Osmanlı Devleti'nin 816-847/1414-1444 sürecindeki tarihî seyrini derinden etkileyecek mühim siyâsî gelişmelerde oldukça önemli bir rol oynadığı görülen ve hayır hasenât sahibi kimliği ile dikkati çeken Fazlullah Paşa'nın aslen nereli olduğu, Gebze kadılığına tayininin ne şekilde gerçekleştiği, Osmanlı sarayına nereden, ne zaman ve hangi sebeple geldiği hakkında mevcut kaynaklarda, tartışmaya açık belirsiz birkaç gönderme dışında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Şimdiye dek bu konuyu kesin surette aydınlatacak çağdaş herhangi bir materyale rastlanmadığı gibi, dedesi Akça Koca'nın Bithynia topraklarına nereden gelerek Osman Gâzî'nin nökerleri arasına katıldığı konusu da meçhul bir mesele olarak kalmıştır.
Bu makalede Gebze Kadısı vezir Fazlullah Paşa ve dedesi Akça Koca'nın soyu ve yaşamı hakkında mevcut vakfiyeler, arşiv belgeleri ve kroniklerdeki kayıtlar kısaca incelendikten sonra; şimdiye dek gündeme getirilmeyen, o devirde kaleme alınmış yeni bir kaynaktaki bilgiler doğrultusunda konu ile ilgili farklı rivâyetler mercek altına alınarak, Oruç Beg'in kullandığı tarihî bir takvimden 846 yılına kadar bi'l-fiil vezirlik makâmında bulunduğunu bildiğimiz Fazlullah Paşa'nın asıl mesleği, Osmanlı sarayına nereden ve ne şekilde geldiği, bu görevden son azlinin kesin olarak hangi târihte ve ne sebeple gerçekleştiği yine bu kaynaklarda yer alan bilgiler ışığında tespit edilmeye çalışılacaktır.
Gebze fâtihi Akça Koca'nın torunu ve II. Murad devri siyâsî ve kültürel tarihine damgasını vurmuş en önemli devlet adamlarından biri olan Fazlullâh Paşa'nın soyu ve yaşamına ilişkin mevcut bilgilerimiz oldukça azdır. Bugüne kadar onun hakkında bilinenler; 838/1434'te düzenlenen iki vakfiyesinde ve Gebze kadılığı yaptığı döneme ait tahrirlerde kendisine, kurduğu vakıflara ve bir dereceye kadar soy cetveline yapılan bazı atıflarla; Âşık Paşa-zâde ve Neşrî gibi müverrihlerin, onun Çelebi Mehmed ve II. Murad dönemlerindeki önemli icraatları ve hayır-hasenâtına yönelik kısa kayıtları ile, Oruç Beg'in tarihî takvimlerden aktardığı vezârete atandığı tarihlere ilişkin birkaç satırlık bilgi notuyla sınırlıdır.
Hekîm Fazlu'llâh, mevcut kayıtlara göre Çelebi Sultan Mehmed zamanından itibâren uzun bir müddet Gebze kadılığı yapmış, Çelebi Mehmed Mûsâ Çelebi ile savaşmak için Rumeli'ye geçmek istediğinde, Bizans İmparatoru'nun yardımı ancak onun aracılık etmesiyle sağlanmıştı1. Bizans İmparatoru ile Sultan II. Murad arasında yürütülen sulh müzâkerelerinde, imparatorun yanındaki itibârı nedeniyle önemli vazifeler üstlenen Fazlu'llâh,2 daha sonra üçüncü vezirliğe kadar yükseltilmiş ve 7 yıl boyunca bu mevkiini muhâfaza etmişti3. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde bulunan Rebî'ü'l-âhir 838/Ekim 1434 tarihli vakfiyesinde, şeceresinin: "Fazlu'llâh bin el-Hâc İlyâs ibn Akça Koca ibn 'Abdü'l-melik Gâzî İbn Abdü'l-fettâh" şeklinde zikredilmesinden, soyunun Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında önemli fetihler yapan Akça Koca'ya kadar uzandığı anlaşılmaktadır4.
