Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TARİHTEN SAYFALAR - Karaca Beg'in İsteğiyle Sultan İkinci Murad Adına Yazılmış Yeni Bir "Tezkiretü'l-Evliyâ" Tercümesi - Ömer Öngüt
Karaca Beg'in İsteğiyle Sultan İkinci Murad Adına Yazılmış Yeni Bir "Tezkiretü'l-Evliyâ" Tercümesi
TARİHTEN SAYFALAR
Hakan Yılmaz
1 Eylül 2011

 

Karaca Beg'in İsteğiyle
Sultan İkinci Murâd Adına Yazılmış
Yeni Bir "Tezkiretü'l-Evliyâ'" Tercümesi

 

Bundan birkaç yıl önce, Sultan II. Murâd henüz hayatta iken kaleme alınmış çok önemli bir târih kaynağının, saraya çok yakın bir şahsiyet olan Gelibolu'lu Za'îfî Mehmed'in, Sultân'ın 1444 Karaman Seferi, Varna Savaşı ve Mora Seferi hakkında kaleme aldığı "Gazavât-ı Sultân Murâd ibn-i Muhammed Hân" adlı manzum eserinin(1) günümüz târihçilerinin zannettiği gibi "kayıp" olmadığını göstermiş ve çeşitli makâlelerde bu eserden nakillerde bulunarak, bu kaynağın devrin olaylarını aydınlatma konusunda büyük bir önem taşıdığına işâret etmiştik.

Osmanlı târihinin ilk yüz elli yılı içinde pâdişahlar ve devlet adamları adına yazılmış olan eserler, doğrudan târihle ilgili olmasalar da, o dönemin târihî gerçeklerine ışık tutan kanıtlar içermeleri nedeniyle çok değerlidir. Birazdan üzerinde duracağımız "Tezkiretü'l-Evliyâ' Tercümesi" de Sultan II. Murâd'ın tasavvuf ehline duyduğu yakın alâkayı gözler önüne sermesi bakımından, bu dönemin târihî gerçeklerini te'yid eden bu kaynaklar kapsamına girmektedir.

 

Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Adına Hazırlanan
İlk "Tezkiretü'l-Evliyâ'" Tercümeleri:

Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından beri tasavvufla iç içe olan ve fakih, şeyh ve dervişlere karşı büyük bir ilgi ve sevgi duyan Osmanlı pâdişah ve devlet adamlarının bu büyük sevgi ve teveccühlerinin en bâriz yansımasını, Osman Gâzî devrinden beri onlara bağışlanan köy ve arâzîler ve bunları belgeleyen vakfiye ve mülk-nâmelere ilişkin tahrir kayıtlarında görmekteyiz.(2)

XIV. yüzyıl başlarında apayrı birer siyâsî oluşum olarak ortaya çıkan Batı Anadolu Türkmen beyliklerinin, daha kuruluş yıllarında tasavvufa ve tasavvuf ehline duydukları yoğun rağbetin, bu beylik coğrafyasının özellikle Ahî, Bâbâî ve Mevlevî şeyh ve dervişleriyle dolduğunu gösteren arşiv vesîkaları ile epigrafik ve paleografik bulgulardan sonraki en büyük delîli, Arapça ve Farsça yazılmış "Tezkiretü'l-Evliya" nüshalarından Türkçe'ye yapılan tercümelerdir.

Batı Anadolu uç sahasında daha çok Ferîdüddîn Attâr'ın "Tezkiretü'l-Evliyâ"sına yapılmış kısa tercümeler şeklinde kendini gösteren bu Türkçe "Tezkiretü'l-Evliyâ" nüshalarının ilk örneği, daha 1300'lerin başlarında, oğlu Umur Beg'le birlikte Bizans'a düzenledikleri akınlarla tanınan Aydınoğlu Mehmed Beg'in (ö. 734/1334) isteği üzerine kaleme alınan "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'" kitabıdır.(3) Kim tarafından yazıldığı bilinmeyen bu tercümenin başında Mehmed Beg; "Hüdâvendigâr-ı âşık, dîzâr-ı Yâr-ı sâdık, mekârim-i 'avdetü'l-halâyık, menba'-ı 'irfânü'l-hakâyık, Mübârizü'd-devleti ve'd-dîn Muhammed Gâzî Beg ibn-i Aydîn" unvanıyla anılmıştır.(4) Aydınoğlu Mehmed Beg'e sunulan bu tercümenin, aynı asrın ortalarında, onun soyundan Aydınoğlu Ali'nin oğlu "Hüdâvendigâr-ı a'zam ve mahdûm-ı mu'azzam, meliki'l-ümerâ'-i ve'l-ekâbir" Şehzâde Umur Beg'e de sunulduğunu, Beyazıt Devlet Kütüphânesi'nde yer alan yegâne nüshasının varlığı ortaya koymaktadır.(5)

