Musa Aleyhisselâm, Hızır Aleyhisselâm'dan ayrılmak istediğinde, Hızır Aleyhisselâm ona şöyle demişti:
"Eğer sabretseydin bin türlü şaşırtıcı şey görecektin. Gördüğün her şaşırtıcı şey de, bir önceki gördüğünden daha şaşırtıcıdır!"
Bu sözler üzerine Musa Aleyhisselâm ağlamış ve: "Bana nasihat et!" buyurmuştur.
Hızır Aleyhisselâm da ona: "Bilgiyi insanlara anlatmak için değil, onunla amel etmek için iste!" demiştir.
Hızır Aleyhisselâm'ın diğer bazı öğütleri de şöyledir:
"Faydalı ol, zararlı olma!
Güleryüzlü ol, asık suratlı olma!
İnatçı olmaktan sakın!
Boş yere dolaşma!
Bir tuhaflık olmadıkça gülme!
Günah işleyenleri, pişmanlık duydukları zamandan sonra ayıplama!
Sağ kaldığın müddetçe, kendi hataların için ağla!
Bugünün işini yarına bırakma!
Gayretini hedefine yönelt!
Seni ilgilendirmeyen şeye karışma!
Yapacağın şeyi açıktan açığa yap ve gücün olduğu müddetçe de iyilik yapmaya bak!"
Kaldırılan perdenin ve ortaya dökülen sırların cezbesi içerisinde Hızır Aleyhisselâm birden gözlerden kayboldu.
Hızır Aleyhisselâm otsuz, çıplak bir araziye oturduğu zaman bir ikram-ı ilâhî olarak orası bir anda yeşerirdi.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivâyet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Hızır'ın Hızır diye isimlendirilmesi şuradan gelir. O, kupkuru beyazlamış ot destesinin üzerine oturmuştu. Deste, altında derhal yeşerdi." (Buhari. Enbiyâ 27)
Bu beyanlardan anlaşıldığına göre; Musa Aleyhisselâm'ın görünürde zararlı ve beğenilmez gördüğü şeyler, hakikatte öyle değilmiş. Onun hoşlanmaması, hikmetini kavrayamamasından ileri geliyormuş. Öyle ki o gizli sebepler açıklanınca zâhir ve bâtın birleşiyor, hiçbir çelişme kalmıyor.
•
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'sinde:
"O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır." buyuruyor. (Mülk: 2)
Hangimizin daha güzel ameller işleyeceğimizi imtihan için gönderildiğimize göre, bize düşen akıllı davranıp en güzel söz ve davranışlarda bulunmaktır.
"Müslümanım!" diyen kimse Allah ve Resul'ünün ahlâkı ile ahlâklanmalıdır. Herkese numûne olmalıdır. İslâm'ı, yaşayışıyla tebliğ etmelidir. Kişi yaşamadığı bir dini nasıl temsil ve tebliğ edebilir? Onun müslümanlığına ya da sözlerine kim inanır?
Bölücülükten, fitne çıkarmaktan şiddetle kaçınmalıyız. Yersiz münâkaşa ve mücadelelerden, kaba söz ve davranışlardan şiddetle çekinmeliyiz. Çevremizdeki insanlarla ahkâm dairesinde hoş geçinmeliyiz.
Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Sokak ve caddelerde asık çehreyle dolaşmayınız. Zirâ, 'Müslümanlar ne asık suratlı katı insanlardır!' denmesinden hoşlanmam. Müminin gülümsemesi sadakadır. Tanıdığınıza, tanımadığınıza selâm veriniz, selâmı yayınız. Selâm mümine en güzel hediyedir." (Ramuzül-Ehadis)
"Din kardeşlerine karşı tebessüm, sevgi ve sevinçle muâmele etmek sadakadır." (Tirmizî)
"Siz mallarınızla insanların gönüllerini alamazsınız. Ancak güler yüzünüz ve güzel ahlâkınızla onlara yetişebilir ve onları memnun edebilirsiniz." (Beyhâkî)
Hazret-i Allah Kur'an-ı kerim'de; Allah ve Resul'ünün koyduğu hudutları aşar, çekişmeye, münakaşaya ve mücadeleye düşersek, yönetimin müslümanların elinden alınıp ehl-i küfür ve nifakın eline verileceğini haber verip ikaz etmektedir:
"Allah'a ve Resul'üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Bir de sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfâl: 46)
Güzel, tatlı geçinmek ne güzel şey. Güler yüz, tatlı söz ne kadar güzel şey. Onun için fakir der ki: "Yap da geç, ama kırma! Çünkü yarın topraktasın. Düşman olacağına olmayıver!"
