"Efendim bir namaz kılıyorum, bir bırakıyorum. Çok korkuyorum!" diye soran bir misafire şöyle buyurdular:
"Muhakkak ki, lokmanızda bir haram var. Lokmanızı düzeltin. Allah-u Teâlâ işinizi düzeltecek. Çünkü bu sarsıntı bizi nereye götürür belli olmaz. Onun için lokmanıza dikkat edin, takvânızı artırın. Lokmanızı düzeltin ki Allah-u Teâlâ sizi yoluna koysun. Çünkü O'nun yolu ray gibidir. Ahkâm-ı İlâhiye, Sünnet-i seniyye üzerine oturtturdun mu, orası sizi yavaş yavaş Hakk'a götürür. Diğer yol halka ulaştırır. Çünkü yol yetmiş üç fırkadır. Cennet-i Alâ'ya girecek bir fırkadır.
Hadis-i şerif'te şöyle buyruluyor:
"Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bir fırka müstesnâ diğerleri hep ateştedir.
– Onlar kimlerdir yâ Resulellah?
– Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." (Ebu Dâvud)"
•
Düzce'den gelen bir kardeş, Efendi Hazretlerimiz'e rüyâsını anlatıyor:
"Babam rahmetli oldu bir ay önce. Vefatından 15 gün sonra rüyâmda gördüm babamı. Topluluk içindeyiz, bardaktan eliyle bana su attı gülerek."
"Alâka bekliyor sizden. Baban namaz kılar mıydı?"
"Cumaları kılardı Efendim!"
"Alâka bekliyor.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu alâkayı şöyle beyan buyuruyor:
"Ölen kimse kabrinde boğulmak üzere olup yardım isteyen kimse gibidir. Baba, anne, evlât ve samimi dostlarından duâ bekler. Bu duâ kendisine ulaştığı zaman, dünya ve dünyadaki her şeyden daha sevgili gelir. Aziz ve Celil olan Allah kabirde bulunanlara, dünyadakilerin duâlarını dağlar gibi verir.
Hayattakilerin ölmüş olanlara hediyesi, onlar için istiğfar etmek ve sadaka vermektir."(Deylemî)
Sen namaz kılar mısın?"
"Başlayacağım inşallah tez zamanda, istiyorum!"
"Namaza başladığın zaman çok kolay bir şey öğreteceğim size. Namazın sonunda Fâtiha denildiği zaman şöyle niyet edeceksin;
‘Yâ Rabb'i! Ben bu Fâtiha ile üç İhlâs-ı Şerif'i Resulullah Efendimiz'e, Peygamber Aleyhimüsselâm Hazerâtı'na, Ashâb-ı kirâm'a, anne ve babama hediye ediyorum.'
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki İhlâs sûresi Kur'an'ın üçte birine denktir." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1771)
Üç İhlâs-ı Şerif'le ona hatim indirmiş gibi olursun. Duâ edelim. Ticareti çok, dilde kolay.
Ve namaza başla yavrum. O şimdi ne kadar nedamet ediyor, ilgi bekliyor sizden."
•
"Efendim babamı devamlı gelmiş görüyoruz, kendi aramızda görüyoruz." diyerek rüyâsını anlatan başka bir kardeşe şöyle buyurdular:
"Allah'ım ayırmasın. Çok hoş bir insandı. Hoş, kalenderdi, senin çocuğun gibiydi. Baba gibi değil de çocuğun gibi. Çok iyi bir insandı."
"Efendim vefat edene kadar biz evlât olarak hizmet edemedik. Onlar bize hizmet etti!"
"Yapacağın şu. Çok kolay bir şey söyleyeceğiz size. Her namaz arkasından bir Fâtiha-i Şerif'le, üç İhlâs-ı Şerif okumak.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki İhlâs sûresi Kur'an'ın üçte birine denktir." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1771)
Bu günde üç defa okunursa bir hatim yapılmış olur. Onun için namazdan sonra Fâtiha denildiği zaman bu niyet yapılacak, bağışlar yapılacak. Ondan sonra; ‘Okuduğum, Kur'an-ı kerim'i ruhlarına hediye ettim.' diyeceksin.
Daha evvel niyet yapıldığı zaman hemen duânı yaparsın çıkarsın. Bir Fâtiha-i Şerif, üç İhlâs-ı Şerif okursun, onların ruhuna hediye edersin. Şimdi beş vakitten, beş defa okuyacaksın.