"Tezkiretü'l-Evliyâ"nın Türkçe tercümelerinin bundan sonraki seyri hakkında şimdiye kadar bilinen şey; Aydınoğlu Mehmed Bey adına kaleme alınan yukarıdaki tercümeyi, XV. yüzyıl sonlarında Sinan Paşa tarafından yazılan "Tezkiretü'l-Evliyâ" tercümesinin(6) ve Ali Rızâ Karahisârî tarafından hazırlanan başka bir kısa tercümenin(7) tâkip ettiğidir.

 

II. Murâd Adına Yazılmış Eserler
ve "Tezkiretü'l-Evliyâ'" Tercümesi:

Osmanlı hükümdar ve devlet adamları adına Osman Gâzî'den beri yazıldığı bilinen ilmî eserlerin, Sultan II. Murâd zamânında gözle görülür derecede arttığı dikkati çekmektedir. Bu pâdişâh adına, çoğu "Murâd-nâme" adını taşıyan çok sayıda dinî, ilmî ve edebî eser kaleme alındığı gibi; bu alanlarda meşhur pek çok dış kaynaklı eser de yine onun emriyle Arapça ve Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmiştir. İşte burada tanıtacağımız "Tezkiretü'l-Evliyâ" adlı eser de şimdiye kadar dikkati çekmeyen, onun adına Türkçe'ye tercüme edilmiş bu eserlerden birisidir.

XVII. yüzyıl Osmanlı müellif ve devlet adamlarından Bostan-zâde Yahyâ Efendi, "Tuhfetü'l-Elbâb" adlı eserinde Sultân II. Murâd'ın âlim ve şâirlere büyük bir değer verdiğine ve bu rağbet sâyesinde onun adına, çoğu kendi adıyla anılan sayısız eserler te'lif edildiğine işâret ederek şöyle der:

"'Ulemâ' ve şu'arâ devirlerinde revnak bulub, envâ'-ı ri'âyet buyurmağla sebeb-i kesb-i ma'rifet ve bâ'is-i tafdîl-i 'ilm-ü fazîlet olub, nâm-ı şerîf'lerine nice kitâb te'lîf olınub, ism-i sâmîleriyle ma'nûn olub, ilâ-yevmi'l-karâr zikr-i cemîl-i mekremet-şi'ârları yâd olınur."(8)

Sultân Murâd'ın tasavvuf ehline duyduğu yakın alâkayı; büyük mutasavvıf Emir Sultan Buhârî Hazretleri'nin talebeleriyle birlikte 1422 İstanbul kuşatmasına(9) ve "İshâkîler" diye anılan Ebû İshak Kâzerûnî dervişlerinin 1444 Varna Savaşı'na katıldığını gösteren muâsır kayıtlarla;(10) İbn-i Kemâl'in, bizzat pâdişâhın yakın nedimlerinden Hüdhüd Sinan Beg'in ağzından naklettiği bir rivâyet(11) bâriz bir biçimde ortaya koymaktadır.

