Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Kur'an-ı Kerim'den İşaretler İlâhî Beyanlar (6) - Ömer Öngüt
Kur'an-ı Kerim'den İşaretler İlâhî Beyanlar (6)
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Haziran 2014

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

MARİFETULLAH EHLİ ve MARİFETULLAH İLMİ (10)

Kur'an-ı Kerim'den İşaretler İlâhî Beyanlar (6)

 

Âyet-i Kerime (15):

Hiç şüphesiz ki Allah-u Teâlâ'nın duyurduğu ve bildirdiği kimseler, bu gerçekleri göre göre bilirler. Ve fakat bu gerçekleri bildirmeleri mümkün değildir. Zira gerek ilim gerek akıl o noktada olmadığı için kavranması mümkün değildir.

Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"Bunu bir bilene sor!" buyuruyor. (Furkan: 59)

Yani bu inceliklere vâkıf olanlar vardır. Böyle bir kimseye uy ve yolundan git.

Bu bir emr-i ilâhi'dir. Dilediğine dilediği kadar bildirdiğini açık olarak ferman buyuruyor ve duyuruyor.

Bu hakikatleri bilebilmek ve öğrenebilmek için, ilim-irfan mektebine dehalet etmek zaruridir.

Bunlar Allah-u Teâlâ'nın muallimleridir, Rabbânilerdir. Halka Hakk ve hakikatı bildirirler, gizli yollardan Hakk'a yürütüp götürürler. Bunlar Hakk'al yakîn ilim sahipleridir.

 

Âyet-i Kerime (16):

Allah-u Teâlâ bu sırr-ı ilâhi'yi dilediğine bildirir. Onlar bunu biliyorlar. Amma isterse açıklarlar, isterse açıklamazlar.

Nitekim Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez." (Cin: 26)

"Ancak râzı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar." (Cin: 27)

Ancak dilediği kuluna, dilediği kadarını bildirir. Onun haricinde mahlûkun Hakk'a âit bilgisi olmaz.

Allah-u Teâlâ "Nebi"ye vahiy vasıtasıyla "Veli"ye ise ilham vasıtasıyla dilediğini ilka eder. Muallimi Allah-u Teâlâ olduğu için ona O öğretiyor.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- Hazretleri'nden rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

"Sizden önce gelip geçen ümmetler içinde Allah-u Teâlâ tarafından kendilerine ilham olunan insanlar vardı.

Eğer ümmetim içinde de böyle bir kimse varsa, o da şüphesiz Ömer'dir." (Buharî)

İlhamdan hasıl olan ilme Ledün ilmi denir.

Bu husus Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz'e şâmil olduğu gibi, ümmet-i Muhammed'in arasında da böylelerinin bulunacağına işarettir.

İşte bütün bu lütuf, fazilet ve meziyetler, Allah-u Teâlâ'nın o kimseyi o Kudsî ruh ile desteklemesinden doğmuştur. Geldiği makama dünyada iken çıkar, peygamberler meclisine girer.

Bu sırlara mazhar olabilmek Allah-u Teâlâ'nın bu ilmi kalpte yazması ve ikinci bir ruh ile desteklemesiyle mümkün olur.

 

Âyet-i Kerime (17):

Bütün bu güzel işler Allah-u Teâlâ'nın dilemesinden ibarettir. Dilediğini sever, kendisine çeker, murad ettiğini bildirir, gösterir ve öğretir.

Oysa mahlûk âcizdir, hükümsüzdür. Hüküm yalnız yaratıcı olan, yücelerin yücesi olan Allah-u Teâlâ'ya mahsustur. Bu Âyet-i kerime mucibince bütün bu ilimler, bu tefekkürler hep O'nun vermesi, ikram ve ihsanı iledir. O öğretmezse kim ne bilecek, kim öğretecek?

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir." (Nisâ: 79)

Bu Âyet-i kerime en bâtınî Âyet-i kerime'lerden birisidir.

Sana senden yakın olan sana duyuruyor, sana gösteriyor. Bunu ehl-i hakikat Hakk'al-yakîn olarak bilirler. Çünkü onlar Hakk'tan gayrısını görmezler. Kâinatın bir perde olduğunu bilen, perdeye ibadet eder mi?

O'ndan geldiğini görüyor, hem de biliyor. Hakk'tan gayrısını görmüyor, kendisinin de bir örtü olduğunu çok iyi biliyor. O örtünün altındakinden nasibini alıyor ve O'nunla her şeyi biliyor.

Sana şekillenmiş bir perde vermiş, sen perdeden ibaretsin. Amma ne kadar güzel şekillendirmiş, O'nun varlığı ile görülüyorsun.

O varlığını çektiği zaman o muazzam vücut bir kovan oluyor. İki gün dursa çöplük oluyor. Kişi bal arısı olursa, ilâhi lütuflardan istifade eder. Hem kendisine hem de beşeriyete balını sızdırır. Fakat eşek arısı olursa, o her fırsatta icraatını yapar.

Bütün bunlar bâtınîdir. Allah-u Teâlâ'ya yakın olanlara âittir. Yoksa kendisini görmeyen, Yaratan'ını tanımayan, gözü kör, kulağı sağır bir kimseye bu hakikati bildirmek mümkün değildir. Köre ayna satmaya benzer, hiç farkı yoktur.

"Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok." (Bakara: 32)


  Önceki Sonraki