Wikileaks gibi, Rusya'ya sığınan Amerikan ajanı Edward Snowden'in ifşaatları gibi küresel skandallar, Türkiye'nin güvenlik kurumlarına ait bilgi ve belgelerin başına gelenler, bazı şahısların özel görüntülerinin internette dünya aleme servis edilmesi bilgi güvenliği sorununun ve istihbarat savaşlarının hangi boyuta geldiğini gösteren örnekler olarak karşımıza çıkıyor.
Küresel güç mücadeleleri öncelikle bu istihbarat alanında yaşanıyor. Hatta adeta bir istihbarat savaşı yaşanıyor.
Gizli servislerin birbirlerini yanıltmak, atlatmak ve özel arşivlerinden bilgi sızdırmak için adam kiralamak, kadın kullanmak gibi klasik yöntemler yanında teknolojik dinleme ve istihbarat toplamaya da büyük önem verdikleri ve bu yarışta öne geçmek istedikleri biliniyor. Bu yarış olanca hızıyla ve değişik metot ve yöntemlerle devam etmektedir. İstihbaratı güçlü ve güvenilir olan ülke, diğerlerine karşı daima ve her an bir adım önde bulunmakta ve avantajlı duruma geçmektedir.
Elektroniğin, bilgisayarın, internetin ve hızlı iletişim araçlarının alabildiğince günlük hayatın içine girmesiyle dünya, bilgi edinmede ve gündelik hayata ait daha fazla ve detaylı bilgileri kullanmak şansını yakalamıştır. Neredeyse kişiler bir diğerini rahatça dinleyebilecek hale gelmiştir. Kişisel verileri çalmak, internet üzerinden banka hesaplarını boşaltmak gibi yöntemler kişisel bilgi güvenliğini korumanın zorluğunu gösteriyor. Aynı şekilde devletlerin kendi bilgi güvenliklerini korumaları da bu derece zorlaşmıştır. Bilgisayar uzmanlarının dediği gibi; "Ancak paranoya derecesinde güvenliğine dikkat edenler bilgilerini belki koruyabiliyor."
"Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak Echelon. ABD'nin sürekli inkâr ettiği Echelon'un varlığı resmi olarak ilk kez 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklamayla kabul edildi. Brady; ülkesinin 50 yıldır varolan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu. Bu gelişme, üye ülkeleri en çok da ABD ve İngiltere'yi rahatsız etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diğer üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrıca çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon'un üsleri bulunuyordu. ABD yıllardır bu sistemin varlığını reddetmekte. Ancak Echelon anlaşmasına ilk imza koyanlardan Avustralya, sistemin tüm dünyayı dinlediğini çoktan itiraf etmiş durumda. Avrupa Birliği'nin de 2000'li yılların başında Echelon konusunda ABD'ni suçlayıcı (AB üyesi ülkelerin ticari sınırlarının yakın takibe alınması konusu) raporları da bulunuyor.
Dünyanın gizli bir kulak tarafından dinlendiği aslında 1960 yılında ortaya çıkmıştı. Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisi, 6 Eylül 1960'da Moskova'da bir basın toplantısında NSA'nın 2000 dinleme istasyonuyla, bunların kurulu oldukları ülkelerde dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli haberleşmesini dinlediğini açıkladılar." (Dursun Yıldız, Prof. Dr. Doğan Yaşar, Doğu Akdeniz'de Küresel Satranç, sh. 74)
Dinleme, takip etme ve karar alma konusunda ne kadar derinlere inildiğini gözler önüne sermesi bakımından yukarıdaki bilgileri analiz edersek, düşen uçaklar, helikopter kazaları, önemli devlet ve siyaset adamlarının değişik kaza modelleriyle ölmeleri, bombalama, öldürme, kundaklama, terör, kaçakçılık, profesyonel suçlular oluşturma ve gerektiğinde kullanma faaliyetleri hep bu çalışma kapsamındadır.
Başta ABD olmak üzere bilumum gelişmiş ülkeler böylesi sistemden en maksimum düzeyde faydalanmakta ve hasım zümre, grup ve kişileri gerektiği zaman elimine etmektedirler.
