Kurban, Allah-u Teâlâ'ya yaklaşmak niyeti ile belli günlerde kesilen hayvana verilen addır.
Kurban kesmek hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabittir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Rabb'in için namaz kıl, kurban kes!" buyuruyor. (Kevser: 2)
Namaz kılmakla beraber, kurban da kes. Her ikisinin de şöhret için değil, Allah için halis niyetle yapılması gerekmektedir. Allah için kılınmayan namaz, namaz olmayacağı gibi; Allah için kesilmeyen kurban da kurban olmaz. Kurban olmak şöyle dursun, Allah'ın ismi anılmayan ve bilerek terk olunan veya Allah'tan başkasının ismi anılarak kesilenler, kesilmiş bile olmaz, ölmüş hayvan gibi haram olur.
Ey kurban kesen müminler!
"Boğazlanan kurbanlık hayvanların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Allah'a ulaşacak olan sizin takvânızdır." (Hacc: 37)
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Hiçbir kul kurban günü, Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zira kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzları ile, kıllarıyla, tırnaklarıyla gelecektir. Hayvanın kanı yere düşmezden önce, Allah katında yüce bir mertebeye ulaşır. Öyle ise onu gönül hoşluğu ile ifâ edin." (Tirmizî)
Mühim olan sadece kan akıtmak veya et yemek değil, Allah-u Teâlâ'nın rızâsını kazanmak için kan akıtmaktır. O'na ulaşan sizin O'na itaat ve teslimiyetinizdeki, emirlerini yerine getirmenizdeki takvânızdır. Zira ameller ancak takvâ ve ihlâs ölçüleriyle makbuldür. Kurban kesenler ancak niyet, ihlâs ve takvânın şartlarına riâyet ederek Rabb'lerini râzı edebilirler.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Hali vakti yerinde olup da, kurban kesmeyen kimse namazgâhımıza yaklaşmasın." (İbn-i Mâce)
Kurban malla yapılan bir fedâkârlıktır. Bir müslüman kurban kesmekle, can da dahil olmak üzere bütün her şeyini Allah yolunda fedâ etmeye hazır olduğunu göstermiş olmaktadır. Diğer taraftan kurban, nefsanî arzuları kesmenin de bir işaretidir.
O kana bedel olarak, gelecek birçok felâketler, ibtilâlar, akacak kanlar önlendiği gibi, en mühimi de Allah-u Teâlâ'nın emri şerif'inin yerine getirilmiş olmasıdır. Rızâ-i Bâri'ye vesiledir.
• Kurbanın vâcip olması için müslüman olmak, hür olmak, mukim olmak yani misafir hükmünde olmamak, şer'an zengin sayılacak kadar servet sahibi olmak gerekir.
Asli ihtiyaçlardan başka en az nisap miktarı bir mala sahip olan her müslümanın kurban kesmesi vâciptir.
• Nisaptan maksat 200 dirhem (561.2 gram) gümüş veya 20 miskal (80.18 gram) altın veyahut bunların kıymetlerine muâdil bir maldır.
Bunda nisabın büyüyücü, artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir.
Her zekât veren mükellefe kurban kesmek vâcip olduğu gibi, zekâtta nisaba girmeyen bazı mallara sahip olan kimselere de, elinde nakit parası olmasa bile kurban kesmek vâcip olur.
Meselâ bir kimsenin asli ihtiyaçları dışında nisap miktarı değerinde fazla eşyası, ihtiyaç dışı ev ve arazisi olursa, bunların üzerinden bir yıl geçmese bile zengin sayılır, kurban kesmesi gerekir.
• Bir kimsenin kurban kesmesi için bütün vakitlerinde zengin olması şart değildir. Kurban bayramı günlerinin başında veya sonunda zengin bulunması kurbanın vâcip olması için yeterlidir.
• Fakirin ve yolculuk halinde olan kimsenin kurban günlerinde kesecekleri kurban nafile yerine geçer. Çünkü fakir olan kimselere ve yolculuk halinde olan kimselere vâcip değildir. Bununla beraber kurban niyetiyle keserlerse, kesen sevap kazanır. Kesmedikleri takdirde bir şey lâzım gelmez.
• Diğer şartlar mevcut olduğu halde, yolculuktan kurbanın son günü henüz vakit çıkmadan memleketine dönen bir kimseye de kurban kesmek vâcip olur.
Kurban kesilecek hayvanı kişi ya kendisi kesecek veyahut birisine vekâlet vererek kestirecektir.
Ahmed'e Mehmed'e vermekle, kan akıtmadıkça kurban sahih olmaz. Kurban müslümanlar için vâcip olan bir ibadettir.
Dilenciliği meslek edinen bölücüler kurbana da el atmakta birçok paralar toplamaktadırlar.
Binaenaleyh bunun da hırsızları mevcuttur.
Şöyle ki;
"Sen zahmet etme, senin yerine biz keselim!" derler. Yüz kurban alırlar, beşini keserler, doksan beşini cebe atarlar. İyi bil ki sen kurban kesmemiş olursun. Bu kurban hırsızlarına siz kendinizi kaptırmayın. Bu ilâhi hükmü yerine getirin.
