Türkler'in eski yazılı kaynakları arasında ilk sırayı alan "Oğûz-nâme" lerin içinde, Oğuz kavminin büyük ve meşhur bilge kişisi Dede Korkut'un sözleri ve manzumeleri önemli bir yer tutar. Özellikle büyük "Oğuz-nâme" nin bir parçası olan "Dede Korkut Oğuz-nâmeleri"nin günümüze ulaşan mevcut iki nüshasındaki esrarlı sözleriyle dikkati çeken Korkut Ata, bu nüshaların daha ilk satırlarında; Oğuzlar'ın geleceği hakkında gizli sırlar ve esrârengiz müjdeler veren, keşif-kerâmet sâhibi, ilhâma mazhar büyük bir velî olarak tasvir edilmiştir.
Her iki "Oğuz-nâme" nüshasının başına birbirine yakın ifâdelerle kaydedilen bu esrârengiz "Korkut Ata" tasviri aynen şöyledir:
"Hazret-i Resûl -'aleyhi's-selâm- zamânına yakın Bayat botından 'Korkut Ata' dirler, bir er kopdı. Oğuz'un ol kişi tamâm bilicisiydi, ne dir-ise olurdı. Gâyibden dürlü haber söyler-idi, Hakk Te'âlâ anuñ göñline ilhâm ider-idi. …Korkut Ata Oğuz kavmınuñ müşkilini hall ider-idi. Her ne iş olsa Korkut Ata'ya tanışmayınca işlemezler-idi. Her ne ki buyurursa kabul iderler-idi, sözin tutub tamâm iderler-idi." (1)
Görüldüğü üzre, büyük "Oğuz-nâme" den kopup gelen bu satırlarda ilhamla geleceğe dair önemli haberler veren büyük bir velî olarak tarif edilen Dede Korkut'un, "Oğuz-nâme" lerden günümüze intikâl eden metin parçalarında karşımıza çıkan âhir zamanla ilgili sözleri; bu nüshaların istinsah zamanının bile üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen, büyük çoğunluğu yaşadığımız devirde gözle görülür şekilde ayan-beyan ortaya çıkmış olması nedeniyle oldukça dikkat çekicidir.
Birazdan "Dede Korkut Kitabı" ndan ve yegâne nüshası Berlin Staatsbibliothek'te bulunan "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme el-Meşhûr bi-Atalar Sözi" adlı eserden(2) nakledeceğimiz örnekler, Dede Korkut'un keşif ve kerâmet sahibi bir velî olduğu hakkında "Dede Korkud Oğûz-nâmeleri" nin ilk satırlarına yansıyan yukarıdaki sözlerin doğruluğunu okuyanlara fazlasıyla hissettirecek niteliktedir.
Günümüz araştırmacıları tarafından "Oğuz-nâme" lerin XV. yüzyılda yazıya geçirildiği yönünde ortaya atılıp yakın zamâna kadar sürdürülmüş olan isâbetsiz iddiâ, bu kadîm Türk kaynağının başında yer alan Dede Korkut'la ilgili yukarıdaki sözlerin de aynı yüzyılda, bu sözlü destanları kaydedenler tarafından uydurulup esere eklendiği ve bununla Şamanist figürlerden arındırılmış "İslâmî bir Dede Korkut" tipinin ortaya çıkarılmak istendiği fikrinin dillerde dolaşmasına sebebiyet vermişti. Ancak daha XIII. yüzyılda, Ebû Bekir ed-Devadârî tarafından "Dürerü't-Tîcân" adlı tarih kitabına eklenen eski bir Türk destânının başında "Oğuz-nâme" lerden "asırlardır Türklerin ellerinde dolaşıp duran yazılı bir kaynak" diye sözedilmesi;(3) hattâ o devirde, -kuşkusuz yazılı hâlde mevcut olan- bir "Oğuz-nâme" nüshasından müellifin Tepegöz hikâyesini "Dede Korkut Kitabı" ndakine benzer şekilde nakletmesi,(4) "Oğuz-nâme" lerin iki asır sonra yazıya geçirildiği ve bu sırada metinlerin değiştirilmiş olabileceği iddiâsını peşinen hükümsüz hâle getirmiştir.
