerisinde kurt var. O saksıyı ya boşaltmanız lâzım, veyahut Cenâb-ı Hakk hidayet verir de sizi kurtarır.
Allah'ım ya ıslah etsin, ya da kurtarsın. Öyle kadın var ki yakını yabancıdır, yabancı ise yakınıdır. Nefsimden ve kadının şerrinden Allah'ıma sığınırım.
Ahkâmdan dışarı çıktığı zaman iş değişir. Biz sizi üzüyor diye üzülmüyoruz, Ahkâm hâricindeki hareketlerine üzülüyoruz. Attığı adımı takip edin, ahkâm haricinde hareket ettirmeyin.
Ahkâmı çiğnemediği müddetçe diğer hususlarına sabretmeniz gerekir.
Yoksa; sizi üzmüş, sizi kırmış, bunlar mevzu değil efendim. Size hakaret etmekle zarar etmiş olmazsınız. Sabredeceksiniz, derecenizi alacaksınız. Sabır çok iyidir, yalnız ahkâm dahilinde iyidir.
Efendi Hazretleri belki de Vâlide Hanım yüzünden ermiştir. Derecesinin artmasına vesile olmuştur. Çünkü Vâlide Hanım çok celâlli idi. Efendi Hazretleri ise çok kemâlli idi. Celâliyet, kemâliyetin yükselmesine vesile oluyor."
"Vereceksin almayacaksın. Hizmet edeceksin hizmet beklemeyeceksin. Herkesten daha mütevazı olacaksın, herkese hürmet edeceksin, sen hürmet beklemeyeceksin.
Bu noktada ehl-i hakikatla, sahtesi hemen belli olur."
"Bir insan herkese iyilik düşünürse, herkese şefkat ve merhamet nazarı ile bakarsa, Hazret-i Allah onun iyilik sermayesini artırır, kendisine varacak yolları aralar, imanını kemâlleştirir, onu beşeriyete faydalı kılar.
O kul böylece Hazret-i Allah ile alış-verişe koyulur. Etrafını nurlandırır. Her nurlanan kimse de hidayete mazhar olduğu için ona müteşekkirdir."
•
"Herkese karşı sevgimiz, saygımız, şefkat ve merhametimiz olacak. Ben kötü zannederim, belki Cenâb-ı Hakk'ın indinde çok makbuldür. Kötülemeye hakkım, salâhiyetim yok. Sevmem-saymam lâzım ki, beni de sahibim sevsin, sevdiklerinin yanında saydırsın."
•
"Kalplerin bir noktada birleşmesinden, çarpmasından, el birliği ile Hakk'a yönelmesinden Hazret-i Allah çok hoşlanır. Çok hoşlandığı için de ihsanını ziyade eyler.
İkinci bir husus; dağılmış, parçalanmış bir ordunun yekvücud haline gelmesi ile de büyük bir kuvvet meydana gelir."
•
"Hazret-i Allah bir kalpte mâsivâ görürse, o kalpte tecellî etmez."
•
"Cenâb-ı Hakk fakire bütün sevgililerini sevme ve değer verme lütfunu bahşetmiştir. Hepsinden aşağıda olduğumuzu nefsimize kabul ettirmişizdir.
Hazret-i Allah'ın değer verdiklerinin hiçbirini ayırmaksızın sevmek, birlik husule getiriyor ve birisi hepsi, hepsi birisi olmuş oluyor. O muhabbet birlikten Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine, ondan da Hazret-i Allah'a gidiyor. Böylece muhabbetullah sirayet ediyor."
•
"Biz birçok hadiselerle meşgulüz. Onun için diyoruz ki, akıllı olan ihvan bizi üzmez. Görünüşte üzmüyor zanneder, fakat üzdüğü zaman da çok büyük kaybı olur. Kolay kolay da iflâh olmaz. Hazret-i Allah dilerse onun amelini boşa çıkarır."
•
"Okuyup anladığınızı hemen amel çarkına koyun, tatbikine koyulun. Okunanlar kitapta kalacaksa okumanın ne ehemmiyeti kalıyor?"
•
"Hakk'a karşı gözünü aç, yanız O'na rağbet et. O sana ışık tutarsa, karanlığı o ışıkla boğarsın, o ışıkla önünü görürsün.
Senin bilgin sana bilgisizlik verir, "Biliyorum!" dersin yanılırsın.
Işık zannedersin, halbuki o aslında karanlıktır. Karanlık zannettiğin şey de ışıktır.
Nefsin sefâsını ruhun sefası zannedersin. Nefsin karanlık olduğu için zulmeti ve nuru tefrik edemiyor.
Bunun içindir ki ilmim olmadığına binlerce şükrediyorum. İlmim yok, bilgim yok... Bunu büyük bir lütuf olarak kabul ediyorum. Bütün icraat O'nun, O'nun olduğu da apaçık ortada.
Fakire ilim vermemekle yardım etmiş. Dilerse bu noktadan kurtarır. Çünkü nefis daima ene putunu ortaya koymak ister."
•
"Allah'ıma yemin ederim ki, O'na yaraşır zerre bir amelim yok. Ancak O'nun rahmet, merhamet ve lütfuna sığınıyorum.
Sahibim'den en çok istediğim bir duygu var. 'Allah'ım! Beni küçült, küçült, küçült, öyle küçült ki bir hiç haline getir. Erisem dahi bir damla pislik olur. Onu da kazıyıver, ondan sonra kurtulayım. Efendiliği, büyüklüğü başkasına ver.' Allah'ımdan en çok istediğim budur. Herkes her şeyi ister, ben O'nu istiyorum."
•
"Allah-u Teâlâ kuluna ruhsat verince en evvelâ en sevdiği en yakınını çeker. Allah-u Teâlâ ona yine ruhsat verir, bu sefer yakınına yakın olanı çeker. Allah-u Teâlâ yine ruhsat verir, bu sefer samimi selâm vereni çeker.
'Allah-u Teâlâ ruhsat verirse samimi selâm verenden geçmeyiz.' sözünün mânâsı budur.
Dördüncü bir şefaat daha vardır ki, yana yana kömür haline gelmiş, fakat sen onu simasından tanıyorsun.
Allah-u Teâlâ ruhsat verirse onları da toplar, bir sinek gibi deryaya koyar, o derya hayat verici bir deryadır.
Allah-u Teâlâ onları bitki bitirir gibi bitirir ve cennet-i âlâya girerler. Bu gizli bir ifşaattır, şimdiye kadar bu sırrı açmamıştım."