Çünkü Kur'an-ı kerim'deki emir şöyledir:
"Rabb'in için namaz kıl, kurban kes." (Kevser: 2)
"Kes!" buyuruyor Allah-u Teâlâ. Kurbanını âleme vermekle, kurban hırsızına paranızı kaptırmakla beraber emr-i ilâhiye'yi de yerine getirmemiş olduğunuzu iyi bilin.
Allah-u Teâlâ açık olarak "Venhar = Kes!" buyuruyor. Ya kendin kes veya keseceğine kesinlikle emniyet edeceğin bir kimseye vekâlet ver.
Vekâlet verilen kimsenin müslüman olması şarttır. Bir bölücüye kurban kesmesi için para veren bir kimse kurban kesmediğini iyi bilsin.
Kurban kesmek bu kadar faziletli olduğu halde, üzerine borç olmamasına rağmen bir kimsenin kurban keseceğim diye çoluk-çocuğunun boğazından kesmesi de caiz değildir. Çünkü âile fertlerinin geçimini temin etmek farzdır. Hatta bir ev sahibi çoluk-çocuğunun nafakasını kesip misafirine yedirirse, yiyen kimse haram yemiş olur.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Müslüman, Allah rızâsını hesaba katarak âilesi efrâdına infakta bulunursa, bu onun için bir sadaka olur." (Müslim: 1002)
Niyeti hâlis olan bir kimse, zaten icraatını yapacak, aynı sevaba ermiş olacak.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde:
"Müminin niyeti amelinden hayırlıdır." buyurmuştur. (C. Sağir)
Kurban kesmeyen belki kurban kesenden daha hayırlıdır. Kesemeyenin niyeti aynı kesen gibidir.
Çünkü Allah-u Teâlâ kulunun niyetine bakar.
Sıkılarak, âile fertlerinin nafakalarından keserek, borç para alarak kurban kesmek olmaz.
Abdullah bin Amr bin Âs -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu bu ümmet için Allah bayram kılmıştır." buyurmuştu.
Bir kimse kendisine: "Yâ Resulellah! Ben, iâreten verilmiş bir hayvandan başka bir şeye sahip değilim, onu kesebilir miyim?" diye sordu.
Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurdu:
"Hayır. Ancak saçını, tırnaklarını kısaltır, bıyıklarından alır, etek tıraşını olursun. Bu da sana Allah katında bir kurban yerine geçer." (Ebu Dâvud)
Bu beyandan anlıyoruz ki, bayrama katılmak için imkânları zorlamaya gerek yoktur. Bayram günü saç tıraşı olmak, uzamış olan bıyıkları, tırnakları kesmek, bedeni temizlemek, yeni, temiz elbiseler giymek gibi, bayram gününün hürmetine uygun bir ahvâle bürünmek de, kurban kesmiş kadar Allah katında makbuldür.
• Kurban kesmek bir ibadet olduğu için, bu işi başarmaya ehil olanın kendi kurbanını eliyle kesmesi daha faziletlidir.
• Kendi kesemezse vekâleten bir başkasına kestirebilir. Başında bulunması müstehaptır.
• Müslüman bir kadın kesebileceği gibi, kesmesini bilen ve besmele çekebilen bir çocuk da kesebilir.
• Bıçak, hayvana eziyet vermeyecek şekilde keskin olmalıdır. Hayvanı kör bıçakla boğazlamak, yere yatırdıktan sonra bıçak bilemek, ayağından çekip sürüklemek, boğazlarken hayvanın murdar iliğini hemen koparmak, kellesini kesip almak, daha ölmeden derisini yüzmeye başlamak, kıbleden çevirmek mekruhtur.
• Hayvanın yönü kıbleye gelecek şekilde yatırılır, sağ arka ayağı serbest bırakılarak geri kalan üç ayağı birbirine bağlanır.
• Her türlü ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra kurbanı kesecek olan kişi önce "Allahümme hâzâ minke ve ileyke = Allah'ım bu sendendir ve sanadır." der ve şu Âyet-i kerime'yi okur:
(İnne salâtî ve nüsukî ve mehyâye ve memâtî, Lillâhi Rabbil âlemîn, lâ şerîke leh vebi zâlike ümirtü ve ene evvelül-müslimîn.)
"Şüphesiz benim namazım da, ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de âlemlerin Rabb'i olan Allah içindir, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Bana böylece emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim." (En'âm: 162-163)
Daha sonra "Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber, Allahu Ekber ve lillâhil-hamd" diye tekbir getirilir ve "Bismillâhi Allahu Ekber" diyerek bıçak çalınır.
• Kesme işi; boynun alt tarafından, boğazın çeneye yakın yerinden yapılır. Yemek ve nefes borusu, bunun iki yanındaki şah damarının kesilmesi ile tamamlanır.
• Develer sığır gibi kesilmez. Boğazla göğsün birleştiği yere bıçak saplanır. Bu sünnettir. Deveyi sığır gibi, sığırı veya koyunu deve gibi kesmek mekruhtur.
• Kanın iyice akıp hayvanın hareketten kesilmesini beklemek müstehaptır.
• Kurban sahibi, kurban kesildiği gün ilk yemeğini kurbanın ciğerinden yemesi menduptur.
• Kurban kesildikten sonra iki rekât namaz kılınması uygun olur.