Kezâ onun Akça Koca'nın soyundan geldiği, Menâkıb-ı Âl-i 'Osmân'da vezâreti dönemini görmüş olan Âşık Paşa-zâde tarafından da şu ifâdelerle tekrarlanır:
"Bunlaruñ neslinden şimdi dahı vardur; Fazlu'llâh Kâdî kim, Gegbüze'de tekyesi vardur, ol Akca Koca'nuñ neslindendür."5
Gebze kadısı olduğu dönemde kayda geçirilen bir Tahrir defterinde "Fazlu'llâh el-Kâdî" vasfıyla anılan Fazlu'llâh Paşa'nın adı, yine kadılık yaptığı döneme ait hicrî 838/1434 târihli başka bir vakfiyede6 "Efdâl Paşa" olarak gözükmektedir. Bu vakfiye kaydından anlaşıldığına göre, Gebze'de bir tekke ve Edirne'de bir "Dârü's-Siyâde" (Seyyidler evi) inşâ ettirmiştir7.
Vezirlerin görev sürelerini tarihî bir takvimden, kronolojik bir çerçeve içerisinde düzenli olarak aktaran Oruç Beg'in, elimizdeki en mufassal nüshadaki kayıtlarından, 840/1436'da Mustafa Ağa'nın yerine sadâret makâmına atandığını ve 846/1443 yılına kadar vezâret makâmında bulunduğunu tespit edebildiğimiz Hekîm Fazlu'llâh'ın8 bu son vezâretten ne zaman azledilip, makamından hangi sebep ve gerekçe ile uzaklaştırıldığı bilinmemekteydi.
İşte bu sorunun cevabını, -mesleğine ve nereli olduğuna ilişkin daha pek çok ayrıntı ile birlikte- II. Murad henüz hayatta iken, Fazlu'llah Paşa'nın azlinden birkaç yıl sonra yazılmış olan çağdaş bir kaynakta, Gelibolu'lu Za'îfî Mehmed'in 1444 Karaman Seferi, Varna Savaşı ve Mora Seferi ile ilgili manzum Gazavât-nâme' sinde buluyoruz.
Gelibolulu Za'îfî, yegâne nüshası Afyon Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi'nde kayıtlı bulunan Gazavât-nâme'sinde9, Sultan Murad'ın 1444 Varna savaşı öncesi Gelibolu'ya geçişi sırasında Fazlu'llâh Paşa'nın hâlâ vezâret makâmında bulunduğunu ve geçtikten hemen sonra, Halîl Paşa'nın telkinleri sonucu azl olunduğunu ifade ederek şöyle der:
"Bu fikr-ile işit-kim Şâh n'itdi?
Çerînüñ yarusın alıb bile getdi
Gelibolı'ya çün-kim irmiş-idi
Çerî geçür diyüben turmışıdı
Var-idi bir vezîri Şâh'uñ ol-dem
Ki tıbb 'ilmindeyidi hayli a'lem
Egerçi 'ilm ü hikmet işiyidi
Ve-lî bir Karamân'lu kişiyidi
Hekîm Fazlu'llâh'ıdı anuñ adı
İderdi Paşa'ya her dem 'inâdı
Sanurdı Şeh işin ahsen kılurdı
Kamu küfr ehlini düşmen kılurdı
Müdârâ eylemez-idi hîç işinde
Ne bilsün, görmedügiydi düşinde
Halîl Paşa görürdi işlerini
Ki Şâh'uñ arturur teşvîşlerini
Nasîhat eyler-idi niçe niçe
İşitmezdi sayub sözini hiçe
Çü vâkıf oldı bu işden Murâd Hân
İşit-kim niçesi iş itdi iy cân?