Bin Ladin, Saddam Hüseyin zaman içinde kullanılmışlar ve günü gelince de sahneden indirilmişlerdir. ABD'nde büyük infiale sebep olan 11 Eylül saldırıları, Boston saldırısı, Irak'ta var olduğu iddia edilen ve fakat bir türlü bulunamayan Kitle İmha Silahları; kimi, niçin, ne zaman kullanacaklarını, önemli kararları nasıl aldıklarını, neden böyle yollara tevessül ettiklerini günü gelince anlıyoruz ve tertiplenen senaryoların böyle devasa bir istihbarat kaynağından beslendiğini artık daha rahat biliyoruz.
"1997'de Steve Wright tarafından hazırlanan politik kontrol teknolojileri konulu ikinci bir Avrupa Parlamentosu raporu Echelon hakkında daha detaylı bilgiler içeriyordu. Bu rapora göre ABD, Avrupa'daki telefon, faks, ve email haberleşmelerinin %90'ını Echelon sistemiyle denetliyordu. 1948 yılında imzalanan ve şartları günümüzde bile "çok yüksek gizlilik" derecesi altında saklanan UKUSA prokolü ile Echelon sistemi oluşturuldu. ... ECHELON türünün tek örneği değil, Rusya, Fransa, İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandığı biliniyor." (Dr. Özcan Karaman, 1. Polis Bilişim Sempozyumu Bildirisi, 2003)
Çin, Danimarka, Hollanda, İsviçre, Fransa, İsrail benzer sistemler kullanıyorlar. İstihbarat savaşlarında hiçbir ülke geri kalmak istemiyor. Yeni teknolojiler, sistemler kurarak özellikle uydulardan faydalanarak siyasî, iktisadi, kültürel tavırları kendi milli menfaatlerine göre etkilemek, etkisizleştirmek, yönünü değiştirmek istiyorlar.
Bu tam manası ile bir savaştır.
İstihbarat savaşları, sıcak savaşların da olmazsa olmazıdır. Bu savaşta teknolojisi üstün olan devamlı bir adım öndedir.
Uydular, uzay teknolojileri, İHA'lar, Predatorler, denizlerde iyi donanımlı araştırma ve savaş gemileri istihbarat bilgileri için özel donanıma sahiptirler. İnsanlık dünyasında kıyasıya bir haber aşırma ve bilgi edinme savaşı sürmektedir. Radar üsleri, Füze savunma sistemleri de bu iş için en uygun faaliyet alanlarını oluşturmaktadır. İnsan Malatya'daki Füze Sistemini, İncirlik Hava Üssü'nü ve NATO şemsiyesi altında kurulu radarları düşünmeden edemiyor. "Bunlar ne işe yarıyor, kimin için çalışıyor?" diye sormadan edilemiyor.
Bu gibi elektronik sistemler her gün gelişmekte ve ilerlemektedir.
"'Echelon ... Sistemin ana parçasını, 'Sözlük' (Dictionary) olarak adlandırılan ve içinde isimler, ilgili konu başlıkları, adresler, telefon numaraları ve belirlenen diğer kriterleri çok geniş bir veri tabanında depolayan bilgisayar oluşturmaktadır. Gelen mesajlar bu belirlenen kriterlerle karşılaştırılıp, bu kriterlere uyan mesajlar varsa, ham bilgi şeklinde otomatik olarak gönderilmektedir. Bu sözlüklerin çalışmalarını, anahtar kelimeyle ilişki kurarak web sayfalarına ulaşan arama motorlarının çalışma usulüne benzetmek mümkündür." (Dr. Özcan Karaman)
"Echelon üyesi ülkeler istihbarat çalışmalarını bütün hızıyla sürdürürken AB üyesi ülkelerle, Hindistan, Çin, Rusya, İsrail dahil olmak üzere diğer ülkelerde bu nevi çalışmalarını devam ettirmektedirler. Her ülke kendi istihbarat ağını kurmak ve karşı koymak için değişik çalışmalarını kıyasıya sürdürüyorlar. ABD şirketleri de dahil olmak üzere devletlerin istihbaratları ticari şirketlerin çalışmalarını denetim altında tutmak ve karşı tedbirleri anında ve zamanında alarak avantajlı duruma gelmek istemektedirler. ABD firmaları rakip şirketlerin iletişimini dinleyerek milyarlarca dolar kazanç sağlamaktadır.