Mevcut araştırmalarda bugüne dek II. Murâd adına yazılmış herhangi bir "Tezkiretü'l-Evliyâ' Tercümesi"nden sözedilmemesine rağmen; biz kısa bir süre önce Süleymâniye Kütüphânesi'ndeki bir araştırmamız sırasında, "Emîr-i kebîr-i mukbil-i mansûr" Karaca Beg'in isteği üzerine Sultân II. Murâd'a tasavvuf erbâbının muhteşemliğini, geçmişte yaşamış mutasavvıfların örnek menkıbelerini ve tasavvufî güzelliklere ilişkin incelikleri göstermek maksadıyla yazıldığı belirtilen yeni bir "Tezkiretü'l-Evliyâ'" tercümesi ile karşılaştık.(12) Bu nüsha da diğerleri gibi, Ferîdüddîn Attâr'ın Farsça eserinden Türkçe'ye çevirilmiş olup, müellifinin kim olduğu belli değildir. Müellif mukaddimede ismini açıkça belirtmemiş, kendisinden sâdece "kemter-i kemîne dâ'î", "za'îf-ü nahîf" gibi klâsik tevâzû ifâdeleriyle sözetmiştir.(13)

Devrin pâdişâhı Sultan II. Murâd'ı: "Sultânü'l-İslâm ve'l-müslimîn, Nâsırü'l-guzât ve'l-mücâhidîn ve 'Avnü'z-zu'efâ ve'l-mesâkîn, Mevlâ's-selâtîni'l-ümem ve Fahrü'l-havâkîn-i fî'l-'âlem, Ma'deni'l-lutfi ve'l-ihsân Sultân Murâd Hân bin Muhammed Hân" unvanlarıyla tavsif eden(14) mütercim, kendi ifâdesine göre; tasavvufa ve tasavvuf ehline duyduğu ilgi ve rağbet saray tarafından bilinen bir kimsedir, Karaca Beg bunu bildiği için "Tezkiretü'l-Evliyâ"yı tercüme etmesini özellikle ondan ricâ etmiştir.(15) Müellif de Karaca Beg'in bu isteğini yerine getirerek, asıl eserden Hâris el-Muhâsibî'ye kadarki velîlerin menkıbelerini Türkçe'ye çevirmiştir.

"Tezkiretü'l-Evliyâ" mütercimi hazırladığı tercümeyi Karaca Beg'in emriyle yazdığını söylemekle birlikte, bu "Karaca Beg"in İkinci Murad devrindeki Karaca Beg'lerden hangisi olduğu belirsizdir. Şayet müellife eseri yazdıran Karaca Beg, Şehzâde Alâ'eddîn'in dayısı olan Rumeli beylerbeyi Karaca Beg değil de, Varna Savaşı'nda şehit düşen Anadolu beylerbeyi Güyegü Karaca Beg ise, eserin 1444 yılından daha önce te'lif edilmiş olması gerekir. Elimizdeki mevcut nüshanın sonunda yalnız, müstensih tarafından düşürüldüğü anlaşılan: "Temmet bi-'avni'llâhi'l-Meliki'l-Vehhâb fî vakti'd-duhâ fî yevmi'l-ibtiğâ'-i fî şehr-i Cemâziye'l-ûlâ el-mübârek, sene 'ışrîn ve elf, fî zamân-ı hizmet" kaydı yer alır ki,(16) bu, eserin 1611 yılı Ağustos ayında istinsah edildiğini ve müstensihinin hizmet erbâbından biri olduğunu gösterir.

Şimdi biz, Karaca Beg'in isteği üzerine yazılan ve devrin pâdişâhı Sultan II. Murâd'a sunulan bu "Tezkiretü'l-Evliyâ' Tercümesi"nin yalnız, mukaddimesinin "Sebeb-i Te'lîf" kısmının transkripsiyonunu sunacağız ki; tercümenin hangi sebeple yazıldığı ve yukarıda işâret ettiğimiz, asrın diğer kaynaklarında zımnen işâret edilen Sultân Murâd'ın ve Karaca Beg'in tasavvufa ve mutasavvıflara duydukları ilgi ve merâkın keyfiyeti, bir görgü şâhidi olan müellifin bizzat kendi ifâdeleri ışığında ortaya çıkmış olsun.

