Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - İhlâs Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (14) - Ömer Öngüt
İhlâs Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (14)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Ağustos 2015

 

İhlâs Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (14)

İHLÂS SÛRE-İ ŞERİF'İNİN BÂTINÎ MANÂSI (9)

 

Vâhidiyet ve Samediyet (2)

Allah-u Teâlâ ezelî ve ebedîdir. Zâtının evveli ve âhiri, dengi ve benzeri olmadığı gibi; sıfatlarının da öncesi ve sonrası yoktur.

Ne zâtında ne sıfatında hiçbir benzeri, hiçbir eşi ve ortağı olamaz. Ezelde olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. İşte bu "Ehadiyet" idir. O şimdi ezelde olduğu gibidir. Öyle "Ehad" ve öyle "Samed" dir. Her şeyin bir eşi veya benzeri olabilir. Hiçbir dengi ve benzeri olmamak yalnızca O'na mahsustur.

O'ndan başka müstakil bir vücud ve mevcud yoktur. Ezelde olmayınca, sonradan olması da muhaldir. Çünkü sonradan olanlar mahlûk olacağı için zaten O'na denk ve eşit olması mümkün değildir. Sonradan yaratılanlarda ne kadar üstünlük ve kemâliyet farz edilirse edilsin, yine de mahlûktur. Bundan dolayı bütün kâinat, gökler ve yer, âfâk ve enfüs, ruh ve cisim, mekân ve zaman, Kürsü ve Arş, dünya ve ahiret hepsi birden O'na muhtaçtır. Bütün bunlar yok iken O var idi ve hepsini O yarattı. Yarattıktan sonra yönetti, geliştirdi ve daima kendilerine kendilerinden daha yakın ve onlarla beraber oldu.

Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyuruyor:

"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (Hadîd: 4)

Her yerde hazır, insanın her hâline nazırdır.

Allah-u Teâlâ kendisinin hakkı olan ulûhiyetini kimseye vermez, kimseyle paylaşmaz. Şirk iddiâları her ne yolla olursa olsun bâtıldır.

Şirk koşanlar cansız bir şeye Allah'tan başka hiç kimsenin can veremeyeceğine inandıkları halde şirklerine devam etmekle apaçık bir sapıklık içinde olduklarını göstermektedirler. Şayet onlar bütün bunları düşünüp kavrayacak olsalardı, Hakk'tan yüz çevirmezler, hakikata sarılırlar, dünya saâdetine ahiret selâmetine kavuşmuş olurlardı.

"Yerde ve gökte eğer Allah'tan başka ilâh bulunmuş olsaydı, ikisi de bozulup giderdi." (Enbiyâ: 22)

Âyet-i kerime'den anlaşıldığı üzere, varlıkların ister yıldızlar gibi yüksekte, ister hayvanlar gibi, bitkiler gibi yeryüzünde bulunsun; binlerce seneden beri değişmez ve sarsılmaz bir kaide ve hikmet üzere devam edegelmesi Cenâb-ı Hakk'tan başka bir ilâh bulunmadığına kati surette delâlet etmektedir.

Diğer Âyet-i kerime'lerinde ise şöyle buyuruluyor:

"De ki: Eğer onların dedikleri gibi, Allah ile beraber başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar Arş'ın sahibine ulaşmak için yol ararlardı." (İsrâ: 42)

Arş'ın sahibi ve mâliki Allah-u Teâlâ'dır. Durum dedikleri gibi olsaydı, onlar tuttukları bu yol ile olanca kuvvetleriyle Arş'ın sahibi olan Allah-u Teâlâ'ya yakınlaşmanın çarelerini ararlardı.

"Allah evlât edinmemiştir. O'nunla beraber hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı." (Mü'minûn: 91)

Halbuki bu varlık âleminin son derece mükemmel bir şekilde düzenli olduğu görülmektedir.

"Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir." (Mü'minûn: 91)


  Önceki Sonraki