Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Bereket - Ömer Öngüt
Bereket
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Kasım 2011

 

"Bereket"

Ashab-ı Kiram'dan Sa'd bin Muaz -r. anh- Bedir günü istişare için fikirlerini soran Resulullah Aleyhisselâm'a teslimiyetlerini ve savaşa hazır olduklarını arz ettikten sonra sözünü şöyle bitirmişti:
"(Yâ Resulellah!) Allah'ın bereketi ile bizi yürüt!"
Allah-u Teâlâ'nın bereket verdiği "az", "çok" olur;
bereket vermediği "çok" ise "az" olur, yok olur.

 

"Bereket" öyle bir ihsandır ki, az bir mal çok olur; az bir gayret büyük işlere vesile olur; az bir zaman çok olur, hayal bile edilemeyen işler kısa zamanda nasip olur. Darlıklar genişliğe, fakirlik zenginliğe, sıkıntılar ferahlığa tebdil olur. Zira veren Allah olunca kul istediği kadar alsın eksiltemez.

Bu bereket, memleket işlerinde de böyledir. Hazret-i Allah'a teslimiyet ve itaat nispetinde; dostunu dost, düşmanını düşman belleme ölçüsünde memleket işlerinde de bir bereket olur. Bunun haricindeki felsefeler, fikirler boştur. Boşa kürek çekmektir.

Hatırlarsanız 1 Mart tezkeresi günlerinde "Amerika'ya 'Hayır!' dersek, batarız!" vaveylaları ortalığı kasıp-kavuruyordu. Daha yeni ekonomik kriz yaşamış bir ülkeydik. Birçok kimse tereddütte kalmıştı. Amerika sanki Irak'ı değil, Türkiye'yi işgale geliyormuş gibi acayip isteklerde bulunuyordu.

Ancak tezkerenin reddi birçok hayırlara ve bereketlere sebep oldu. Dünya insanları, müslümanlar bizi "Amerika'nın peyki basit bir ülke" gibi görüyordu, tanımıyorlardı bile. Oysa şu geldiğimiz duruma bakın. Burnundan kıl aldırmayan sömürge güçlerine posta koymaya başladık. İşte bu "Bereket"tir. Zira Hazret-i Allah'ın desteğine akıl-sır ermez. Nihayetinde bütün kalpler onun kudret elindedir. Düşmanlık yapmak isteyen bir kâfir bir de bakarsınız ki, kendince (meselâ başka düşmanlara karşı denge olsun diye) düşmanlığından vazgeçmiştir.

Oysa bizimle benzer durumdaki Pakistan şimdi büyük sıkıntılar çekiyor. Hatırlarsanız Amerika Afganistan'a saldırmaya hazırlanırken Pakistan'ın desteğini almak için her baskıyı denedi. Bush Pakistan'ı razı etmek için "Bizi desteklemezseniz, Pakistan'ı taş devrine döndürürüz." diye tehdit etti.

Pakistan Amerika'nın şerrinden korktu, çaresizce kabul etti. Kabul etti de ne oldu? Bugün yine Amerikan başkanı "Pakistan'ı füze ile vurmaktan" söz ediyor. Amerikan askeri Pakistan'ın göbeğinde sorgusuz sualsiz insan avlıyor. Amerikan insansız uçakları hemen her gün Pakistan topraklarına füze atıyor. Amerikalılar fütursuzca Pakistan'ın nükleer silahlarını kontrol etmekten, bu amaçla hazırlanan planlardan bahsediyor...

Başbakanımızın Davos'taki "Van Minut" çıkışının üzerinden üç yıl gibi bir zaman geçti. Ancak zulüm ve haksızlığın simgesi haline gelmiş bir ülke cumhurbaşkanının yüzüne hakikati söylemenin semeresini Türkiye bu kısa zamanda ziyadesiyle gördü.

Bu iki kilometre taşı İslâm dünyası başta olmak üzere bütün dünyada Türkiye'nin imajını ve yıldızını parlattı. Ekonomimiz umulmadık şekilde inkişaf etti.

Fakat bu bereketin Hazret-i Allah'tan geldiğini bilmek ve unutmamak lâzım.

Ancak son zamanlarda, Arap Baharı diye adlandırılan süreçte Amerika ile çok içli dışlı bir görüntü ortaya koyduk. Arkasından "Füze Kalkanı Radarı"nın Türkiye'ye konulması kararını verdik. Arkasından PKK meselesinde, Kuzey Irak operasyonu gündeme geldikçe Amerika ile birlikte hareket etme, Amerikan istihbaratından yararlanma gayretleri çok ön plana çıktı. İncirlik üssü hakkındaki yeni Amerikan planlarına dair çıkan haberler ona keza. Afrika'da, Somali'de neler planlanıyor henüz bilmiyoruz.

Suriye yönetimine yaptığımız çıkışlarda da benzer bir profil ortaya çıktı. İsrail ile savaştan bahsedilen bir ortamda Suriye ile didişmenin kârını anlamakta zorlandık. Kâr-zarar hesabını tam tutturamadık. Zira İsrail'in Ortadoğu planı öteden beri söyleyegeldiğimiz üzere Ortadoğu'daki devletleri ortadan kaldırıp bölgeyi devletsiz, ordusuz aşiretler topluluğu haline getirmektir. Irak'ta olduğu gibi.

İşler sanki biraz bozulmaya başladı.

Amerika gibi bir devleti kullanıp rüzgârını arkaya almak akıllıca bir siyaset olabilir ancak tehlikeli bir siyasettir. Hele ki bu icraat, siyaset olmaktan öteye geçer, işin içine "Bu kâfirler bizim dostumuz." benzeri fâsit fikirler karışırsa o zaman bütün bereket kaybolur. İşler tersine dönmeye, ayağımız dolaşmaya başlar. Ne olduğunu anlayamayız bile.

Düşmanı düşman bilmek hem bir meziyet, hem de bir iman ölçüsüdür. Düşmanı dost bilmek ise yılanın koynuna girmek gibidir.


  Önceki Sonraki