Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Balkan Savaşlarında Müslümanlara Uygulanan Büyük Soykırım - Ömer Öngüt
Balkan Savaşlarında Müslümanlara Uygulanan Büyük Soykırım
GÜNDEM
Şinasi Çapa
1 Ocak 2013

 

Balkan Savaşlarında Müslümanlara Uygulanan Büyük Soykırım

Osmanlıların Balkanlardaki çöküşünün başlangıcı tarihe 93 harbi diye geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşlarıdır. Bu tarihten sonra Balkanlar'daki hıristiyan topluluklar Osmanlıya karşı çete savaşlarına başladılar. Birbiri ardından bağımsızlıklarını kazanan Sırplar, Hırvatlar, Yunanlılar, Bulgarlar akla hayale gelmeyen zulüm, katliam, baskınlarla Balkanlardaki Müslüman ve Türk nüfusuna tam bir tehcir, sürgün ve soykırım uygulamışlardır.

 

Tarih, insanlığa karşı işlenmiş Soykırım cinnetleriyle doludur. Utanç verici bu olaylar ne kadar saklanırsa saklansın hiçbir zaman hafızalardan silinmeyecektir. Böylesi acıların bir daha yaşanılmamasını umut ediyoruz. Ancak Batılıların tarihine baktığımızda sadece müslümanlara karşı değil özellikle Afrikalılara ve diğer sömürdükleri ülkelerdeki milletlere de soykırım uyguladıklarını acıyla görmekteyiz.

İspanyollar Güney Amerika'da onlarca milyon yerli nüfusu yok etmişlerdir. Fransızlar Cezayir'de 1.5 milyon müslümanı öldürdükleri gibi, Fildişi, Mali, Nijer ve diğer ülkelerdeki uygulamalarının bundan farklı olmadığını görüyoruz. İngilizler Fransızlardan aşağı kalmamış, onları Portekizliler, Ruslar takip etmişlerdir. Sırp-Hırvat sürüleri efendilerinden aşağı kalmamışlar, onları Bulgarlar, Rum-Yunan çeteleri, Ermeniler takip etmişlerdir.

"19. asrın başında Yunanistan'da patlayan ve Türklerin katliamıyla sonuçlanan isyan başta İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve diğerlerinin teşviki, tahriki, silah ve para yardımı ile Balkan ülkelerine yayıldı. Yunanistan'ın katliamı model oldu. 1912'de başlayan tehcir, baskı ve zulüm 100 yıl devam etti. 600 yıllık Osmanlı hakimiyeti sona erdi. Bir nevi Osmanlı Balkanlar'dan atıldı. Türklerin uzantısı olan Arnavutlar, Boşnaklar ve Pomaklar da Türkler gibi katliama maruz kaldılar. Katliamdan kurtulanlar ise Osmanlı'ya ve sonra da Türkiye'ye sürüldüler. 8 Ekim 1912'de başlayan felaket zinciri durmadı. Milyonlarca müslüman katliam ve zulüm gördü. Katliamdan kaçarak yollara düşen müslümanlar ya yolda katledildi ya da açlıktan öldü.

600 yıl Balkan hıristiyanlarına adil davranan Osmanlının torunları hem Balkanlar'dan atıldılar hem de eserleri yok edildi. 1878'de Sofya'da 82 cami vardı, bugün sadece 1 cami (Banyabaşı camii) vardır.

1989'da Bulgaristan yüz binlerce Türk'ü sürgün etti. 1990'lı yıllarda Bosna-Hersek'te Boşnaklara, Kosova'da Arnavutlara soykırım yapıldı. Makedonya'da Arnavut-Makedon vahşeti son anda önlendi. Balkanlar'da şu anda kasırga sonrası geçici bir hava vardır. Her an fırtına kopabilir. Misyonerler Arnavutluk, Kosova ve Bulgaristan müslümanlarını hıristiyanlaştırmak için milyarlarca dolar para harcamaktadır." (Mustafa Necati Bursalı. 20.10.2012)

Batı dünyasında aklı başında şeref ve izana sahip bir kısım ilim, kültür ve san'at adamına az da olsa rastlamaktayız. Bunlardan birisi de ABD Luisville Üniversitesi Öğretim Üyesi, ünlü demografi uzmanıProf. Dr. Justin McCarthy, Balkanlar'da müslümanların yaşadığı etnik temizliği, tehciri, katliamları 'soykırım' olarak nitelemekte ve bir soykırım haritası çıkararak insanların gözleri önüne sermektedir:

"Balkanlar'da yaşanan tehcir, tarih kitaplarında yer almasa da dünyanın gördüğü en vahim trajedidir. Balkan Savaşları yıllarında göçe zorlanan 15 milyon Türk'ten ancak 813 bini Anadolu'ya ulaşmış, 700 bin Türk ise açlıktan, hastalıktan ve saldırılardan dolayı ölmüştür. Konsoloslar günlüklerinde kadınlara tecavüz edildiğini ve işkence yapıldığını yazarlar.

