Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (9) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (9)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Şubat 2014

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (9)

 

Sıddîk-ı Ekber Sevgisi:

"Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'i sevebilme lütfunu Hazret-i Allah'tan dilemek lâzımdır. Bir mahlûkun kuvve-i beşeriyesi onun büyüklüğünü anlayamaz. Cenâb-ı Hakk'ın müstesna kullarındandır.

Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh-e sonsuz saygım, sevgim, hürmetim vardır ki; değil ayağının altını, bastığı yerleri öpsem diyorum. Niçin? Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'i hiç üzmedi, incitmedi. Üzenlere hep karşı geldi. Biz ona "Müslümanların ilâcı" deriz. O derece muhabbetimiz var.

Allah'ım çok sevdirdiği için, biz onları anarken 'Müslümanların ilâcı' diye vasıflandırırız. Anlaşılması için mevzu arasında 'Sıddîk-ı Ekber' deriz. Fakat fakirin yanındaki ismi budur. Hep bu isimle anarız. O her hastalığa bir ilâçtır. Her derde şifâdır. Bunu böyle kabul etmişizdir."

Dertlere derman olan, gönüllere şifâ veren bir ilâç...

Onun için onu her gün birkaç saat anarım ve onunla belki karşı karşıya kalırım. Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh- Efendimiz ile birçok zaman böyle halleşiriz. Cenâb-ı Hakk ona karşı sonsuz lütufla muhabbet verdiğinden sık sık onunla karşı karşıya gelirim. Ona karşı Cenâb-ı Hakk o muhabbeti vermiş, şöyle derim: "Allah'ım! Bu kararmış gönlümü o ilaçla siliver, parlatıver, nurlandırıver."

Allah-u Teâlâ onları bize uzak kılmamış şu kadar arz edeyim ki; onların isimlerini anmak dahi iman sahibi kimselerin gönlüne serinlik verir.

 

Dirayetli Oluşu:

Dört konudaki isabetli ve dirayetli duruşu ile İslâm'ın ve müslümanların felâhını temin etmiştir.

Birincisi; Hazret-i Allah'ın nuru Resulullah Aleyhisselâm ahirete intikal ettiği zaman müslümanlar üzerine büyük bir musibet çökmüştü. Ashâb-ı kiram arasında büyük bir teessür uyandı. Medine-i münevvere'yi derin bir matem havası kaplamıştı. Onun gibisi zaten bir kere gelmemiş ki, bir daha gelsin. Böyle bir Nûr'un gitmesi, her tarafın büyük bir zulmete düşmesi demek oluyordu. Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- de dahil olmak üzere bir çok müslüman onun vefat ettiğine ihtimal veremiyorlardı.

Böyle buhranlı bir anda soğukkanlılığını muhafaza edebilen zât yalnız Sıddîk-ı Ekber oldu. Hiç telâşa kapılmadı, hiç kimseye bir şey söylemedi, doğruca Hücre-i saadet'e girdi. Habib-i Ekrem'in -sallallahu aleyhi ve sellem- mübarek yüzünü açıp baktı, alnından öptü "Hayatta iken güzeldin, memâtın da güzel yâ Resulellah!" diye ağladı. Tekrar öperek yüzünü örttü ve Hücre-i saadet'ten çıktı. Ehl-i beyt'i teselli etti. Daha sonra Mescid-i şerif'e giderek minbere çıktı. Herkes dinlemeye koştu.

"Ey insanlar! Kim ki Muhammed Aleyhisselâm'a tapıyorsa bilsin ki o vefat etmiştir. Her kim ki Allah'a tapıyorsa, bilsin ki Allah dâim ve bâkidir, asla ölmez." buyurdu ve Kuran-ı kerim'den bazı Âyet-i kerime'ler okuyarak sözlerini bitirdi.

"Ey Resul'üm! Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler." (Zümer: 30)

"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan evvel de nice peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah'a hiçbir şeyle zarar yapmış olamaz. Allah şükür ve sebat edenlere mükâfat verecektir." (Âl-i imrân: 144)

Bu Âyet-i kerime evvelce Uhud harbi sırasında "Muhammed öldü" şâyiası üzerine nâzil olmuştu. Fakat şaşkınlıktan kimse bunu hatırlayamamıştı. Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh- bu meâldeki Âyet-i kerime'leri okuyunca müslümanlar Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in vefat ettiğine iyice kanaat getirdiler ve teskin oldular, herkes kendine geldi. Hatta Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz "Daha evvel bu Âyet-i kerime'yi sanki hiç işitmemiş gibiydim." buyurmuştu.

Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh- böylece ilk muvaffakiyeti kazandı.

Bu sırada Ensâr-ı kirâm -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz Ben-i Saide gölgeliğinde toplanmışlar, halifelik meselesini müzakere etmeye başlamışlardı. Bunu haber alan Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh- ile Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Ebu Ubeyde -radiyallahu anh- Hazretleri'ni de yanlarına alarak Ensâr-ı kirâm'ın bulunduğu mahalle vardılar. Onlar da reisleri Sa'd bin Ubâde -radiyallahu anh-ye biat etmek üzere idiler...


  Önceki Sonraki