Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (28) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (28)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Eylül 2015

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (28)

 

"Sıddık" Makâmının İzâhı:

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'sinde:

"İşte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle, sâlihlerle beraberdirler." (Nisâ: 69)

Buyurarak derece bakımından peygamberlerden sonra sıddıkları, daha sonra da şehitleri anmaktadır.

Bu bağ dünyada iken temin ediliyor ve oraya intikal ediyor. Böylece orada da onlarla oluyor.

Şehidin ve şehitliğin Allah katında ne kadar büyük fazileti olduğu mâlumunuzdur. Bu kadar faziletli olmasına rağmen, sıddıkları öne almasının sırrını size arzedeyim.

Allah-u Teâlâ'nın öyle kulları vardır ki, O onları kendisi için yaratmıştır. Onların bütün iş ve icraatları Liveçhillâh'tır, yani yalnız Allah içindir.

Şehit Allah için canını verir, onların gönülleri ise bir ömür boyu Allah-u Teâlâ iledir.

Onlar Allah-u Teâlâ'ya en çok yaklaştırılmış olanlardır. Bu gibi kulları, dünyada iken Allah-u Teâlâ'nın hıfz-u himayesindedirler, ahirette ise hıfz-u hususiyetindedirler.

Bunun böyle olduğunu Âyet-i kerime ile arzederiz ki, Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Onlar sıdk makamında, kudret ve kuvvet sahibi hükümdarın huzurundadırlar." (Kamer: 55)

Bunlara: "Allah ile olan sıddıklar" denir.

Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"Onlardan bir kısmı da Allah'ın izniyle hayır yarışlarında öncü olanlardır." (Fâtır: 32)

Allah-u Teâlâ'ya yakın olanlar, O'nun dilemesiyle emir nispetinde hem tasarruf ederler, hem de vazife görürler. Şehitler başka, bunların vazifesi başka.

Bunlar sıdk makamına kadar çıkmışlardır. Sıddıkların esrârı ayrıdır. Onları Allah-u Teâlâ dilediği şekilde yürütüyor.

Hazret-i Ali -kerremallâhu veche- Efendimiz insanların asırlardır hiç değişmeyen ve bugüne kadar devam edegelen hâl ve sîretlerini üç sınıf hâlinde beyan ederek şöyle buyurmuştur:

"Kalpler, kap durumundadır. Onların en hayırlısı, en anlayışlı olanlarıdır. İnsanlar üçe ayrılır:

Allah'ı bilen âlimler,

Kurtuluş yolunda ilim öğrenenler,

Basit, âdî kimseler ki; bunlar her çağıranın peşine takılır, her esen rüzgâra kapılırlar, ilmin nûru ile aydınlanmazlar ve sağlam bir dala da yapışmazlar..." 

(Ebu Tâlib el-Mekkî, "Kûtu'l-Kulûb", c. 1, s. 134'den naklen)

Bu âlimler Allah-u Teâlâ'yı en iyi bilen âriflerdir, zâhirî ulemâya âit değildir.

Bu hususta bir misal verelim:

Zâhirî ilimlerde kemâle eren Abdülhâlik Gücdüvânî -kuddise sırruh- Hazretleri bâtın yoluna meyletmişti. Bir gün tefsir okurken A'râf Sûre-i şerif'inin 205. Âyet-i kerime'si karşısına çıktı. Hocası Allâme Sadreddin'e sordu:

"Bu gizliliğin hakikati ve gizli zikrin yolu nedir? Cehrî zikirde uzuvlar hareket eder, herkes duyar ve görür. Gizli zikirde ise dışarıdaki insanlar görmese bile, insanın içindeki şeytan görür.

Çünkü Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:

'Şeytan âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır.'

Bu durumda ne yapmak lâzımdır."

Hocası hakkı sahibine teslim etti ve dedi ki:

"Bu sorunun cevabı ledün ilmi ile verilir. Bu da bizde yok. Çünkü o, Allah'ın veli kullarına has bir ilimdir. Şu kadar var ki Allah dilerse karşına bir veli kulunu çıkarır, o da sana gizli zikri öğretir."

Gücdüvânî -kuddise sırruh- Hazretleri bu işaretten sonra Allah-u Teâlâ'nın, kendisine ilâhî sırları tâlim edecek bir zâtı bir gün karşısına çıkarmasını bekleyip durdu. Bir süre sonra karşısına Hızır Aleyhisselâm çıktı ve onu evlâtlığa kabul ederek gizli zikri tâlim buyurdu.

Kaymamanız için bu temsili arzediyoruz.

Bu âlimler işte bu âlimlerdir. Gerçek mânâda Resulullah Aleyhisselâm'ın nurunun vârisi olanlar onun nur olduğunu bilir, diğerleri onu beşer olarak görür. Birisi ledünîdir, birisi zâhirîdir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:

"Kıyamet günü âlimlerin mürekkepleri, şehitlerin kanları ile tartılacak ve bunların mürekkepleri ağır gelecektir." (Câmiu's-Sağir)


  Önceki Sonraki