Bu ma'nîden anı matrûh kıldı
Cigerin 'azl-ile mecrûh kıldı
Halîl Paşa'ya kabz u bast işini
Virib ısmarladı her cünbüşini…"10
Fazlu'llâh Paşa'nın kadılık ve vezâret yıllarını görmüş olan Gelibolu'lu Za'îfî, burada onun aslî mesleğinin tıp ilmi olduğunu, bu konudaki mahâreti nedeniyle vezâret makamına atanmış olduğunu çağdaş bir görgü tanığı olarak açıkça dile getirmekte11 ve diğer Türk kaynaklarında yer almayan önemli bir ayrıntıya işâret ederek, Varna Savaşı öncesi Sultan Mehmed'i kâfirlerle savaşa teşvik eden vezirlerin arasında, Zağanos Paşa ve Hadım Şehâbeddîn Paşa gibi Rumeli'li vezirlerin yanısıra aslen Karaman'lı olan Fazlullah Paşa'nın da yer aldığını haber vermektedir12. Onun bu makamdan, Şehzâde Mehmed'in "savaş" yanlısı vezirlerine karşı "sulh" politikasını savunan Halîl Paşa'nın tahrîkiyle uzaklaştırıldığını da yine Za'îfî'nin bu kaydından öğrenmiş oluyoruz. Buna göre; Fazlullah Paşa'nın azlinden sonra emir ve direktif savaş yanlısı vezirlerden tamâmen alınıp, barış yanlısı vezirlerin başını çeken Çandarlı Halil Paşa'ya verilmiştir.
Za'îfî'nin bu dizelerinde, özellikle Fazlullah Paşa'nın Karaman'lı olduğuna dair verdiği önemli ayrıntı; dedesi Akça Koca'nın da aslen Karaman'lı olduğuna ve İzmit fâtihi bu büyük ve meşhur kumandanın Osman Gâzî'nin nökerleri arasına, Karaman gibi uzak bir diyardan gelip katıldığına da ışık tutmaktadır. Dolayısıyla onun bu mısrâları, sonraki dönemde kaleme alınmış bazı biyografik kaynaklara açıkça yansıyan, Şeyh Edebâlî ve Tursun Fakih gibi şâir ve mutasavvıfların Osman Gâzî'nin yanına Karaman'dan gelip yerleştikleri yönündeki bilgileri de önemli bir tarihî belge olarak doğrulamaktadır.
Hekîm Fazlullah'ın dedesi olan Akça Koca belki de, o dönemde bir ilim ve ulemâ diyârı olan Karaman'dan bu iki büyük şahsiyetle aynı tarihlerde Bithynia uçlarına gelerek Osman Gâzî'nin gazâ ordusuna katılmış ve o bölgede tanınmış bir şahsiyet olması kuvvetle muhtemel bulunan Abdülmü'min Gâzî'nin oğlu olması hasebiyle, Osman Gâzî ve nökerlerinin yanında büyük bir itibâr görerek, Bizans akınlarına öncülük eden ordu kumandanları arasındaki yerini almıştır.
Tamamen çağdaş bir kaynağa yansıyan bu önemli bilgiler, görüldüğü üzere gerek vezir Fazlu'llâh Paşa, gerekse dedesi Akça Koca ile ilgili, bugüne kadar sis perdesi altında kalmış önemli meseleleri aydınlatmakta; o devirden kalma kesin bir belge olarak, kuruluş devrinin bu iki mühim sîmâsı hakkındaki bilinmeyen noktalara ışık tutmaktadır.
1. "Gegbüze kâdîsı Fazlu'llâh'ı ilçi gönderdiler, anuñ-çün-kim, İstanbûl tekfûrı aña i'timâd iderdi, zîrâ konşıyıdı. Fazlu'llâh vardı, tekfûra neyise söyledi, 'ahd ü peymân eyledi, geldi haber virdi. Sultân Muhammed dahı göçdi." Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 83-84.
2. "İstanbûl tekfûrına Gegbüze kâdîsı kim, ol Fazlu'llâh'dur, anı ilçi gönderdiler, anuñ-çün-kim ol tekfûra konşu idi. Tekfûr eydür: 'Mevlânâ kâdî! Vılk-oğlı'na bunca yir virdiñüz, dahı baña Vîze'den birisin virüñ, sizüñle barışalum!' didi. Kâdî eydür: 'Çorlu'dan hadd olsun!' İncegiz'i bile virdiler, tekfûr kabûl itdi." Âşık Paşa-zâde, Tevârîh-i Âl-i 'Osmân'dan 'Âşık Paşa-zâde Târîhi, Âlî Beg, İstanbul, 1332, s. 101.