Avrupa Parlamentosu'na 1999'da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazarı olan Duncan Campbell'e göre Echelon; ABD'nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından, ticari ve askeri iletişim uyduları aracılığıyla yapılan haberleşmeyi zapt edip incelemek için geliştirilen bir araç. Sistemin öteki parçaları da internet, yer altı ve deniz altı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılıyla yapılan her türlü iletişimi zapt ediyor ya da özel haberleşme sinyallerini topluyor." (Doğu Akdeniz'de Küresel Satranç, sh. 114)
Bu kadar önemli çalışmaların yapıldığı, her türlü haberin elde edildiği dünyada; gerek Türkiye'de ve gerekse rakip ve yandaş ülkelerde pek çok ticari, siyasi, askeri anlaşma, yazışma ve haberleşmelerin takip edildiğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Günlük hayatın mahremiyeti varsın tartışıladursun, artık dinleme işi cep telefonları da başta olmak üzere tüm haberleşme araçları vasıtasıyla karşı cephenin emrine sunulmaktadır.
Özellikle dost diye kuyruğuna yapıştığımız, stratejik müttefik olduğumuzu zannettiğimiz ABD, siyonizmin emrinde bir devlet olarak dünyanın dumanını çıkarmaktadır. Ezmeye, sömürmeye, ülkeleri karıştırmaya, kan kusturmaya devam eden bu ülkede "dinleme faaliyetlerini yürüten üç ayrı kuruluş bulunmaktadır: NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı), FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA.
ABD'nin en büyük kulağı olan NSA, Başkan Harry S. Truman'ın 24 Ekim 1952'de imzaladığı "çok gizli" genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kuruluşa dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verdi. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinleyen NSA, daha sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedeflerinin arasına aldı." (Raşit Gültekin, TÜBİTAK, Ekim 2001)
Bahsedilen sistem telefon, faks, telsiz, internet, e-mail vs gibi tüm iletişim araçlarını dünya çapında dinleme ve kaydetme kapasitesine sahip çok gelişmiş bir sistemdir. Her cep ve normal telefon konuşmaları, yazılan her mail, her girilen site dinleyenin risk kriterine uygun kelimeler içeriyorsa mutlaka kaydedilir. Sistemde ses analizleri yapma, dinleyenlere göre sakıncalı olan kelimeleri tarama kapasitesine sahip çok gelişmiş bilgisayarlar kullanılmaktadır.
"NSA'nın işini, 1960'lı ve 70'li yıllarda ortaya çıkan çok yönlü telsiz haberleşme ve uydu teknolojisi daha da kolaylaştırdı. Artık havaya çıkan hiçbir radyo sinyali, hiçbir telefon görüşmesi NSA'nın dünya yüzeyine dağılmış binlerce uzmanının eline düşmekten kurtulamıyordu. ... NSA'da halen 21 bin personel görev yapıyor. Bu rakam bazı iddialara göre 50 bin civarında. ABD, elektronik istihbarat için yılda 20 milyar dolar harcıyor. NSA'nın yıllık bütçesi ise 3.6 milyar dolar. NSA'nın Boeing 707 uçak gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçakları ABD hava kuvvetleri içinde bağımsız olarak görev yapıyor." (Dr. Özcan Karaman)
"Donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA'nın yer istasyonlarının ABD büyükelçiliklerinde ya da ABD'ye dost ülkelerin topraklarında, ev sahibi ülkelerin denetimine tabi olmaksızın faaliyette olduğu sanılıyor. Sistemin parçaları, internet, yer altı ve deniz altı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi ele geçiriyor ve uydular vasıtasıyla NSA merkezine iletiliyor.
NSA, Türkiye'de de ABD üsleri ve büyükelçilik dışında Ankara'da da özel bir 'mühendislik' şirketi görünümünde faaliyet gösteriyor. NSA şirketinin varlığı, Ankara'daki büroda 19 yıl görev yapan emekli Deniz Astsubayı Mehmet Özkan Birben'in, 'izin paralarını alamadığı' gerekçesiyle açtığı dava ile ortaya çıkmıştı.
