Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (18) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (18)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Kasım 2014

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz."(Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (18)

 

Hacc Emirliği (2)

Hacc ibâdeti edâ edilirken Mina'da nahir günü Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz'in de Cemre-i akabe'de bir hutbe irad ettiği geçen ayki yazımızda izâh edilmişti. Bu hutbede okunan Tevbe Sûre-i şerif'inin baş tarafındaki Âyet-i kerime'leri kaldığımız yerden devam ediyoruz: "O müşriklerin Allah katında ve Resul'ü katında nasıl bir antlaşmaları olabilir? Ancak Mescid-i haram'da antlaştıklarınız hariç. Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever." (Tevbe: 7)

"Onların nasıl antlaşmaları olabilir? Onlar size galip gelselerdi (Sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçseydi), hakkınızda ne yemin ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla (dil ucuyla) sizi hoşnut etmeye çalışırlar, halbuki kalpleri istemez. Onların çokları yoldan çıkmış fâsıktırlar." (Tevbe: 8)

"Allah'ın âyetlerini az bir dünya menfaati karşılığında sattılar da insanları O'nun yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları gerçekten ne kötüdür!" (Tevbe: 9)

"Onlar bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler ne de bir antlaşma gözetirler. Çünkü onlar saldırganların tâ kendileridir." (Tevbe: 10)

"Bununla beraber kâfirlikten vazgeçip tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz." (Tevbe: 11)

"Eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan kimselerdir. Umulur ki küfre son verirler." (Tevbe: 12)

"Yeminlerini bozan, Peygamber'i sürgüne göndermeye kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer siz inanıyorsanız, bilin ki asıl korkmanız gereken Allah'tır." (Tevbe: 13)

"Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara karşı galip kılsın ve müminlerin gönüllerini ferahlandırsın." (Tevbe: 14)

"Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah en iyi bilendir, hikmet sahibidir." (Tevbe: 15)

"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri ve Allah'tan, Peygamber'inden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Tevbe: 16)

"Müşrikler kendi küfürlerine bizzat kendileri şâhit olup dururlarken, Allah'ın mescidlerini imar etme salâhiyetleri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateş içinde ebedî olarak kalacaklardır." (Tevbe: 17)

"Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekât veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar imar eder. İşte hidayet üzere bulunanlardan olmaları umulanlar bunlardır." (Tevbe: 18)

"Siz hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i haram'ı onarma işini; Allah'a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değildirler. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez." (Tevbe: 19)

"İman edenler, hicret edenler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında büyük dereceye sahiptirler. İşte kurtuluşa erenler de onlardır." (Tevbe: 20)

"Rabb'leri onları kendi katından bir rahmet ve hoşnutluk ile içinde tükenmez nimetler bulunan cennetlerle müjdeler." (Tevbe: 21)

"Onlar orada ebedî kalacaklardır. Hiç şüphesiz ki Allah katında büyük bir mükâfat vardır." (Tevbe: 22)

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-in o gün otuz veya kırk kadar Âyet-i kerime'yi okuduğu rivayet edilmektedir. Daha sonra: "Dört şeyi size bildirmeye memurum; Müminden başka hiç kimse Cennet'e giremez. Bu yıldan sonra hiçbir müşrik, Kâbe'ye yaklaşamayacak, hiç kimse Kâbe'yi çıplak tavâf etmeyecek. Her kimin Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- ile antlaşması varsa, müddeti sona erinceye kadar ona riâyet olunacak." buyurdu.

Bu ilândan sonra çok geçmedi, bütün Arabistan müslüman oldu. O yıldan sonra da hiçbir müşrik Mekke-i mükerreme'ye bırakılmadı. Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde hidayetten mahrum olan müşriklerin mânen pis mülevves olduklarını ve bunların Harem-i şerif'e girmelerine izin verilmemesini müminlere emir buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktirler. Onun içindir ki bu yıllarından sonra artık Mescid-i haram'a yaklaşmasınlar. Eğer (onlarla ticaretinizin kesilmesi sebebiyle) yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse yakında sizi kendi lütfuyla zenginleştirir. Çünkü Allah en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe: 28)

Müşrikler pislik hükmünde olan şirk ile iç içedirler, bizzat necasetin kendisidirler. Onların Mescid-i haram'a girip çıkmaları yasaklanmakla birlikte, câhiliye çağının bütün izleri de o mübarek mekânlardan kaldırılmış oldu.


  Önceki Sonraki