Allah'ım ahirette de ayırmasın. Bunlar dünyada güzel bir geçimdir. Bu geçim tatlı söz, güler yüzle gelir. Sonra Cenâb-ı Hakk bize her türlü zemini ihsan etmiş. Az evvel açıldı. Düzce'deyken bir kitap vardı. Hem çalışıyorduk hem kitap yazıyorduk. O bir kitaptan sonra Cenâb-ı Hakk ikincisini de lütfetti, iki kitap oldu. Sonra nasipmiş ki buraya kadar geldi. Buradaki gaye ne idi? Buraya gelirsem bu ilmi daha güzel yayabilirim. Ve şimdi dünyaya yayılıyor hamd olsun. Ama Düzce orada kaldı. İşte bu ilkeyi prensip alırız. Herkese hürmet, riayet, sevgi, saygı, güzellikle uğurlayıverelim. Güler yüz. İstanbul'dan geldiler. Büyük bir zahmet. İki kelimeyi de mi sarf edemiyoruz? Tatlı dil, güler yüz. Kime? Herkese.
•
"Rızâsını kazandın mı saâdet sonsuz, gadabına vesile oldun mu felâket sonsuz."
•
Talebe bir kardeşimiz ziyaretten sonra Zât-ı devletleri yukarıda iken dükkândan bir çift ayakkabı almış, parasını bir kardeşe bırakıp gitmiş. Daha sonra durumu öğrendiklerinde o mıntıkadan gelen bir kardeşe parayı verdiler ve şöyle buyurdular:
"Bunu ona iâde edin ki kalbim rahat etsin. Bununla beraber başka bir ihtiyacı varsa söylesin dedi dersiniz."
•
"Yunus Emre -kuddise sırruh- Hazretleri, çok büyük tecellîyatlara, aşkullaha mazhar olmuş, çok mübarek, çok çok büyük bir zât."
•
"Allah'ımızın ihsanı bize yeter. Zerre kadar araya menfaat girmemeli. Menfaat girdiği anda Hazret-i Allah o hasayı alır. Bunu böyle bilin!"
•
"Zengin olup azgın olacağına, fakir olsun boynu bükük olsun."
•
– "Aslında hiç içki içmeyen bir tanıdığımı mânâda sarhoş bir halde gördüm. Mâni olmaya çalıştım. Fakat çok güçlü olduğu için mâni olamadım!" diyen bir kardeşimize şöyle buyurdular:
– "İnsan yalnız içki içmekle sarhoş olmaz. Hırs, hased, riyâ, kin, kibir, şehvet, yalancılık... gibi ahlâk-ı zemimelerin herhangi biri insanda bulunursa onu sarhoş yapar, asliyetinden uzaklaşır. O kimseyi hakikata çekmek de çok zor olur. Çünkü o, sıfat-ı hayvâniye icraat yapıyor. O hayvan ne yaparsa, o sıfattaki insan da o surette icraat yapar."
•
"Kendinize nizam ve şekil verirseniz daha çabuk düzelirsiniz, çabuk düzelmenize vesile olur inşaallah. Gönül ister ki bütün kardeşleriemiz ön saflara geçsin, âlemi değil öz kardeşi geçirmek... Amma pişmemiz lâzım ki Cenâb-ı Hakk bizi ön safa geçirsin."
•
– "Maddî durumunuz nasıl?"
– "Elhamdülillah çok çok iyi efendim!"
– "Allah'ımız bereketinizi artırsın. Hep böyle söyleyin ki, Allah-u Teâlâ bereketinizi ziyade eyler. İhsan-ı ilâhiye nankörlük yapmayalım. Yoksa bile var diyelim. Çünkü O bizi imtihan ediyor."
•
"Bu bereketsiz devirde ancak boğaz düşünülüyor."
•
Bir rüyâ üzerine şöyle buyurdular:
"Cenâb-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun ki, her sahada kardeşlere lütuf elini uzatmış ve muhafaza ediyor.
Yakup Aleyhisselâm'ın birçok evlâdı olduğu halde, Yusuf Aleyhisselâm'ı çok sevdiği gibi; Hakk Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri'nin kardeşleri çok sevdiği her hâliyle belli oluyor.
Allah'ımız cümlemizi muhafaza buyursun!"