Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Asr Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8) - Ömer Öngüt
Asr Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Aralık 2011

 

Asr Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8)

 

Asr Sûre-i Şerif'inin Zâhiri, Bâtıni, Ledüni Mânâsı ve İzâhı (2)

Bir çok defa karşılaştığımız hususlardan bir tanesini size temsil olarak arzedelim: Bir kardeş geldi Kayseri'den, "Efendim ben beş bin Mark getirdim." dedi. "Bu parayı niçin veriyorsunuz?" diye sorduk, "Bu paradan biraz şüpheliyim." dedi. "Kardeşim! Senin şüphe ettiğin parayı kasaya koyamam." Beş bin Mark'ı vermek için tâ Kayseri'den gelmiş, hayır, vallahi beş kuruş kadar gelmez bana o para, burası Allah kapısıdır. Ve kardeş o parayı aldı gitti, kabul etmedik.

Vakıf binaları yapıyoruz. Bu yaptığımız vakıf binaları için kimseden tek kuruş istenmiş değildir. Kimseden dilenilmez, kimse yolunmaz. Çünkü burası Allah kapısıdır. Onun içindir ki, herkes buraya kendi evine gelir gibi gelir, yer, içer, gider. Helâli hoş olsun. Çünkü kendi evi zaten. Bir de şu var ki, Allah-u Teâlâ bizi lütfu ile zengin kılmış, kimseye muhtaç ettirmemiş, kimseye perva ettirmemiş. Bu vallahi sırf kendi lütfundandır, çalışmakla değil.

Mevzumuza devam ediyoruz:

Allah-u Teâlâ Asr sûre-i şerif'inde iman edenlerin hüsrandan kurtulduğunu haber veriyor. Bunun içindir ki imanın şartlarının izahı lâzım.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki: "İman iki yarımdır. Yarısı sabırda yarısı şükürdedir." (C. Sağir)

 

Zâhiri Sabır:

1- Kızdığın zaman sabretmek.

2- Bir ibtilâ başına geldiği zaman sabretmek.

3- Allah-u Teâlâ'nın nehyettiği her şeyden ictinab etmek, çizdiği hududu aşmamak, o günahı işlememek için sabretmek.

Allah-u Teâlâ iman edenlerden sonra "Amel-i salih işleyenler"in de hüsrandan kurtulduğunu haber veriyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"İman üryandır, libası takvâ, ziyneti hayâ, semeresi ilimdir." (Beyhakî)

İman açıkta yanan bir muma benzer, bir rüzgâr gelir onu söndürebilir. Hele bugünkü muhalif rüzgârlar ne kadar şiddetli esiyor. O muma bir fanus geçirilirse söndürülemez. O şişe takvâdır. Takvâca hareket eden imanını kurtarmış olur. Fakat takvâ bâtın ilminin meyvesidir. Takvâ ne demektir? Zâhirde haram olan şeylerden ictinab etmek, bâtında her şüphe edilen şeyden ictinab etmek demektir. Bunlardan ictinab etmedikçe imanını kurtaramazsın. İmanın ziyneti hayâdır. Takvâyı da hayâ muhafaza eder.

Bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

"Hayâ ile iman mütelâzımdır, birbirinden ayrılmaz. Yani biri gidince öteki de kalmaz." (C. Sağir)

Diğer bir Hadis-i şerif'lerinde ise:

"Hayânın azlığı küfür alâmetidir." buyururlar. (Münâvî)

Demek ki biz hayâdan yoksun olmakla küfre kaydığımızı da bilmiyoruz. Bunu bilmediğimiz için imanımızı da tehlikeye düşürüyoruz. O halde bu cehalete düşmemek ve bunların hakikatini bilebilmek için ilme de ihtiyaç var. Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:

"Her şeyin bir yolu vardır, cennetin yolu ise ilimdir." (C. Sağir)

İlim olmasaydı, hayâyı gidermekle imanı da giderdiğimizi bilemezdik. Körükörüne hiçbir şey olmuyor, illâ ilim. Demek ki takvâ, hayâ ve ilim birbirini tamamlamış oluyorlar.


  Önceki Sonraki