Hakk geceleyin kelâma geldiği vakit bana
Karşı karşıya, özümde başlayan tevâzuyla
Hakikatiyle varlığın sedâsını arttırdım
Bitim tükendim o an, ama ben hiç yorulmadım
Yok oldum ben daha ölmeden yalnız men edildim
İlimle ben mevzilerde zorluk yüzü görmedim
Mecbûr olduğum yönden, oğullarım kesilmedi
Tutup kavrayıp kaldıran şerr bana hiç gelmedi
Mûsâ gibi dışında kaldığım rahmete sustum
Durmamla dökülüp saçılandan kalmadım mahrum
İşlerimi ilerletip sırrını tahkîk ettirdim
Bu ilimle Rabb'imin katında fayda elde ettim.
[21a] İşte bu büyük iş, Mûsâ'nın da tevcih ettirildiği, karşılıklı gerekirliğin katındaki bir mülkte meydana geldi; zannetme ki sen, Muhammedî sulûk yolundan, ya da onu ondan iktibas edilmiş bir ateşle tutuşturulmuş kılıp, mîzâç ve ateşi sana gösteren mîzâçlılığın kayboluşuyla, ibârenin tedbirine ve Âyet'in ve emâretin kendisine nazar edişine işâret eden başka bir yolda meydana geldi. O yüzdendir ki ben, Allah'ın izniyle, gözün ve makâmın müşâhedesiyle kâinâtın ve varlıkların sırlarını, başlangıcının sebebini ve [26] ilk inşâ olunan kimseyi, bu ilk gözkamaştırıcı nurların ve nehirlerinin kaynağının nasıl meydana geldiğini, ondan da arşın, orta âlemin ve ferşin, cemâdâtın ve hayvanların nasıl vâredildiğini sana iletebiliyorum. O, varlıkların aslıdır ve sen, zâtında ancak Rahmân'ın ona tevdî ettiğini görürsün. Ayrıca senin sıfatının cümlesi de ondan var kılınmıştır. Senin misâlin müşebbihtir, bu misâl ise münezzehtir.
Şimdi sen: "Benim nezihlikten payım nerede, teşbihten payım nerede?" diyebilirsin. Her biri, tenzîh ve teşbih arasında olduğu gibi, muvâcehe ve tevcîhe göre birbirine dönüşür. Sana lâzım iken, sen kilitli kapının açılmasından gâfilsin. Allah sana inâyet ve yardımıyla lütfedip de, kendi muhâfaza ve himâyesini dâimî bir surette sana açınca, biz de bu kitapta Allah'ın izniyle sana Mabûd'unu tanıtmaya ve bildirmeye başlayacağız.
Varlık dışında O'nun zâtını bilmek ve tarif etmek mümkün değildir. Bundan sonra ancak O'nun zikri hakkında bir şey söylenebilir ve şarta bağlı olmaksızın herhangi bir şey ortaya konulabilir.
O'na sığın, inâyet ve yardım ancak O'nunladır. O'na tevekkül et ve O'nu açıkça ibrâz et!..
[21b] Ben gayrıdan ziyâde O'ndan size ulaşır, sizdekini de O'na ulaştırırım. Ben ancak, bana emânet edileni muhâfaza eden bir emânetçiyim.
Allah bize yeter, O ne güzel Vekîl'dir!
Hamd, âlemlerin Rabb'i olan Allah'a, salât "Hâteme'n-nebiyyîn"in üzerine olsun!..
(İkinci Bölüm)
Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
ve Sallâllâhu alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve sellimû teslîmâ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
Efenmdimiz Muhammed'e, Âline ve Ashâb'ına salât ve tam bir teslimiyetle teslîmiyetler olsun!..
Sen, O'nun gözkamaştırıcı sıdkı hakkındaki kırmızı yâkûtunu çıkarabilmen, iki eli bomboş kılan bu denizin kıyısından bize ulaşıp çıkabilmen için; O'nun Zât'ını bilmeyi ve tanımayı ancak, benim yerleştirdiklerimi idrâk etmekle, yüklenmesi gerekeni yüklenip, sana etraflıca anlattıklarımı bilmekle toparlayabilirsin.
Bir an olsun düşünmeksizin, konuşmaktan sıyırılıp çıkarak, kendini tut, iki göz kapağının uçlarını kapat! Nefsini O'na tercih etmemeyi başardığın taktirde iste ve sor!
Karmaşa [27] sedefinden sıyrılıp çıkınca ona denilir ki:
"Gördüğün nedir? Sana nasip olan bu iş neyin nesidir?"
Der ki:
"Heyhât, fırlatıldıkları sudan sonra, talep ettikleri şey ne kadar da uzak!..
Vallâhi O'na herhangi bir kimse erişemez, cesedsiz bir rûh, O'nu tanıtıp bildirebilecek bir zemin de elde edemez.
Meğer ki Azîz olan Allah idrâk ettirsin..."
Mevcûd, aslında mülk edinilmesi imkân dahilinde olmayan bir mülktür. Akıllar kızışınca, O'nun sıfatlarına kavuşup mülâkî olma hususunda özler kaynayıp taşar. O hâlde iken, boşaltılıp atılma hükmü gözükmediği sürece, ezelî Rubûbiyyet'i hakkında O'nun Zât'ı nasıl idrâk edilebilir?
Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin
"Ankâ-i Muğrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ" kitabının İkinci kısmına giriş yaptığı varaklar.
Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 1287, vr. 21b-22a