Balkanlarda müslümanlara yapılanların tarihte insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan birisidir.

Osmanlı Balkan halkına karşı baskı ve şiddet, 18 yy. başında daha çok Rusların yardımıyla Sırplar tarafından uygulanmaya başladı. Balkan Savaşları ile müslüman nüfusun yüzde 27'si öldü. Geri kalanın 4'te 3'ü ise mülteci kamplarında yaşamak zorunda kaldı. Balkanların batısında Arnavutlar, doğusunda Türkler olmak üzere müslümanlar yoğunlukta yaşıyorlardı. Şimdi buralarda Sırplar, Bulgarlar ve Yunanlılar yaşıyorlar. …"

Konu ile ilgili olarak Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Zerrin Balkaç'ın değerlendirmelerini okuyalım:

"Balkan Savaşları'nın geçmişi 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına dayanmaktadır. Balkan Savaşı öncesinde de Bulgarlar Balkanlardaki müslümanlara soykırım uygulamıştır. Bu soykırım neticesinde orada yaşayan bir çok müslüman ülkenin içlerine doğru göç etmeye başladı. İşte Balkan göçlerinin ve iç savaşlarının geri planındaki husus budur. Bu olayların arkasından Balkan Savaşları silsilesi devam etmiştir.

1911 Trablus Savaşı'nın ardından Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumun farkına varan Balkan Devletleri'nin savaş arayışına girdiklerini görüyoruz. Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan dörtlüsü Balkan savaşlarını başlattı. Balkan Savaşları'nın asıl amacı, o coğrafyada yaşayan müslüman unsurların tamamen kökünü kazımaktır.

... Balkan Savaşları'nda Bulgaristan'ın ülkenin içlerine kadar gelmesiyle Edirne ve Kırklareli büyük zarar gördü.

İnsanlar yokluk içinde büyük zarar gördüler. Bulgar ordusu bölgede yaşayan halka ve askerlere işkence yapmıştır. O kara kışta askerlerimizi ağaçlara bağlamak suretiyle ölüme terk ettiler. İnsanlar kara kışta yokluktan ağaç kabuklarını kemirdi. O dönemde böyle vahim bir tablo mevcuttur. Sonuç olarak Bulgarlar, Ruslar'dan alınan bu gücü, Balkan Savaşları'nda devam ettirmiştir. Balkan Savaşları'nda 93 Harbi'nden alınan gücü devam ettirme söz konusudur."

Osmanlıların Balkanlardaki çöküşünün başlangıcı tarihe 93 harbi diye geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşlarıdır. Bu tarihten sonra Balkanlar'daki hıristiyan topluluklar Osmanlıya karşı çete savaşlarına başladılar. Birbiri ardından bağımsızlıklarını kazanan Sırplar, Hırvatlar, Yunanlılar, Bulgarlar akla hayale gelmeyen zulüm, katliam, baskınlarla Balkanlardaki Müslüman ve Türk nüfusuna tam bir tehcir, sürgün ve soykırım uygulamışlardır.

 

Acı Tablo:

Balkanlar'daki müslümanların yüzde 36'sı sürgün edilmiş, yüzde 27'si katledilmiştir. Bugün her türlü katliama rağmen varlığını devam ettiren müslüman nüfus sayısının 14 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu da toplam nüfusun yüzde 20'sine tekabül etmektedir. Şöyle ki; "Arnavutluk'ta müslümanların oranı yüzde 70, Bosna'da yüzde 40, Kosova'da yüzde 90, Bulgaristan'da yüzde 10, Makedonya'da Türklerin sayısı 150 bin (yüzde 5), Arnavutlar yüzde 25'tir. Sırbistan'da Boşnak, Arnavut ve Karadağ sayısı 1.5 milyondur. Bulgaristan'da Türk asıllı Pomakların sayısı 300 bin, Romanların sayısı 350 bindir.

