Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Mâûn Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (5) - Ömer Öngüt
Mâûn Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (5)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Haziran 2013

 

Mâûn Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (5)

 

İslâm'ın Köprüsü Zekât:

Allah-u Teâlâ; "Kıldıkları namazlarında gafil olanların riyâkâr oldukları"nı beyan ettikten sonra, bu gibi kimselerin, insanların iyiliğine olan bütün hayırlara engel olduklarını da açıklıyor ve şöyle buyururyor:

"Zekâtı da menederler." (Mâûn: 7)

İhlâsla ibadet etmedikleri gibi, insanlara iyilik de etmezler. Kendileri zekât vermedikleri gibi, başkalarının vermesine de mâni olurlar. Çok cimri oldukları için en ufak bir yardımı dahi insanlardan esirgerler. Halktan birine yararı olacak bir şeyi ödünç bile vermezler.

Âyet-i kerime'de geçen "Mâûn"un mânâsı; en üstün derecesi zekât, en aşağısı da kişinin konu-komşusuna ödünç olarak verdiği şeylerdir.

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh- buyurur ki:

"Biz Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında tencere, kova gibi eşyaları âriyeten (ödünç olarak) vermeyi (Mâûn sûresinde geçen) yardım yani 'Mâûn' sayardık." (Ebu Dâvud: 1657)

Zekât İslâm'ın köprüsüdür, bu köprüden geçmeyen kurtuluşa eremez. Bunlar namaz da kılsalar, oruç da tutsalar vay hallerine!

Allah-u Teâlâ zekât verecek kadar zengin olan müslümanların mallarının belli bir miktarını fakirlere tahsis etmiştir. Bunun içindir ki zekât verilmeyen malda fakirlerin hakkı vardır. Bu hakkı sahibine veren kimse Allah-u Teâlâ'nın emrini yerine getirip borcundan kurtulmuş olur. Üzerine zekât farz olan kimse ise zekâtını vermezse, fakirlerin malını gasp etmiş olur.

İslâm'da imandan sonra en önemli iki esas vardır. Bu rükünlerden birisi namaz, diğeri ise zekâttır.

Zekât ibadeti bir çok Âyet-i kerime'lerde namazla birlikte emredilmiştir:

"Namazı kılın, zekâtı verin." (Ahzâb: 33)

Bunun da sebebi namaz ile zekât arasında kuvvetli bir bağlılığın oluşudur. Namaz İslâm'ın direğidir, namazı terkeden dinini yıkmış olur. Zekât ise "İslâm'ın köprüsüdür." Bu köprüden geçmeyen kurtuluşa eremez.

Namaz gibi zekâtın da çok yerde emrolunması, zekâtın önemini gösterdiği gibi, bu kadar emirlerden sonra yapılmamasının ise Allah-u Teâlâ'nın gazabına sebep olacağı aşikârdır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde, zekâtı İslâm'ın beş temel esasından birisi saymıştır.

Bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:

"İslâmiyet'inizin kemâli zekât vermenize bağlıdır." (Münâvî)

Zekât vermekle dünyada borç ödenmiş, âhirette ise azaptan kurtulmuş olunur.

Zekât malı temizlediği için bu ismi almıştır. Kuyudan su çektikçe yerine su geldiği, budanan bağların daha çok üzüm verdiği gibi, zekât da malı hem temizler hem de bereketlendirir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"İnsanlardan mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir fâiz, Allah katında artmaz.

Fakat Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, o böyle değildir. O zekâtı veren kimseler (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır." (Rum: 39)

İyiliklerinin karşılığı kat kat verilecek kimseler bunlardır.


  Önceki Sonraki