Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Sabır - Ömer Öngüt
Sabır
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Temmuz 2015

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

Usûl-i Aşere (6)

 

7- Sabır:

Mücadele ile nefsin arzu ve lezzetlerine muhalefet etmek, Hakk'ın arzu ve isteklerini yapmakta azim ve sebat göstermek, ibtilâlar karşısında kurtuluşu Allah-u Teâlâ'dan beklemek demektir.

Sâlik, nefsin alıştığı ve sevdiği, Allah-u Teâlâ'nın ise nehyettiği şeylerden şiddetle kaçınmalı, ne ki emretti ise seve seve yapmalıdır. Çünkü haramları yasakları yapmamakta azim ve sebat göstermedikçe, kişi muttakiler derecesine erişemez. Takvâ sabır ile kaimdir.

İslâm ahlâkının şâhikalarından birisi de sabırdır. Kur'an-ı kerim'de takriben yetmiş yerde sabırdan bahsedilmiş, sabırla süslenenler meth-ü senâ edilmiştir. Allah-u Teâlâ kendisine ümit ve samimiyetle yönelen, arz-ı hâl eden kullarını sever ve merhamet eder.

Âyet-i kerime'lerinde buyurur ki:

"Onlar ki, Rablerinin rızâsına ermek için her güçlüğe sabrederler." (Ra'd: 22)

Ne halka karşı bir gösteriş ne de gönüllerinde bir gurur ve iftihar duygusu beslemeyerek, sırf Allah-u Teâlâ'nın teveccühüne nail olmak için zahmetlere katlanıp Hakk yolunda sabır ve sebat gösterirler. İlâhî takdire boyun bükerler. Nefislerinin hoşlanmadığı çeşitli musibetlere sabırla karşılık verirler.

"Allah sabredenleri sever." (Âl-i imran: 146)

Onlara yardım ederek derecelerini yükseltir.

Dünya mihnet ve meşakkat yeridir. İnsan hayatı boyunca çeşit çeşit musibetlere mübtelâ olur. Kişi dinine bağlılıkta samimi olduğu nispette imtihanlarla ibtilâlarla karşılaşır. En şiddetli ibtilâlar peygamberlere gelir, sonra iman derecesine göre diğer müminlere gelir. Kul, karşılaştığı sıkıntıların verdiği üzüntüyü sadece Allah-u Teâlâ'ya arzeder.

Sabrın son derece acılığı, elbette rızânın tatlılığının başlangıcıdır. Sabredene belâ bal olur.

"Sabredenlere ecir ve mükâfatları hesapsız ödenecektir." (Zümer: 10)

Ücret ve mükâfat alan herkesin mükâfatı sınırlı olacağı halde, sabredenlerin ecri sınırsız ve hesapsız olacaktır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:

"Müminin işine şaşılır. Doğrusu onun her işi hayırlıdır. Bu husus, müminden başkası için böyle değildir. Ona iyilik ve genişlik isabet ederse şükreder ve bu kendisi için hayır olur. Bir sıkıntı ve darlığa uğrarsa sabreder, bu da kendisi için hayır olur." (Buhari)

Allah-u Teâlâ kullarını imanı nispetinde sabır ve imtihana tâbi tutar. İbtilâlara maruz bırakır. İman kemâlleştikçe imtihanlar da o nispette artar.

Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?" (Ankebut: 2)

Çünkü ihlâs ve sadakat imtihanda belli olur.

Kur'an-ı kerim'de Musa Aleyhisselâm ile Hızır Aleyhisselâm'ın kıssası, sabır ve rızâyı ilgilendiren, beşeriyetin kıyamete kadar ibret alacağı derslerdendir.

İmanın aslı sabırdır. İmandan sonra takip edilecek yolun başı sabırdır. Ahlâkın da, ilmin de, amelin de başı sabırdır. Nefis terbiyesinin en mühim bir merhalesidir, insanın saâdet sırrıdır. İmtihan sabırla verilir, ibtilâlar sabır sayesinde küçülür. Sabır bütün hayırların başı ve anahtarıdır, cennet hazinelerinden bir hazinedir. Mümin sabrı nispetinde derece alır ve terakki eder. Rızâ makamına sabırla kavuşulur, kalp de sâfileşir.

