Allah-u Teâlâ malı ve sağlığı yerinde bulunan, akıllı ve mükellef olan, erkek ve kadın her zengin müslümana ömründe bir kere Hacc'a gitmesini farz kılmıştır.
• Hacc'ı farz kılan şartlar bir insanda toplanınca, onun hemen o yıl Hacc'a gitmesi gerekir. Hayatta kalınıp kalınmayacağı bilinmeyen daha sonraki yıla bırakılmamalıdır. Gidişini ertesi yıllara tehir etmesinden dolayı günahkâr olur. Hatta bu ibadeti uzun süre geciktiren müslümanın şâhitliği bile kabul edilmez.
Hacc ömürde nasıl olsa bir defadır diye ağır almak, tehir etmek asla câiz değildir.
Bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Hacc edecek kimse acele etmelidir, geriye bırakmamalıdır. Çünkü zaman geçtikçe ya hasta olur, ya bineği kaybolur, veya ihtiyaçları ortaya çıkar." buyuruyorlar. (Ebu Dâvud)
Üzerine Hacc farz olduğu halde bu farizayı yerine getirmeden ölen bir müslüman günahkâr olur. Hacc'ı umursamayarak terkeden kimseler hakkında Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyorlar ki:
"Kim ki, yiyecek içecek ve binecek masraflarına mâlik olup da Hacc etmezse, ister yahudi ister hıristiyan olarak ölsün, müsâvidir." (Tirmizî)
Hacc'ı terkedenlerin ehl-i kitab'a benzetilmeleri, onların da kitapları ile amel etmemelerinden ileri gelir.
Diğer bir Hadis-i şerif'lerinde ise "Yâ Resulellah! Hak yolunda savaşın en efdal iş olduğunu görüyoruz, biz de savaşa gitsek olmaz mı?" diye soran Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'e:
"Sizin için cihadın üstünü, kabul olunmuş Hacc'dır; kadınlar için Hacc, cihaddan efdaldir." buyurmuşlardır. (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 755)
• Bununla beraber ömrünün sonunda bu Hacc'ı yerine getiren kimse, Hacc vazifesini yaptığı için mesuliyetten kurtulur. Fakat Hacc etmeden önce ölürse, Hacc için vasiyet etmiş olsa bile günahkârdır. Vasiyeti malının üçte birinden yerine getirilir.
• Vasiyet etmeden ölen bir kimsenin vârisi, oğlu veya kızı isterse, kendiliğinden onun namına vekil gönderip Hacc yaptırır.
• Bir müslüman zengin olup da sağlığı yerinde olmazsa ve ömrünün sonuna kadar iyileşme ümidi bulunmayan bir hastalığa tutulmuş ise; o zaman kendisine vekâleten bir kimseyi Hacc'a gönderir. Zengin ve sağlığı da yerinde olan kimsenin yerine başkasının Hacc etmesi câiz değildir.
• Mâli durumu yerinde olup üzerine Hacc farz olan kimse Hacc'a gitmez de, daha sonra fakir düşecek olsa, artık Hacc üzerine borç olarak kalır.