Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kâfirlere şöyle hitap ile memur olmuştu:
"Ben sizin taptıklarınıza tapmam!" (Kâfirûn: 2)
İlâh yerine koyup durduğunuz ve benim de tapmamı istediğiniz o şeylere ben ibadet etmem. Benim ibadetim sizin ibadetinizden ayrıdır. Sizin şirkinize iştirak edecek değilim.
Allah-u Teâlâ'nın birliğine iman etmeyince O'na ibadet edilmez.
O'na kulluk eden, O'ndan başka ilâh tanımaz. Allah-u Teâlâ'yı iki veya üç, ya da pek çok ilâhtan birisi kabul etmek, ibadette O'na başkalarını ortak koşmak şirktir, küfürdür.
"Benim taptığıma da siz tapmazsınız." (Kâfirûn: 3)
O Allah ki, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Zâtında, sıfatlarında, ulûhiyetinde ortağı yoktur. O âlemlerin Rabb'i olan Allah'tır. Bu dine girmeyen kimse ne iddiâ ederse etsin, ne yaparsa yapsın, Allah'a ibadet eden bir kul olamaz.
"Ben de sizin taptığınıza aslâ tapacak değilim." (Kâfirûn: 4)
Ne şimdi taparım, ne de gelecekte taparım.
Çünkü O'ndan başkası aslâ ulûhiyet, mâbudiyet sıfatına hâiz değildir.
"Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz." (Kâfirûn: 5)
Ey küfürde direnen kâfirler! Ben yalnız Allah-u Teâlâ'ya hulûs-u kalp ile ibadet etmekteyim. Sizin ibadetleriniz ise şirk ile karışıktır.
"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirûn: 6)
Sizin şirkiniz size, benim Tevhid'im bana!
Bu ifade kâfirlere hoş görünmek için değil, küfürleri devam ettiği müddetçe onlardan kesinlikle ilişkiyi kesmeyi ilân etmek içindir.
Kâfirlerin dinleri kendi aralarında ne kadar farklı olursa olsun, hepsi de tek bir millettir ve son durakları da esfel-i sâfilin'dir.
Bir Âyet-i kerime'de de şöyle buyurulmaktadır:
"Onlar cehenneme gireceklerdir. O ne kötü bir karargâhtır!" (İbrahim: 29)
Onların inkârlarından dolayı müminlere bir vebal yoktur. Onlar göz göre sapıklığı seçmişlerdir. Müminlere düşen, dinlerini en güzel şekilde yaşamak ve sırat-ı müstakim üzerinde sabit kalmaktır.