"Peygamber şerefi taşıyan kişi varlığıyla
Bağlarından ötürü olur Hitâmü'l-evliyâ
O en yüce Beyt'ten olup onu mesken tutandır
Varlık hakkında ise cismi en büyük olandır
Sana açtığım hakikatler zürriyet hakkında
Müşâhededen yanadır Allah'ın fazlı onda
Hatm'e nispetle düşük ve alçak kalan Beyt ise
Perde altında gelir çocuğa intikâl ile
Nazar eyle muhakkak ey kardeşim (şu) kişiye
Uzaktan velâyet beytinin himâyesi ile
Bizim atamızda şayet bir şey vâr edilmese
Meleklere emredilir miydi secde et diye?
İşte bu nefsî imamın en kudsî olanıdır
Müşâhedesiyle o 'Diri' diye anılandır
Zamanının biridir o, onun benzeri yoktur
Ferîd'in beytinden olan Zât'ında ferîd olur
[64] Nitekim biz dahi Hatm-i kerîm'e nazar kıldık
Müşâhede üzere onu cesedlenmemiş bulduk
Nasıl ki Beyt güneşi onda kendini gösterir
Ki o da şah damarının yaratıldığı yerdir
Göz kamaştıran Nûr ise onun tepesindedir
O derinlikte gizlenmiş bir cisim şeklindedir
Onun vâr oluş işaretini anlayan kişi
Vâr edenle buluşup ancak yakîne erişti
Hakk'ın Nûr'u işte onda gizli-saklı değildir
Feleklerin üzerinde saîdlerin saîdidir
[47b] Ben Hakk'ı ona gücüm olmadığı hâlde gördüm
Ne belirgin ne de belirsiz bir hâlde göründüm
Zîrâ ben O'nunla ve O'ndan konuşup nutk ettim
Ancak, ziyadenin de üzerinde bir işteydim
Varlık hususunda ise ben mekânsız olmuştum
Müşâhede karşılığında bir delil bulmuştum
Rabb'imin Celâl semâsı ne kadar da genişti!
Lâkin kalpteki varlığı da o kadar derindi
O'na doğru aktığım vakit gizlemek istedim
Kara ile akı ben birbirinden seçemedim
O'na doğru akıp giden bir kişi hiç korkar mı?
Çokluk karanlığında olsa da yalnız kalır mı?
Vücûdumdan nefîs şekilde hitapta bulundum
Tahakkuk ve müşâhede üzere duruyordum
O'nu keşifini her gözden uzak tumak istedim
Gayret ettim ve gayretime nasıl da eriştim
Sıdk üzere muhabbetimi de ziyâde kıldım
Hem Müheymin, hem de Şehîd Olan Zât'a sığındım
İsteği elden bıraktım ve hep mülâkî oldum
Dileğimi fedâ ettim ve saâdeti buldum
Sırrımı ben ey Alîm olan Zât sana sorarım
Vedûd hakkında tevdî ettiğine sarılırım
Cismî örtümü üstümden atıp öylece kaldım
Sizin Kâbe'nize, yaratılış gününe döndüm
Kendi mekânımda ben mekânımı da setr ettim
Sanki Hadîd içinde senin adını gizledim
Çâresizliğimden ötürü bidâyeti örttüm
Kulları arasında Zât'ın Nûr'unu örtündüm
Aczi müşâhade etmekle hidâyete erdim
Ahidlerin en sağlamıyla desteğe eriştim."
[65] İşte ben sana onun yapacağı işi gösterdim ve onun sırrını sana izâh ettim.
"Her şeyden haberdar olan Allah gibi sana hiç kimse haber veremez." (Fâtır: 14)
Şu halde işiten ve görene bağlanıp; şimdi sana, bir imam olan bu Halîfe'ye dâir [48a] bir numune verilecek olan bahisle, daha sonra sana Hatmü'l-evliyâ-i kirâm'a ve tamamlayıcısı olduğu "Hatm"e air bir numune verilecek olan bitişi, âcizliğinle ve kusurluluğunla tahkîk et!..