Müellif besmele, hamdele ve salât-ü selâm'ın ardından Âyet-i kerîme ve Hadîs-i şerîf'lerle velîlerin bâzı vasıflarına işâret ettikten sonra, eseri hangi amaçla tercüme ettiğini dile getirerek şunları söylemiştir:

"Bu mezkûr meşâyıh-ı kibâruñ sözlerini ve ahvâlinüñ menâkıbını ol Hazret-i Şeyh-i şüyûh-ı tarîkat ve kâşifü esrâr-ı hakîkat, melikü'l-evliyâ'-i ve'l-asfiyâ, zübdetü's-sâlikîn ve's-sâyirîn, vârisü'l-enbiyâ'-i ve'l-mürselîn Hâce Attâr-ı Ferîdü'd-dîn -kaddese'llâhu sırrahu'l-'azîz- cem' eyleyüb Fârisî dilince bir kitâb-ı dil-güşâ ve mecmû'a'-i rûh-efzâ te'lîf idüb, adını "Tezkiretü'l-Evliyâ" ma'lûm kılmış; tâ kim okıyanlara ve diñleyenlere takviyyet-i dil ve sebât-ı kadem-i mücâhede ve tecdîd-i 'ahd-i taleb ola.

Meger Emîr-i kebîr-i mukbil-i mansûr Karaca Beg -dâme 'izzehû- kim, tarîkat şeyhlerinüñ muhibbi ve hakîkat serverlerinüñ 'âşıkıdur, bildi kim evliyânuñ ahvâlini ve menâkıbını işitmekde ve okumakda fâ'ide'-i dünyevî ve uhrevî hâsıl olur; pes, safâ-yı meveddetden ve vefâ-yı şürût-ı 'ubûdiyyetden, [3b] hulûs-ı taviyyetden diledi kim; Sultânü'l-İslâm ve'l-müslimîn, Nâsırü'l-guzât ve'l-mücâhidîn ve 'Avnü'z-zu'efâ ve'l-mesâkîn, Mevlâ's-selâtîni'l-ümem ve Fahrü'l-havâkîn-i fî'l-'âlem;

Şi'r:

Hüzâyegân-ı selâtîn-i maşrık-u mağrib

Ki dest-i hançer-i ô hest ebr-i sâ'ika-bâr

Ma'deni'l-lutfi ve'l-ihsân Sultân Murâd Hân bin Muhammed Hân içün ki, cihân-dârlık sahâyifini mekârim-i hamîde ile muvaşşah ve müzeyyen kılubdurur ve pâdışâhlık ridâsını me'âsir-i garîbe ile mutarraz kılubdurur ve ahvâl-i rûzigârı 'adl-ü insâfıyle ârâste kılubdur ve kemâl-i fazl-ile meşhûr ve tamâm-ı 'adl-ile mezkûr, kitâb-ı şerîfi Fârisî'den Türkî'ye tercüme itdüre. Egerçi-kim "Tezkiretü'l-Evliyâ"nuñ tercümesi ma'lûm-u meşhûrdur, ammâ anlardan bu nüsha'i evlâ ve a'lâ görüb fevâd-ı kesîre ve menâkıb-ı garîbe olduğıyçün râğıb oldı, tâ kim pâdişâh evliyânuñ -'aleyhimü'r-rahme- ahvâlini ve menâkıbını okumakdan mahfûz ve mütte'izz ola; sebeb-i hayât-ı dînî ve mâdde'-i necât-ı 'ukbî hâsıl kıla ve evliyânuñ ve etkıyânuñ ve asfiyânuñ meslek-i tarîkında ve menhec-i hakîkatinde envâ'-ı mu'âmelâtına ve esnâf-ı kerâmâtına müstecmi' ola ve dürer-i elfâz-ı dakâyıka ve gurûr-ı ma'ânî-yi hakâyıka muttali' ola ve meşra'-i şerî'atde ve meşreb-i ma'rifetde bunları işitmekden fevâyid-i 'azîm ve ma'âbid-i kerîme hâsıl kıla.