Dolayısıyla bu nüshalarda "Oğuz kavminin esrârengiz bilge kişisi" olarak tasvir edilen Dede Korkut'un bu yönüne de, "Oğuz-nâme" sinin başına kaydedilen bu sözler hiç ortada olmasa bile, mevcut "Oğuz-nâme" parçalarına asırlar önce aktarılan âhir zamanla ilgili sözleri, bugün gerçekten ortaya çıkmış olmalarına kıyasla başlı başına delil teşkil edecek mâhiyettedir.
Şimdi Korkut Ata'nın bu sözlerini, "Kitâb-ı Dedem Korkûd" ve "Risâle min Kelimât-ı Oğûz-nâme" den parçalar hâlinde naklederek, bu sözleri yakın tarihimize ve günümüze dek uzanan gerçek olgular ekseninde değerlendirmeye çalışacağız.
1. "Kitâb-ı Dede Korkûd"da Kayıtlı Olan Sözler:
Dede Korkut "Oğuz-nâme" lerinin Osmanlılar'ın kuruluş döneminde yaşadığı anlaşılan müstensihi, bu "Oğuz-nâme" lerin başına eklediği metnin devâmında, Dede Korkut'un "gaybdan verdiği türlü haber" lere bir örnek teşkil etmek üzre şu sözünü nakletmiştir:
"Korkut Ata eyitdi:
'Âhır zamânda hânlık girü Kayı'ya değe, kimesne ellerinden almaya, âhır zamân olup kıyâmet kopınça'." (5)
Dede Korkut'a nispet edilen bu söz, esrârengiz bir biçimde açıkça Kayı boyuna mensup Oğuzlar'dan olan Osmanlılar'ın uzun ömürlü bir devlet kuracağına işâret etmektedir. Bu nüshaların kadîm geleneği devâm ettirmek üzere Osmanlılar'ın kuruluş devrinde kopyalandığı ve o zamanda bile hânedânın hâl-i hazırda XX. yüzyıla kadar yaşayıp-yaşamayacağının bilinemeyeceği dikkate alındığında; bu sözlerin ancak keşif sâhibi bir mutasavvıfa ve dolayısıyla bu metinlerde böyle bir kişi olduğu zikredilen Korkut Ata'ya ait olabileceği kendiliğinden anlaşılır.
Birazdan "Risâle min Kelimât-ı Oğûz-nâme" adlı eserden aktaracağımız, günümüzde açıkça zuhûr eden ve çoğu "Âhir zamânda…" ifâdesiyle başlayan buna benzer sayısız sözlerinden anlaşılacağı üzere, Dede Korkut hikâyelerini istinsah eden derleyici de hiç kuşkusuz onun bu sözünü bu türden bir kaynakta görmüş ve içinde yaşadığı hânedânın zuhûruna açıkça işâret ettiği dikkatini çekince onu kopyaladığı eserin başına kaydetmiş olmalıdır.(6)
2. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme" de Yer Alan Sözler:
Yegâne nüshası Berlin Şehir Kütüphanesi'nde yer alan ve içindeki darb-ı mesellerin tümünün büyük "Oğuz-nâme" den derlendiği anlaşılan "Risâle min Kelimât-ı Oğûz-nâme el-Meşhûr bi-Atalar Sözi" adlı bu atasözü kitabı, içeriği kadar; XV. yüzyılın ilk 10 yılı içinde yazılmış olması nedeniyle, mevcut "Oğuz-nâme" metinleri arasında te'lif târihinin çok eski oluşu ile de dikkati çeker. Eserin meçhul derleyicisi, yazdığı nüshayı belirttiğimiz zaman aralığında Yıldırım Bâyezîd'in büyük oğlu Emîr Süleymân'a sunmuş olduğunu, eserin hemen başında yer alan: "Ka'an olan Emîr Süleymân salımınla sağdıdın virsün!" cümlesiyle açıkça te'yid etmiştir.(7)
İşte tam altı asır önce yazılmış olan bu esere; tasavvufî sırlara ve İlâhî keşfe erişilmedikçe ne Korkut Ata'nın, ne de XV. yüzyıl müelliflerinden herhangi birinin kendiliğinden bilemeyeceği, Dede Korkud'un âhir zamanda olacaklarla ilgili birbirinden ilginç ve esrârengiz sözlerinin kaydedilmiş olduğu dikkati çeker. Bu sözler ortalama beşer-onar parçalık cümle öbekleri hâlinde sıralandıktan sonra, her defâsında rutin cümlelerle Dede Korkut'un ağzından; bu sözleri onun henüz o günleri görmeden söylediği tekrarlanır ve her söz öbeği yine onun, o kötü günlerin şerrinden Allâh'a sığınış ifâdeleriyle son bulur.
