"Anne, korkuyorum!" diyen beş yaşındaki küçük Zehra, gecenin geç bir saatinde anne ve babasının odasına gelmişti. Uyandırdığı annesine:
"Seninle yatabilir miyim?" diye sordu. Uykulu gözlerle küçük kızını kucağına alan Ayşe Hanım: "Hayır olmaz kızım!" dedi. Ve kızını yatağına götürdü. Yatırdı ve üstünü örttü. Daha sonra da gecenin bir saati de olsa, anne yüreği, şefkatle sordu:
"Söyle bakalım. Benim güzel kızım neden korkmuş?" dedi.
"Eee, Ejderhalar!" dedi. "Gelip seni yiyorlardı."
Gülmemek için kendini zor tutan Ayşe Hanım: "Aaa, öyle mi? Fakat gördüğün gibi ben buradayım, senin yanında, her daim bir ihtiyacın olduğunda, hep yanında. Hem üstelik ejderhalar sadece masal kitaplarında ve çizgi filimlerde olur. Üzülecek ve korkulacak hiç bir şey yok!"
"Hacı Ömer dedemizin bize öğrettiği sığınma duası var, değil mi anne." dedi Zehra.
"Evet, kızım. Aferin sana. Bu dua bizi bütün kötülüklerden korur. Hadi duamızı yapıp uyuyalım."dedi ve duayı yapmaya başladılar. 1 Fâtiha Sûre-i Şerif'i, 1 Âyet-el Kürsi, 1 Amenerresulü, 3 İhlâs-ı Şerif, 5 Felâk Sûre-i Şerif'i, 6 Nas Sûre-i Şerif'i. (Euzü bikelimâtillâhit-tammâti min şerri mâ halâkallâhu.) (Euzü bikelimâtillâhit-tammâti min şerri mâ halâka ve zeraa ve berae.) (Euzü bikelimâtillâhit-tammeti min külli şeytânin ve hammetin ve min külli aynin lâmmetin.) "Allah'ın yarattığı şeylerin şerrinden Allah'ın şifâ veren kelimelerine sığınırım. Allah'ın yarattığı, ektiği ve var ettiği şeylerin şerrinden Allah'ın şifâ veren kelimelerine sığınırım. Bütün insanların, cinlerin, şeytanların, zararlı şeylerin ve kem gözlerin şerrinden Allah'ın şifâ veren kelimelerine sığınırım." dediğinde küçük Zehra çoktan uyumuştu. Bu hafta arka arkaya yaşanan beşinci geceydi bu. Tabi ki bu yaşananlar sebepsiz ve yersiz değildi.
Hemen hemen bir ay önce komşusunun ilkokula giden oğlu Hamza bilgisayarda aniden korkunç bir sesle beliren ejderhaya benzer bir yaratıkla korkutmuştu kızını, Ayşe hanım da Hamza'ya:
"Müslümanı korkutmak, Müslümana helal olmaz." Hadis-i şerif'ini hatırlatmıştı. Bu konulara çok duyarlı olan Hamza da o günden sonra bir daha böyle bir şey yapmamıştı.
Ayşe Hanım bir ay önce yaşanmış bu olayın, son geceler yaşanan bu korku senaryosuyla bir ilgisi olmadığını çok iyi biliyordu. Evet, kızı korkuyordu ve bu nedenle senaryolar üretiyordu. Zehra annesini çok sevdiği için korkuyordu. Ve bu sevgiyi kaybetmekten korkuyordu. Yoksa o'nu kaybediyor muydu?" Dün anaokulunda yaptığı resim, bunu açık seçik bir şekilde ortaya koymuştu. Öğretmenleri "Annenizin resmini çizin demişti." Küçük Zehra da iki sayfa dolusu anne çizmişti kendisine. Kaybolan annesinin yerine yedekte duran birçok anne. Böylece asla annesiz kalmayacaktı. Ve daima mutlu olacaktı.
Ayşe Hanım tam yatağına girmiş ve uykusuzluktan açmakta zorlandığı gözleri kapanacaktı ki, tam o sırada "iiinga, iiingaaa!" diye bir ağlama sesi odayı kapladı. Birden yorgun gözler ve beden, Hazret-i Allah'ın mucizesi olan "Anne Şefkati"nin enerjisi ile doldu ve beşiğin yanına gitti, önce Besmele-i şerif çekti ve sonra "Gel bakalım "Sebeb-i Korkumuz" diyerek beş gün önce dünyaya gelen minik kızını kucağına aldı. Sonra da abdest alıp emzirdi.
Küçük Zehra'nın yanında, bu odada yatmak istemesini de çok iyi anlıyordu. "Evde bir kız çocuk varken şimdi bu kız kardeş de nereden çıkmıştı? Yoksa artık annesi onu sevmiyor muydu?" diye düşünmesini de anlıyordu. Zira "Sevgi"nin var olduğu yerde kıskançlığın olması da, özellikle bu yaşlarda çok normaldi. Ama bu konuda taviz veremezdi. Çünkü İslâm terbiyesi bunu gerektiriyordu ve onun da bunu öğrenmesi gerekiyordu.
Ayşe Hanım nihayet minik kızının da karnı doymuş ve uyumuştu. Bebeği beşiğine koyarken: "Korkular" dedi. Hayatı boyunca korku ile yaşadığı anılar canlandı aklında.
Çok sevdiği ve saydığı için, kalbini kırmaktan korktuğu sınıf öğretmenini ve onun sözlerini hatırladı: "Gerçek üzüntü, keder ve korkular ahiret korkularıdır."
Çocuğunu haramdan, edepsizlikten, şiddetten, doğru yol üzerinde yetiştirememekten korkan günümüzün müslüman anne ve babaları geldi aklına. "Sahi sen neden korkuyorsun Ayşe?" dedi kendi kendine. "Tabi ki günümüz müslüman anne ve babasının korkularına katılmamak mümkün değil." diye düşündü. "Fakat, galiba benim başka özel bir korkum daha var!" diye düşündü. Ve mırıldanarak dile getirdi. "Ben, kapılardan, içinde güzel insanların; Sultanların yaşadığı kapıların bana kapanmasından korkarım." dedi.
Gözlerini yumdu, rabıta yaparak, "korkuların" giderilmesi için himmet isteyerek dua etti.
O gece Ayşe Hanım'ın uykusuz kaldığı, küçük Zehra'nın korktuğu son gece oldu.