Abdülkâdir Geylâni -kuddise sırruh- Hazretleri:

"Sabır, belâyı edeple karşılamaktır. Yani ne zâhiren ne de bâtınen sarsılmamaktır." buyurmuşlardır.

Musibete karşı sabrın en güzel ve faziletli olanı, karşılaşılan ilk sadmesi ânında sabır gösterilmesidir.

 

8- Zikir:

Zikrin mânâsı, Allah-u Teâlâ'nın yüceliğini meth-ü senâ etmek maksadı ile dilden ve gönülden gelen güzel kelimelerle anmak demektir.

Mâsivayı kalpten çıkarmak, Hakk'ın zikrini kalbe yerleştirmek, O'ndan bir an gafil olmamaktır.

Zikir dinimizin emri, imanın alâmeti, ibadetlerin beyni, aklın nuru, kalbin cilâsı, ruhun hayatı, gönlümüzün miracı ve her derdin ilacıdır.

Bir Hadis-i şerif'te:

"Zikrullah kalplerin şifâsıdır." buyuruluyor. (Münâvî)

Zikir nurdur, zikrullahla meşgul olanın içi nurlanır. İç nurlanınca hikmet husule gelir.

Zikrullah, kulu gafletten koruyan mânevî bir zırhtır.

Her ibadetin belli bir şartı olduğu halde, zikir için hiçbir şart yoktur. Ayakta, oturarak, yatarak bile zikretmek câizdir. Zikir yaparken abdestli olmak en efdâli olduğu halde, abdestsiz olarak da yapılabilir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ı çok çok zikredin. Tâ ki umduğunuza kavuşabilesiniz." (Enfâl: 45 ve Cumâ: 10)

Dünyada da ahirette de muvaffakiyetlere, saâdet ve selâmete eresiniz.

Bir şeyi çok seven onu dilinden hiç düşürmez. Zikrullah Allah sevgisini tahrik ederek sonsuz bir şevk verir. Zikrullahla kalpler arınır ve sükûn bulur:

"Onlar o kimselerdir ki iman etmişlerdir ve kalpleri zikrullahla mutmain olmuş, sükûn bulmuştur." (Ra'd: 28)

İtminan; yerleşip sabitleşme demektir. Hiçbir şek ve şüphe bulunmayacak şekilde Allah-u Teâlâ'ya yakinen inanma zevkine ermektir. Her türlü korku ve hüzünden sarsılmayacak şekilde emniyet elde etmektir.

Bu kalp huzuru ancak ve ancak zikrullahla husule gelir.

"Çok iyi bilin ki kalpler ancak zikrullahla itminana kavuşur, huzur bulur." (Ra'd: 28)

O'nun fevkinde bir şey talebine imkân olmadığından, kalpler zikrullahla mutmain olur, sükûna erer.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde zikrullahı teşvik buyurarak, zikrullahla meşgul olanları meth-ü senâ etmiştir:

"Öyle erler vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alış-veriş zikrullahtan alıkoymaz." (Nûr: 37)

Şurası unutulmamalıdır ki, ahiret kazancı ve ahiret zenginliği dünyadan çok daha hayırlıdır. Dünya kazançlarının faydaları ömürle sona erer. Dünyada kazanıp ahirette iflâs etmek akıl kârı değildir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde zikrullahın fazilet ve meziyetini şöyle beyan buyurmaktadır:

"Kıyamet gününde Allah katında en faziletli kul, dünyada iken Allah-u Teâlâ'yı çok zikretmiş olandır." (C. Sağîr)

Allah-u Teâlâ her şey için bir sebep yaratmıştır. Muhabbetullah'ın husulüne sebep de zikrullahtır. O'nun sevgisine nâil olmak isteyenler zikrullaha devam etmelidirler.


  Önceki Sonraki