Dede Korkut'un, eserin ilk satırlarına yansıyan bu ilginç sözlerinden bir tânesi şudur:
"Ulu yigidüñ yanında tunnesi olsun-olmasun, cebinde bulsun-bulmasun utandurur ister: 'Benüm sende şu kadar akçam vardur' der; mürüvvetsüzlük eyler, yüzin suyın yire döker.
…Çok söyleyen karıdan dibi geçmiş güveç yeg!
Namâz kılmaz kocadan küllige ağnamış (yuvarlanmış) eşek yeg!
Eyilük bilmez âdemden göti boklu köpek yeg!
…Tatlu dirlik, gökçek düzenlük kesile, da'vâ kala. Hakk'a kulluğ itmek gide, hemân sivâ (başka şeyler) kala. Konşı konşı evine varmakdan egri hayâl ola.
Şol bazâra seyr itmege gelen Türkler, Türkmenler oranı (lâyığı) bir nesneyi begenmeyeler. …Göñlüñ çeken taşra çığağan (dışarıda dâvetkâr) kızlar ola ve anlaruñ mer ü vaz'ına (güzel görüntü ve endâmına) ve kârına (menfaatine) imrenüp yakağan (yanan/gönül kaptıran) bizler ola.
Begler paşalar öñinde söylenen yalan yanlış sözler ola; ulular-ekâbirler[üñ], meclisinde söyletmek içün kezzâbları (yalancıları), kallâşları ola.
O günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmüşce… İnanuñ baña Oğuz kavmı. Ol günlere komagıl, benüm cânum algıl Kâdir Tañrı'm!" (8)
Dede Korkut bu sözlerini müteâkip, yine yukarıdaki sözlerinin bir devâmı olarak şöyle der:
"Kız-oğlanuñ yüzi-sözi ko iletür, ko getürür (genç kız ve erkekler yüzü ve sözüyle 'getir-götür' diye emreder); iki konşu biri-biri ile çekişür, titîz eyler.
Hakk Te'âlâ yavuz, yüzsüz, utanmaz 'avrat kazâsından-belâsından beklesün, saklasun!
Ol günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmüşce… İnanuñ baña, Oğuz kavmı diriler. Ol günlere komagıl beni, cânum algıl Kâdir Tañrı'm!" (9)
O zamânın şerrini ve kötülüğünü ilginç tasvirlerle dile getiren Dede Korkut, zamânın bozulmuşluğunun bir neticesi olarak, o zaman geldiğinde genç yaştaki kız ve erkeklerin etraflarındakilere hükmetmeye çalışacaklarına ve komşuların birbirleriyle çatışacağına değindiği gibi; bu devirde insanların Allah'a kulluğu unutup boş şeylerle uğraşacağına, insanlar arasında güvenin kalkacağına, doyumsuzluk yüzünden en güzel nimetlere bile burun kıvrılacağına, yalan-dolanın rağbet göreceğine işâret etmekte ve yollarda gönül çeken güzel kızların ortaya çıkıp erkeklerin aklını çeleceğini, zamânın evli kadınlarının ise birbirinden belâlı, yüzsüz ve vurdumduymaz olacağını haber vermiştir.
Dede Korkut, küçüğün büyüğe hükmedeceği bu karanlık zamanda; halkın geçim sıkıntısı ile ekonomik zaafını, genç ve yaşlı erkeklerin sakallarının traşlı olacağını, saygının kalkacağını ve diğer olup bitecekleri ise devamla şöyle bildirmektedir:
"Çoluk-çocuk kalmaya, çoban ola!
…Ulu-kiçi (büyük-küçük) kalmaya, melik (yönetir) ola!