3. Dukas, çağdaş bir gözlemci olarak Fazlu'llâh Paşa'nın, Sultan Murad tarafından 27 Ağustos 1439'daki Semendire kuşatmasından kısa bir süre öncesine kadar "Hartularios: Başdefterdar(?)" iken, kuşatmanın hemen öncesinde "birinci vezir" tâyin edildiğini söylerse de, müellifin çoğu zaman tarafgirlik ve abartı kokan üslûbu dikkate alındığında, özellikle Paşa'nın vezir-i a'zamlığıyla ilgili bilgiyi destekleyecek ikinci bir çağdaş kayıt ortaya çıkmadığı sürece bu bilgiye ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Krş. a.mlf., Bizans Tarihi, çev.: İstanbul, 1956, V. Mirmiroğlu, s. 126.
4. Krş. TSMA, nr.: 7084.
5. Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 39.
6-7. Vakıflar Gn. Md. Arş., Haremeyn Defteri, 2/137.
8. Krş. a.mlf., Tevârîh-i Âl-i 'Osmân, Yapı Kredi Sermet Çifter Arş. Ktp. nr.: 773, vr. 58b vd.
9. Gelibolulu Za'îfî Mehmed, Gazavât-ı Sultân Murâd İbn Muhammed Hân, Afyon Gedik Ahmed Paşa İl Halk Kütüphanesi, Yzm., nr.: 18349, vr. 1b-100b.
10. Krş. Gelibolulu Za'îfî, a.g.e., vr. 29a-29b.
11. Osmanlı kroniklerinde ve tezkirelerde nâdir rastlanan bu bilginin kaynağının Za'îfî ve çağdaşı diğer şâir ve müverrihler olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri olan Gelibolulu Mustafa 'Âlî'nin, verdiği kısa biyografisinde Paşa'nın, özellikle tıp ilmindeki ustalığına ve bu nedenle vezârete atandığına ilişkin Za'îfî'nin ifâdelerini benzer şekilde tekrâr etmesi ve başka herhangi bir bilgi vermemesine bakılırsa, bu konuda onun Gazavât-nâme'sinden yararlanmış olma ihtimâli oldukça fazladır: "Fazlu'llâh Paşa: Hekîm-i Şehriyârî, ya'nî tabîb-i tâc-dârî iken, hüsn i re'y ü tedbîrine binâ'en vezîr oldı. Ol zamânuñ pâdişâhları hemân re'y ü rezîne nazar iderler idi, vekîl-i halîl idinüb iltifât kılurlar idi." a.mlf., Künhü'l-Ahbâr, V, İstanbul, 1285, s. 81.
12. Bu konuda Osmanlı kroniklerinde yer alan yegâne kayıt Za'îfî'nin yukarıda aktardığımız dizeleri olmakla birlikte, çağdaş Bizans tarihçisi Dukas yukarıda 3. dipnotta işâret ettiğimiz 1439'daki Semendire kuşatması sırasında Paşa'nın "birinci vezir"liğe yükseltilmesinin sebebini açıklarken, Fazlu'llâh Paşa'yı Sultan Murad'ın "her fenâlığı yapan ve hıristiyanların en amansız düşmanı olan saray erkânından… müşâviri" olarak tanıtmakta ve yine Gazavât-nâme'deki kayıtlara paralel şekilde: "Murad bunun her türlü hileler yapmağa müsait, muamelelerinde sert olduğunu ve hıristiyanlara karşı düşman bulunduğunu görerek birinci vezir tâyin etti." diye itham ederek, onun "savaşçı" politikasına gönderme yapmaktadır. Dukas'ın daha sonraki kayıtlarına göre Sultan Murad, Fazlullâh Paşa'nın: "Şevketmeap! Dinimizin düşmanlarını kat'î bir şekilde neden yok etmiyorsun? …Bir tek Allah'ın ve Peygamber'inin emirlerini kabul edinceye kadar, bu dinsizlerin vücutlarını kılıcınla yok etmelisin." diye kendisini teşvik etmesi üzerine Despot'a savaş ilan etmiş, Smedrovo'yu ele geçirmiş; Despot'un Amasya'ya gönderdiği oğullarının gözlerine onun tavsiyesi ile mil çektirmiş ve Dragulios'u da yine onun tahrîkiyle Gelibolu'da hapsettirmişti. Krş. Dukas, a.g.e., s. 126-127.