Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (17) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (17)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Ekim 2014

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz."(Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (17)

 

Hacc Emirliği:

Hicretin sekizinci yılında Mekke fethedilmiş, Kâbe putlardan temizlenerek Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm zamanındaki gibi Tevhid inancının âbidesi haline getirilmişti. Hicretin dokuzuncu yılında ise, Arap kabilelerinin temsilci heyetleri Medine'ye gelip Resulullah Aleyhisselâm'ı ziyaret ediyorlardı.

Resulullah Aleyhisselâm Hacc'ın farz kılındığı sene Mekke'ye gidememiş, Hacc farîzasını edâ edememişti. Çünkü Mekke çevresinde henüz müşrikler vardı ve Kâbe-i muazzama'yı anadan doğma çıplak tavaf ediyorlardı.

"Onların Beytullah'ın yanındaki duâları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibarettir." (Enfâl: 35)

Âyet-i kerime'sinde beyan buyurulduğu üzere; Kureyşliler bir sapıklık eseri olarak Beytullah'ı öteden beri çıplak olarak, kadın ve erkekler parmaklarını birbirlerine kenetlemiş halde, ıslık çalarak ve alkış tutarak tavaf ederlerdi. Bu şekilde Allah'a yaklaşacaklarına inanırlardı.

O zamana kadar müşriklere Kâbe ziyareti yasak edilmemişti. Putlar kırılmış, fakat müşriklerin ibadet namına yaptıkları rezalet devam ediyordu.

Hacc farizasını hakiki vaktinde Zilhicce ayında ifâ etmek istemiş, bu sebepten bu farîzayı bir sene sonraya Hicret'in onuncu senesine bırakmıştı.

Hicretin dokuzuncu yılında Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-i Hacc emiri tayin ederek üç yüz kişi ile Mekke'ye gönderdi. Kendisine yirmi deve teslim olundu. Resulullah Aleyhisselâm'ın eliyle işaretlenen bu develer, Mekke'de kurban edilecekti. Ebu Bekir -radiyallahu anh- kendisi için de ayrıca beş deve götürdü. Onun bu haccı Resulullah Aleyhisselâm'la yapacağı ve bütünüyle sistemleşeceği hacca bir hazırlık mahiyetindeydi.

Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in hareketinden sonra "Tevbe sûre-i şerif'i"nin baş tarafları nâzil olmuştu. Bu Âyet-i kerime'lerde muahede hakkında bazı hükümler bulunduğu için ilân edilmesi gerekiyordu. Araplar'da bir antlaşma yapılır veya bozulurken, ya kabile reisi veyahut onun adına akrabasından birinin ilân etmesi âdetti. Bu sebepten Resulullah Aleyhisselâm Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in arkasından Mekke'ye Hazret-i Ali -radiyallahu anh-i de yolladı. Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-e yetişti, beraberce yola devam ettiler.

Zilhicce ayının sekizinci günü yani Arafat'a çıkmazdan bir gün önce Ebu Bekir -radiyallahu anh- Mekke'de bir hutbe okudu. Vaktiyle İbrahim Aleyhisselâm kavmine nasıl Hacc merasimini öğrettiyse, Resulullah Aleyhisselâm adına Ebu Bekir -radiyallahu anh- de Hacc ibadetini halka öğretti. Müslümanlar Hacc farîzasını buna göre yaptılar. Müşrikler de eski âdetleri üzere hacc ettiler.

Hacc ibâdeti edâ edilirken Mina'da nahir günü Hazret-i Ali -radiyallahu anh- de Cemre-i akabe'de bir hutbe irad etti:

"Ey İnsanlar! Ben size Resulullah Aleyhisselâm tarafından geliyorum." diye sözüne başladı.

Tevbe sûre-i şerif'inin baş tarafındaki Âyet-i kerime'leri okudu:

"Allah'tan ve Resul'ünden, antlaşma yaptığınız müşriklere bir ihtardır." (Tevbe: 1)

"Ey müşrikler! Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir." (Tevbe: 2)

"Ayrıca Hacc-ı ekber gününde Allah ve Resul'ünden insanlara bir ilândır. Allah ve Resul'ü müşriklerden uzaktır. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

Ve eğer yüz çevirirseniz, iyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. O kâfirlere acıklı bir azabı müjdele!" (Tevbe: 3)

"Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden size olan ahidlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bu hükmün dışındadır.

Siz de onlarla olan antlaşmalarınızın hükümlerini, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever." (Tevbe: 4)

"Haram aylar çıkınca artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin.

Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse onları serbest bırakın.

Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Tevbe: 5)

"Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver. Tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler." (Tevbe: 6)


  Önceki Sonraki