Yigitler-kocalar avratlar gibi çavlakî yülük (tüylerini kesmiş, traşlı) ola!
Kimsenüñ kimse yanında ödünçden (borçtan), görünçden hâceti (ihtiyâcı) bitmeye, cebi ve kîsesi (kesesi) delük ola.
Bir kişinüñ bir kişi katında hürmeti-'izzeti kalmaya.
Atanuñ-ananuñ oğıla-kıza şefkatı ve merhameti olmaya; oğul ve kız hôd anları hergiz (hiçbir zaman) ri'âyet kılmaya.
Ataları tururken oğulları söyleye; añalar tururken kızlar buyruğ eyleye.
O günleri görmeden söyledüm ben Dede Korkut, görmüşce… İnanuñ baña Oğuz kavmı diriler! Ol günlere komagıl, benüm cânum algıl Kâdir Tañrı'm!" (10)
Mîlâdî VI.-VII. asırlarda yaşadığı rivâyet edilen Dede Korkut'un, âhir zamânın dinî, siyasî ve sosyal gidişâtına ilişkin bu sözlerinin, kendisinin dediği gibi henüz "ol gönleri görmeden", "görmüşçe" söylenmiş olması dikkat çekicidir. Bu da kuşkusuz onun, "Dede Korkut Oğuz-nâmeleri" nin başında zikredildiği üzere, gerçekten İslâm tasavvufuna âşinâ olmuş keşif sâhibi bir velî olduğunun çok açık bir delilidir.
(1) Krş. "Kitâb-ı Dedem Korkûd 'alâ Lisân-ı Tâ'ife'-i Oğûzân", Städtischen Bibliotheken, Ea, nr.: 86; "Hikâyet-i Oğûz-nâme'-i Kazân Beg ve Gayrı", Vat. Turco, nr. 102. Yukarıda naklettiğimiz parça her iki nüsha metinlerinin édition critique 'sini yansıtmaktadır.
(2) "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme el-Meşhûr bi-Atalar Sözi", Berlin Staatsbibliothek, Or.: 187/94. Nüshanın fizikî özellikleri ve içeriği hakkında, bk. Cat. Pertsch, IV/34, s. 1.
(3) Ebû Bekir bin Abdullah bin Aybek ed-Devadârî, "Dürerü't-Tîcân ve Tevârîh-i Gurerü'z-Zamân", Süleymâniye Ktp. Dâmâd İbrâhim, nr.: 913.
(4) Ebû Bekir ed-Devadârî, a.g.e., vr. 202a-203b.
(5) Krş. "Kitâb-ı Dedem Korkûd", Städtischen Bibliotheken, Ea, nr.: 86, vr. 3a; Vat. Turco, nr. 102, vr. 58b.
(6) Nitekim Dede Korkut'un bu sözü XV.-XVI. yüzyıl müverrihlerinden Rûhî Çelebi'nin de dikkatini çekmiş ve yazdığı kroniğin "Mebâdî" ismini verdiği başlangıç kısmının ilk bâbına onu şu ifâdelerle kaydetmiştir: "Korkut Ata'dan nakl iderler ki; dimiş imiş ki: 'Hânlık Oğûz Hân vasiyyeti mûcibince âhir Kayı Hân evlâdına düşse gerekdür, tâ kıyâmete deñli ol neslden kimse anı almasa gerekdür.' Pes, bundan zâhir olur ki Âl-i 'Osmân saltanatı sâ'ir selâtîn saltanatına nisbet ne mertebededür!" Krş. a. mlf., "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", Berlin Staatsbibliothek, Tübingen MS Or. Quart, nr.. 821, vr. 4a. Rûhî'nin bu rivâyetinde Dede Korkut Oğuz-nâmeleri'ndeki rivâyette geçmeyen "Oğuz Hân vasiyyeti mûcibince" ifâdesinin yer alışı; bu rivâyetin farklı "Oğuz-nâme" nüshalarından aktarıldığı yönündeki tezimizin doğruluğunu bilimsel açıdan te'yid etmektedir.
(7) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 1.
(8) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 1-3.
(9) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 3.
(10) Krş. "Risâle min Kelimât-ı Oğuz-nâme…", s. 3-4.