Prof. Dr. Justin McCarthy'in ifadesine göre; "1770-1920 arasında Osmanlı topraklarında göç eden müslümanların sayısı 5 milyon, hıristiyanların sayısı ise 1.9 milyondur. Ve ölen müslümanların sayısı hıristiyanların 4 katıdır. 1912-1914 Balkan Savaşında zorunlu göçe zorlanan ve öldürülen müslümanların sayısı 1.5 milyonun üstündedir… Balkanlar'daki soykırım tarihin en büyük soykırımıdır."

"Zorla haç öptürme ve hıristiyanlaştırma ve karşı gelenlerin topluca katledilmeleri en çok Karadağ'da yaşanmıştır. Hatta burada 12.500 kişi ölmektense hıristiyanlaşmaya razı(!) olmuştu. "

Karadağ Askeri Bakanlığı'nın onayıyla, komutan Tsemoviç'in önerdiği bir askeri sıkıyönetim mahkemesinde haç öpme ve din değiştirmeye direnen Boşnak ve Arnavut müslümanlar sistematik bir şekilde kurşuna dizilmeye başlanmıştı. Şubat-Nisan 1913 dönemi içinde sıkıyönetim mahkemesinin kararlarıyla öldürülenlerin sayısı 1813'tür.

Balkanlar'da müslümanlara yönelik soykırıma dönüşen zulme 'İslamlaşmış ve Türkleşmiş' olanların yok edilmesi adı verilmişti.

Piskopos Petar Petroviç Niegos'un başını çektiği Irkçılık prensipleri devlet okullarında "tarih" olarak okutulmaktadır. Batıda ırkçılığın, kin ve nefret tohumlarının fikir babaları ve başlatanları daima ve genellikle bu gibi İslâm ve Türk düşmanı din adamları olmuştur. Bu ırkçı karakter kanlarına işlemiştir.

 

İttihatçıların Büyük Basiretsizliği:

2. Abdülhamid Han'ın güttüğü 'Balkan Siyaseti'ni anlayamayan İttihatçılar; 'Balkanlar ne ki, koca Padişahı bile devirdik' diye hava atıyorlardı. Sonuç yağmalanan ve yıkılan bir devlet oldu.

İttihat ve Terakki Partisi içinde dürüst ve hakşinas insanlar da bulunmaktaydı. Bunlardan birisi de olayların canlı şahidi olan Emir Şekip Aslan şöyle anlatıyor:

"Rum, Slav ve Bulgar ırklarından oluşan Balkanlar'daki hıristiyan unsurlar arasındaki çekişme şiddetlenince Sultan ll. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devleti'ni o bölgeden çıkarmak isteyen Rusya, onlar arasında birlik kurabilmek için çok uğraştıysa da Abdülhamid dehası ve uyanıklığı ile onlar arasında ittifak yapılmasına devamlı engel olmuş ve bazen birini, bazen de birini finanse etmişti.

Gücüne güvenen İttihat ve Terakki Cemiyeti ise Meşrutiyet'in ilanı ile saltanatı sona erdirdiğini sanıp, özellikle dış siyasette tabir yerindeyse tamamen uyudu. Hatta başlangıçta; Bulgar, Yunan ve Sırpların Osmanlı'ya karşı hareketlerinin temel sebebini, sadece Osmanlı idaresinin kötü olmasına bağlayan cemiyetin bazı üyeleri, Osmanlı idaresi düzene girerse, onların da sükûna ereceklerini düşünüyorlardı…"

Geçmişi anlamadan geleceği görmek ve sağlam adımlar atmak mümkün değildir. Balkan Savaşları, neticesi üzerinde yazılacak o kadar acı hatıralar ve üzücü olaylar var ki onları anlamak ve anlatmak boynumuzun borcudur.

Balkan Sürgünü ve katliamı asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.

Tarih, bir milletin milli ve manevi hafızasıdır. Tarih, yapılması zor olduğu gibi yazılması ve nesillere aktarılması da o denli zor ama bir o kadar da önemlidir. Hele bizim gibi muhteşem bir tarihi ve iftihar edecek bir geçmişi olan bir milletin nesilleri, atalarında arayıp ta bulamadığı güzellik yok denecek kadar azdır.

Geçmişin, unutulması, unutturulması ihanettir, gaflettir. Milletin kendine yapacağı en büyük kötülüktür. Kendi geçmişine yapılanları bilmeyen neslin, geleceğini sağlam kurması mümkün değildir.


  Önceki Sonraki