Oğuz kavminin keşif-kerâmet sâhibi bilge kişisi olan Dede Korkut, "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme" deki sözlerinde, âhir zamânın idâre makâmında oturan mevki sâhibi ve sözü geçer varlık sâhibi kişilerini sözü ve fiili güvenilir olmayan, sallandığı koltukta birbiriyle didişmekten başka bir iş yapmayan kimseler olarak tanımlayarak, onların ve etraflarındaki kimselerin vasıflarını kendisine has üslûbu ile şöyle tavsif etmektedir:
"Koltuklarında segirdişen kişiler sırf hem-âz ola; emîrlerinden (yöneticilerinden) oñmuş az bulına, çoğı bî-namâz (namazsız) ola, Balaban ile Sungurca'ya beglük dege!
Kapucılarına, segmenlerine sûretde âdem-iken sîretde gûyâ sögülmek deger!"(1)
Dede Korkut'un, insanlar arasındaki ilişkilerin iyice rayından çıkacağı ve harama helâle bakılmaksızın lâkayt, akıldan uzak, ciddiyetsiz ve yılışık bir içtimâî hayatın hâkim olacağı bu zamanda, kişilerin birbirlerine olan hitaplarının da şehveti uyandıracak tarzda olacağına işâret etmiş ve bu hitapların haram-helâl, mahrem-nâmahrem umursanmadan herkes arasında yaygınlaşacağını haber vermiştir:
"Kızına, gelinine, genç hâtûnına, kulına, kullukçusına şehvet nazarın idüb 'çok sevdügüm' deye!..
Ol günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmişce… İnanuñ baña Oğuz kavmı diriler! Ol günlere komagıl, cânum algıl Kâdir Tañrı'm!.." (2)
Dede Korkut'un âhir zamânla ilgili haberleri arasında, o zamanda halkın giyeceği kılık-kıyâfetler konusunun diğerlerinden daha ağır bastığı dikkati çekmektedir. O, halkın bugün açıkça seyredilen bu konudaki fiillerine ve bu fillerin altında yatan hâlet-i rûhiyelerine kuvvetli bir keşif ve tam bir basîretle nazar ederek, giyecekleri giysilerin şekil ve tarzına kadar uzanacak çok ince ve ayrıntılı tasvirlere yer vermiştir.
Onun şu sözleri; günümüz halkının kılık-kıyâfet konusundaki doyumsuzluğuna, lüks tutkusuna, yabancıların giydikleri şeylere karşı duydukları hayranlığa, bu konudaki taklitçi yaklaşımlarına ve sonu gelmeyen israflarına keskin bir biçimde nüfûz eden ilginç bir manzara çizmektedir:
"Hadım hâm bezden kaftanlar varıken, kepelerden-kepeneklerden geyicek bulınurken ağır atlaslar, Firengî kimhalar, has bây börkler geyeler; şunuñ gibi libâsını begenmeyüb: 'N'olur bunlardan?' deyeler." (3)
Nitekim Dede Korkut'un bu ilmî kerâmeti bugün aynen müşâhede edilmekte; moda çılgınlığı ve topluma ayak uydurma kaygısı nedeniyle, bir giyilen kıyâfetin bir daha giyilmediği, giyilirse insanlar tarafından garipseneceği endişesiyle büyük bir giyim-kuşam isrâfının alabildiğine sürüp gittiği görülmektedir.
Kadın ve erkeklerin kıyafetlerinin aşırı derecede birbirine benzerliği ve ayniyeti konusuna da hassâsiyetle eğildiği anlaşılan Dede Korkut, her şeyin birbirine karıştığı âhir zamânın bu kötü sıfatının o zamanın elbiselerine de yansıyacağına özellikle dikkati çekerek:
"Libâsda er ile 'avrat seçilmeye." dedikten sonra,(4) "er ile avrat" ın ortaklaşa giyeceği bu kıyafetlere bir örnek ve akılları hayrete sürükleyici büyük bir kerâmet olarak, şeklinin ve tarzının nasıl olacağına kadar ayrıntılı bir tasvirle, vücudu ve beli sıkan "kot pantalon"un îcâdından söz etmiştir:
"Tar billü (dar belli), sıkma tavırlu giysiler te'lîf (îcâd) olına, adına 'got gösteren' deyeler; biri-birlerine bühtânlar ve iftirâlar çoğ ideler!" (5)
Burada Dede Korkut'un kesin ve belirgin bir keşifle, beli ve belden aşağısını sıkan bu giysinin, özellikle o zamanda söylenecek "adı" olarak zikrettiği kelimesinin aslî imlâsının "Kot"un yazılışıyla aynı olması, onun burada kot pantalondan söz ettiği konusunda en küçük bir kuşkuya imkân bırakmamaktadır.
