"Sıddîk"ı getiren Resulullah Aleyhisselâm, o sıdkı tasdik eden Ebu Bekir -radiyallahu anh- olmuştur.
"Sıddîk"ı tasdik; Resulullah Aleyhisselâm'a iman edenlerin cümlesine şamil olmakla beraber, hususiyetle Ebu Bekir -radiyallahu anh-a aittir. Nitekim Miraç hadisesinden hemen sonra müşrikler "Duydun mu? Arkadaşın neler söylüyor? Buna da inanacak mısın?" dediler. Hiç tereddüt etmeden "Bunu o haber vermişse doğrudur." cevabını verdi.
İşte onun bu kesin tasdiki üzerine Âyet-i kerime nâzil oldu:
"Sıdkı getiren (Muhammed) ve onu tasdik edenler (Sıddîk) muttakilerdir." (Zümer: 33)
İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:
"Sıddîkiyet mertebesi velilik mertebesinden üstündür. Bu makamın üstünde yalnız nübüvvet vardır. Peygambere vahiy yolu ile gelen ilim, Sıddîk'a ilham yolu ile gelir."
Bir insan Allah için teslim olmalıdır. Herhangi bir keşf-ü keramet beklememelidir. Keşf-ü kerametten sonra teslimiyetin hükmü yoktur. Çünkü onun gösterdiği teslimiyet, kişiye değil keşf-ü kerametedir.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'in Sıddîk'lık makamına çıkışı da bundan ötürüdür. Kayıtsız şartsız Rabb'imiz ona inandırmış. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz miraç gecesinde "Kavmim beni tasdik etmez!" buyurduğu zaman Cebrâil Aleyhisselâm "Ebu Bekir seni tasdik eder. O Sıddîk'tır!" diye cevap vermişti.
Biz de öyle iman ettik zannederiz amma hep zandayız. Allah'ımız Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-in yüzüsuyu hürmetine bize de kâmil iman ihsan buyursun.
Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- Hicret'te Sevr mağarası'nda Seyyid-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'le üç gün üç gece beraber kaldılar.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde onun mağaradaki halini ve kalbine bağladığı huzur ve itminanı beyan buyurmaktadır:
"O ikinin ikincisiydi. Hani onlar mağarada idiler ve arkadaşına: 'Üzülme! Allah bizimledir.' diyordu." (Tevbe: 40)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in Medine'ye Hicret etmesi için Allah tarafından izin geldiğinde adeti olmadığı halde tam öğle vaktinin sıcağında Ebu Bekir -radiyallahu anh-ın evine gitti. Alışılmamış bir saatte yapılan bu ziyaretten evdekiler telâşlandılar.
İçeri girdi ve:
"Yâ Ebu Bekir! Yanındakileri dışarı çıkar." buyurdu.
"Onlar kızlarımdır, yabancı değildir." dedi ve devamla: "Anam babam sana fedâ olsun yâ Resulallah! Ne haber var?" diye sordu.
Resulullah Aleyhisselâm ona suikast tertibini haber verdi ve:
"Bana çıkış izni verildi." buyurdu.
"Acaba size refakat etme şerefine nâil olacak mıyım?" diye tekrar sorduğunda: "Evet!" cevabını aldı.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- sevinç gözyaşları dökmeye başladı. Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz: "O güne kadar bir insanın sevinçten ağladığını hiç görmemiştim." buyurmuştur...