Sonra geceleri yatarken Tebâreke, sabahleyin Yâsin-i Şerif okuyup gönderdiğin zaman, ara sıra da kabrini ziyaret ettiğin zaman hakkını ödemiş olursun. Bir de bir şart daha var; sevdiklerini sevmekle, fakirse okşamakla, zenginse ziyaret etmekle. Kimi seviyor ihtiyar? Bunları yaz, tatbik et. Hakkını ancak bununla ödersin. Yoksa o adamın hakkı ödenecek gibi değil. Baban çok mütevazı, hoş bir insandı. Oğlun gibi hizmet ederdi. Ama ne tatlı insan, mütevazı. Demek ki, Cenâb-ı Hakk aldığı için, sizden ayırmıyor onu."
"Hamd olsun Cenâb-ı Hakk hiçbir sıkıntı göstermiyor."
"Elhamdülillâh. O da büyük nimet efendim.
Fakir öyle der: "Yâ Rabb'i Cennet-i Alâ'da yaşatır gibi yaşatıyorsun, sana sonsuz şükürler. Ben seni istiyorum, verdiklerini değil."
Ama hüküm O'nun. Benim Rabb'im beni benden fazla sever, ben de O'nu kendimden fazla severim. Yoksa bana gerçekten çok büyük lütufta bulunuyor. Cennette yaşattığı gibi yaşatıyor. Her şey lütfetmiş, ihsan da bulunmuş, ama gönül verilenleri değil de vereni istiyor."
•
Sanayide çalışan bir arkadaş üç sefer gördüğü rüyâyı Efendi Hazretlerimiz'e aktarıyor.
"Efendim ben Hacc'da Kabe'nin içine giriyorum. İçerisi bembeyaz. Oradan çıkıyorum önüm deniz. Denizin karşısında da ışıklar var. Karşıya geçecek oluyorum uyanıyorum. Altı senedir bunu üçüncü görüşüm."
"Kardeş bir hakikate dehalet edecek, fakat o hakikate girmekle hakikatten henüz bir şey alamamış. Deniz var, ama denizden istifade edememiş. Yalnız hakikati görmüş, nuru da görmüş, orada kalmış. Bir faaliyet gösterememiş. Ama istikbalde Cenâb-ı Hakk size birçok şeyler ihsan buyurmuş."
"Peki Hocam, benim ne yapmam gerekiyor?"
"Yaratan'a dönmek lâzım. Bir tek kelimeyle Yaratan'a dönmek lâzım. Çünkü bizi dünya yaratmadı.
"Dünyaya muhabbet büyük günahların en büyüğüdür." (Deylemî)
Bizi yoktan var eden, nimetlere gark eden, azalarımızı yerli yerine takan, bunca nimet içinde yaşatana dönmek lâzım. Sana bunu gösteriyorlar ki, ‘Artık nasibini al!' diyorlar.
Hazret-i Allah'a dönme zamanı gelmiş. Bu fırsatı kaçırma. Hazret-i Allah'a dön! Yarın kabirdeyiz. Namaz dinin direğidir. Namazsız din olmuyor.
Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor ki:
"Kul ile şirk arasında namazı terketme vardır." (Müslim)
Biri sana "Kâfir!" dese kızarsın. Ama sen namaz kılmıyorsun. Hadis-i şerif ayırıyor. Ee sen ne yapıyorsun? İyi bir arkadaşa ihtiyacın var. İyi bir arkadaşın olursa, sana güna gün iyiliği telkin eder. Bir bakmışsın Hakk'a yönelmişsin. Ezelden sana bir lütuf var. Bunu arayıp bulamıyorsun."
Bir rüyâ:
"Bir kardeşle denizde bir kayığın içinde bulunuyoruz. Tanımadığımız bir kimseye yolun güzelliklerinden, intisabın ve günlük dersin faziletinden bahsediyordum. O anda bir de baktım ki günlük ders insana benzer bir şekil aldı, sanki kavanoz şeklindeydi. Kolunu denize doğru uzattı. Silodan ekin boşalır gibi denize mücevherât boşaltmaya başladı. Tanımadığımız o adama: ‘Ne kadar boşalırsa boşalsın içindeki mücevherler tükenmez. İsterseniz size de verelim.' diyordum. Günlük ders kolunu o adamın kucağına döndürdü, kucağı bir anda mücevherle doluverdi."
Efendi Hazretlerimiz şöyle buyuruyorlar:
"Efendim size gizli mânâyı âşikâr yapıyorlar. Gerçekten öyledir de, biz öyle olduğuna hâlâ intikal etmiyoruz.
Allah-u Teâlâ her ibadete bir ruh verir; canlıdır, kanlıdır, hareketlidir. Fakat insan onu görmüyor ve bilmiyor. Bunlar ahirette insanın karşısına çıktığı zaman, gerçekten kişinin en güzel arkadaşlarının, kendi yaptığı ibadetleri olduğunu anlamış olacak. Bu durum ahirette değil, kabirde de böyledir. Güzel ameller kıyamete kadar en güzel surette insana yoldaştır.
Allah'ımız ihlâslı ibadet yaptırdığı kullarından etsin."