Birben, mahkemeye sunmuştu. NSA'a çalıştığı süre içinde kendisine verilen başarı belgeleri, sadece NSA görevlilerinde bulunan özel rozeti ve 19 yıllık görevi suresinde gizli örgütün Türkiye bürosunda çalışan Amerikalılar ile çektirdiği fotoğraflar vardı. Bir gazeteye yaptığı açıklamada; 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Deniz Astsubayı olarak görev yaptığım 1979 yılında NSA'dan gelen teklif üzerine görevimden ayrılarak Ankara'daki Teknik İrtibat Bürosu'nda çalışmaya başladım. 1998 yılına kadar bu büroda görev yaptım. Açık adresini mahkemeye de sunduğum NSA'ın Ankara bürosunun hukuki alt yapısı yoktur. Bu nedenle bana ve NSA'a çalışan Türk personele yapılan ödemeler, paravan şirketler kanalıyla gerçekleştirildi.'
NSA Türkiye'de faaliyet gösterdiği yönündeki iddiaları reddetti ancak 22 bin dolarlık izin paraları Birben'e paravan şirket tarafından olay büyümesin diye hemen ödendi. Ödeme yapıldıktan sonra NSA, Birben'i zorla para sızdırmaktan Türk askeri makamlarına şikayet etti. Ankara Merkez Komutanlığı da NSA'ın şikayeti üzerine Birben'i göz altına altı. Bu gelişme üzerine Birben de, NSA'ın asılsız ihbarı nedeniyle gözaltına alındığını ileri sürerek örgüt aleyhine 25 milyar liralık manevi tazminat davası açtı ve davayı kazandı." (Doğu Akdeniz'de Küresel Satranç, sh. 116)
Bu sistemler başta ülkemiz olmak üzere konuşlandığı ülkelerdeki görüşmeleri kayıt altına aldıkları gibi Kıbrıs adasındaki tesislerinden de başta Türkiye ve çevre ülkeleri, Ortadoğu'yu, Balkanları, Rusya'yı, Afrika'yı rahatlıkla dinlemektedir. Bu nedenle Kıbrıs'ın önemi giderek artmakta, Akdeniz'deki petrol yataklarının tespiti ile Suriye'deki iç savaş, Irak'ta devam etmekte olan mezhep ağırlıklı kavga şiddetini artırarak sürmektedir. Şimdi ABD donanmasının büyük bir kısmı Pasifik Okyanusu'nda konuşlanmaktadır. Bir kısım kuvvetlerinin ise Basra Körfezi'ne doğru kaydırıldığı bilinmektedir. Kıbrıs'taki Ayios Nikolas ve Akrotiri üsleri, Avustralya'da Geraldton üssü, Pasifik'teki Guam üssü, Hawai adasındaki Kunia Üssü başta olmak üzere dünyaya yayılmış bir ağ bütün dünyayı dinlemeye devam etmektedir
BOP'un gerkleştirilmesinde bu istihbaratın önemi çok büyüktür. Amerika'nın bütün dünyada olduğu gibi özellikle Türkiye'nin de dahil olduğu Ortadoğu ve İslâm coğrafyasında BOP adı altında yürüttüğü proje kapsamında milyarlarca dolar harcadığı biliniyor. Bu gerçekler bilinmeli ve millete duyurulmalıdır. Bölgenin ve Ortadoğu'nun en önemli ülkesi olan Türkiye'de kurulan radar ve füze sistemleri, İncirlik üssü ve diğer NATO üssü konumundaki yerleşkelerin üzerinde durmak gerekiyor. (Uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinin bir NATO ülkesi yerine Çin'e verilmesi yönündeki Savunma Sanayii İcra Kurulu Kararının önemli bir gelişme olduğunu söylemeliyiz.)
Binaenaleyh ABD, İsrail gibi ülkeler başta olmak üzere küresel iddiası olan bütün ülkeler her türlü teknolojiyi bu uğurda kullanmaya çalışıyor. Türkiye bu istihbarat mücadelelerinin tam ortasında yer alıyor ve ziyadesiyle mağdur oluyor.
Bu kötü niyetli küresel aktörlerin bulunduğu dünyada daha ciddi tedbirler almamız, bizim aleyhimize çalışanların işini kolaylaştırmak yerine onlara bir an evvel kapıyı göstermemiz lâzımdır.