Dede Korkut devamla -her defâsında olduğu gibi- o günleri görmeden görmüş gibi söylediğini belirterek Hazret-i Allah'tan o günleri görmeden canını almasını niyâz etmektedir:
"Ol günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmişce… İnanuñ baña Oğuz kavmı diriler! Ol günlere komagıl, cânum algıl Kâdir Tañrı'm!" (6)
Dede Korkut, bu sözleri tamâmen saf İlâhî bir ilhamla söylediğine ve bununla Oğuz kavmine gelecekte hayrı ve şerri bildirmek gibi yüklenilmesi güç bir işi üstlendiğine işâret etmek üzere kendisini Allah'ın değersiz bir kulu olarak nitelendirmiş ve her defâsında tekrarladığı mutâd sığınış ifâdeleriyle bu faslı sona erdirmiştir:
"Bir katre murdâr meniden döndüm ben Dede Korkut! / Ana rahmına düşdim, ata belinden indüm ben Dede Korkut! / ... Tañrı'yı bir, Peygamber'i hak bildüm ben Dede Korkut! / Oğuz halkınuñ başına hayır gelesini, şer gelesini ögüt tañıdum ben Dede Korkut! / Evit, kendü kendüme katı güc kıldum ben Dede Korkut! / Ola ki, işimin âhırını Hakk'a saldum ben Dede Korkut! / Ol günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmişce… İnanuñ baña Oğuz kavmı diriler! Ol günlere komagıl beni, cânum algıl Kâdir Tañrı'm!" (7)
Dede Korkut'un alt alta sıraladığımız yukarıdaki sözlerinden sonra, "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme" nin devâmında oldukça uzun bir atasözleri faslına geçilir ki; "Dede Korkut Kitabı" ndan aktardığımız "Âhir zamanda hanlığın Kayı'ya değeceği" yönündeki sözünün üslûbundan ve söyleniş tarzından açıkça anlaşılacağı üzere, bunlar arasındaki "Âhir zamânda…" ifâdesiyle başlayan birkaç söz de Dede Korkut'tan başkasına âit değildir.
Bu sözlerden ilki, âhir zamanda velîlerin sayılarının azalacağını ve bu süreçte kadınların erkekler gibi davranacağını bildiren şu cümledir:
"Âhır zamânda erenler az kala ve 'avretler erlük da'vâsın kıla."(8)
Nitekim hakikat ehline malûm ve âşikâr olduğu üzere, âhir zamanda gerçekten de erenlerin sayısı önceki devirlere nispetle azalır olmuş; Hâtemü'l-evliyâ olan zâtın vefâtı ile de neredeyse tamâmen tükenmeye yüz tutmuştur. Mânevî yönden boşluk içinde kalan böyle bir toplumun içinde her türlü acâiplik zuhur ettiği gibi, erkekler gibi davranan birtakım kadınlar da peydâ olmuştur.
Dede Korkut'un daha önce sıraladığımız bâzı sözlerine paralel şekilde, bu sözlerden başka birinde de o; âhir zamanda büyük ve küçük herkesin okuyacağını, ancak bu durumun büyüklerle küçükler arasından saygı ve hürmetin kalkmasına neden olacağını haber vermektedir:
"Âhır zamânda büyükde-küçükde okumış çoğ ola, bu sebebden aralarında hürmet-'izzet yoğ ola!" (9)
Onun asırlar öncesinden bildirdiği bu durum gerçekten de günümüzde artık normal karşılanır hâle gelmiş; küçüklerin büyükleri azarlaması, hor görmesi ve bilgi ve tecrübelerini küçümseyerek onlarla alay etmesi toplumun genç kesimine tıpkı bir salgın gibi sirâyet etmiştir.
Dede Korkut'un "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme" de âhir zamanla ilgili verdiği haberlerden bir tânesi de; bu devirde kırsal yerlerde bereketin azalacağı ve dolayısıyla halkın büyük şehirlere akın edeceği, bunu ise savaşlar ve sâir fitneler sebebiyle yüksek dağlara çıkılacak bir devrin tâkip edeceğini gösteren şu bilgidir:
"Âhır zamânda bereket yine ulu şehirlerde kala, ulı tağlarda kala." (10)
Bu sözlerin tümünün, Hadis-i şerîf'lerde âhir zamanda zuhur edeceği bildirilen alâmetlerle büyük ölçüde örtüşmesi ve çoğunun bu alâmetlerin şerhi mâhiyetinde olup, oldukça ilginç ayrıntılar içermesi dikkate değerdir.
Dede Korkut'un keşif ehli büyük bir velî olduğunda şüpheye imkân bırakmayan bu sözleri, altı asırdır küçük bir yazmanın içinde korunarak günümüze kadar gelmeseydi, bugün hakkında uydurulan asılsız tasvir ve betimlemelere tarihî bir gerçekmiş gibi inanmamız gerekebilirdi. Fakat içindeki sözlerin bugün ayan-beyan ortaya çıkmış olması hem İslâm tasavvufundaki "keşf"in doğruluğunu ve gerçekliğini gözle görülür bir delille kanıtlamış; hem de Dede Korkut'un "Oğuz-nâme" parçalarında tasvir edildiği üzre, gerçekten gaybdan haber veren büyük bir velî olduğunu kesin bir biçimde ispatlamış oldu.
Şu açık bir gerçektir ki; bundan yüz yıl önce bile onun buradaki sözlerini okuyanlar, ne söylediği bu sözlerin mâhiyetini kavrayabilir, ne de O'nun gerçekten böyle bir kimse olup-olmadığı yönünde fikir yürütebilirdi. Bunlar ancak zamanımız insanları tarafından idrâk edilebilecek türden sözlerdir.
(1) "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme el-Meşhûr bi-Atalar Sözi", Berlin Staatsbibliothek, Or.: 187/94, s. 4.
(2-5) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme...", s. 4.
(6-7) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme...", s. 5.
(8) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme...", s. 10.
(9) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 11. Bu içtimâî felâketin âhir zamandan çok daha önce, henüz bu "Risâle" istinsah edildiği asırlarda başladığı, eserin başka bir yerindeki nükteli bir sözle tasvip görmektedir. O asırda henüz yeni yeni ortaya çıktığı anlaşılan bu durum, atasözlerinin derleyicisini: "Şimdiki zamânuñ oğlanın-uşağın okutmakdan toñuz gütmek çok yegdür." demeye sevketmiştir. Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 42.
(10) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 15.