[4a] Pes, bu kemter-i kemîne dâ'înüñ ma'ârifleri meşâyıhuñ muhabbetine nisbetimüz varıduğın bilürlerdi, gelüb emr kıldılar ki, bu kitâb-ı şerîfi Fârisî'den Türkî'ye tercüme idevüz. Pes, devâ'î-yi şevk gâlib oluban bu emre icâbet kılduk, ba'de'l-istihâre ikdâm gösterdük. Egerçi ki bu mertebeye istihkâk-u yüz yokluğuna mu'terik ve kıllet-i bizâ'atümüze munsıf idük, ammâ çün ol letâyifüñ ve hakâyıkuñ mutâla'asınuñ şevkı bâ'is olub, ihtiyâr-ı 'inâyeti elden alub bizi bu tercümeye iltizâm itdürdi ve lîkin ümmîz ashâb-ı lutf ve erbâb-ı keremden oldurur kim, çün bu za'îf-ü nahîf cemî'-i kusûruna mukırr-u mu'terifdür, eger mevâkı'-ı halele ve mevâzı'-ı zelele muttali' olalar, eltâf-ı amîmelerinden ve ihsân-ı kadîmelerinden ıslâh buyuralar, tâ kim: "Ellezîne yestemi'ûne'l-kavle ve yettebi'ûne ahsenehû"(17)kabîline mütâba'at itmiş olalar. Ve her nesne ki muhyil-i savâb ve musrif-i sevâb görseler, ol cümleden sayalar ve 'ayıb-hvâhlık ve bed-gûylık sıfatından ictinâb itmegi vâcib ve lâzım göreler, tâ kim: "Ülâ'ike'llezîne hedâhümu'llâh"(18) bölüginden mahşûr olalar; "Ülâ'ike hüm ulü'l-elbâb"(19) zümresinden mezkûr olalar.

Va'llâhu'l-müste'ân ve 'Aleyhi't-tüklân."(20)

 

(1) Gelibolulu Za'îfî Mehmed, "Gazavât-ı Sultân Murâd İbn-i Muhammed Hân", Afyon Gedik Ahmed Paşa İl Halk Ktp. nr.: 18349/1, vr. 1b-100b.

(2) Bu belge ve atıfların 'Osmân Gâzî'den Yıldırım Bâyezîd devrine kadarki kısmı, yayın hazırlıkları devâm eden "Kaynak ve Belgeler Işığında Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu" adlı çalışmamızın sonuna eklenmiştir.

(3) "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddîn, nr.: 1643.

(4) Krş. "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", vr. 3b.

(5) Bk. "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", Beyazıt Devlet Ktp. nr.: 3286, vr. 2a-2b.

(6) Ca'fer-i Sâdık'tan Şeyh Tüsterî'ye kadarki yirmi sekiz velînin menkıbesini içeren bu Türkçe tercümenin transkripsiyon metni, Emine Gürsoy-Naskali tarafından yayınlanmıştır: Sinan Paşa, "Tezkiretü'l-Evliyâ'", Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1987.

(7) Süleymâniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. nr.: 4584; Beyazıt Devlet Ktp. nr.: 3762.

(8) Bostan-zâde Yahyâ Efendi, "Tuhfetü'l-Ahbâb", Beyazıt Devlet Ktp. nr.: 5005, vr. 21a.

(9) Bizans târihçisi İoannes Kananos'un 1422 yılına âit kaydı. Krş. A. A. Vasiliev, "Historie de l'Empire Byzantin", II, 330. Paris, 1932.

(10) Bu kayıt, bir görgü şâhidi olan Za'îfî'ye âittir. Krş. a.mlf., "Gazavât-ı Sultân Murâd ibn-i Muhammed Hân", vr. 63b-64a.

(11) İbn-i Kemâl, "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", VI. Defter, vr. 12b-13a.

(12) "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", Süleymâniye Ktp. Serez, nr.: 1800.

(13) Krş. "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", vr. 4a.

(14) Krş. a.g.e., vr. 3b.

(15) Krş. a.g.e., vr. 4a.

(16) Krş. a.g.e., vr. 219a.

(17) Kur'ân-ı Kerîm, Zümer (39): 18.

(18) Kur'ân-ı Kerîm, En'am (6): 90.

(19) Kur'ân-ı Kerîm, Zümer (39): 18.

(20) "Tercüme'-i Tezkiretü'l-Evliyâ'", vr. 3a-4a.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR