Şükür de "Kâlî", "Fiili" ve "Hâlî" olmak üzere üç nevidir.
Bunların izahlarını arzedelim:
Bu şükrü yapanlar haramdan sakınanlardır.
a) "Yaratan, yoktan var eden, beden nimetleri ile donatan, bidayetten nihayete kadar en güzel şekilde terbiye edip suret veren Hazret-i Allah'a şükürler olsun."derler.
b) "Mülkünde bulunduran, kâinatı musahhar kılan, mülkündeki nimetlerle merzuk eden, rızıklandıran Hazret-i Allah'a sonsuz şükürler olsun." derler.
c) "İman şerefi ile müşerref eden, İslâm ile mükerrem eden, iyi ve kötüyü ayırdetmek için Kelâmullah'ı indiren, Rehber-i sâdık'ı gönderen Hazret-i Allah'a sonsuz şükürler olsun." derler.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler." (Mümin: 61)
Bir düşün! Hayatın boyunca bu hususlara bir defacık tefekkür edip şükrettin mi?
Şimdi bâtınına geçiyoruz.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Hadis-i kudsi'de buyurur ki:
"Velilerimden birisine düşmanlık eden kimseye ben harp ilan ederim. Kulumu bana en çok yaklaştıran şey, farz kıldığım ibadetleri yapmasıdır. Nafile ibadetlerle de bana o kadar yaklaşır ki, nihayet ben o kulumu severim, sevince de artık onun duyan kulağı olurum, o benimle işitir, gören gözü olurum, o benimle görür, eli olurum o benimle dokunur, ayağı olurum o benimle yürür. (Kalbi olurum o benimle anlar, söyleyen dili olurum o benimle konuşur.) Ne dilerse onu yerine getiririm, her hangi bir şeyden bana sığınırsa ben onu muhafaza ederim." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1042)
Bu Hadis-i kudsi'yi herkes merak eder. Allah-u Teâlâ lütfederse bunu az kelimeyle olduğu gibi açacağız. Buna mümasil bir çok sırları da açıp kapatacağız.
Dimağınızı daha güzel yatıştırmak için bir Hadis-i kudsi daha arzedeceğiz:
"Sonra ben yüzümle onlara yönelirim. Yüzümle yöneldiğim bir kimseye neyi vermek istediğimi, herhangi bir kimsenin bileceğini mi sanırsınız?"
Allah-u Teâlâ devamla şöyle buyurdu:
"Onlara ilk vereceğim şey, nûru kalplerine akıtmaktır. İşte o zaman ben onlardan haber verdiğim gibi, onlar da benden haber verirler." (Müslim-Hâkim)
Yani "Onlar beni biliyor ve benden haber verirler." diye Hadis-i kudsi'de beyan buyuruyor.
İşte şimdi size Hazret-i Allah'tan haber vereceğim.
Niçin Allah-u Teâlâ o sevgili kullarına karşı gelene harp ilân ediyor? Çünkü o veli Hakk'ta fani olmuştur, kül olmuş, esrar-ı ilâhi'de yok olmuştur. İçinde yalnız Allah-u Teâlâ'nın mevcudiyetini görür ve bilir, kendisini görmez.
Bunun delilini mi istiyorsunuz?
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyuruyor ki:
"İçinizde... Görmüyor musunuz?" (Zâriyât: 21)
O, bu Âyet-i kerime'nin tecelliyâtına mazhar olmuştur.