Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - -Yavru Vatan- Kıbrıs da Karıştırılmaya Çalışılıyor - Ömer Öngüt
-Yavru Vatan- Kıbrıs da Karıştırılmaya Çalışılıyor
GÜNDEM
Şinasi Çapa
1 Mart 2011

 

-Yavru Vatan-
Kıbrıs da Karıştırılmaya Çalışılıyor

AB, Rum, Yunan, Soros, Annan 'Beslemeleri'
Kıbrıs Türkü'nü Türkiye'den, Türkiye'yi adadan koparamaz.

 

Kıbrıs Adası, bulunduğu konum itibariyle başta ABD olmak üzere İsrail'in, İngiltere'nin, Batı'nın, Rusya'nın her zaman iştahla takip ettiği bir konumda bulunmaktadır.

Adada Türkiye'nin desteği ile ayakta duran bir devlet kurulmuştur. KKTC, bağımsız bir devlet olmasına rağmen Anavatan Türkiye'nin destek, yardım ve himayesi olmadan asla ayakta duramaz. Rum-Yunan ikilisinin emrinde olan Avrupa ülkeleri Kıbrıs Türkü'nü esir edecek, katledecek, adadan sürecek isteklerini yerine getirmekten asla çekinmeyecektir.

Yunan Megalo İdeası'nın (Büyük Ülküsü)'nün vazgeçilmez bir parçası olarak adanın Helenizm'in emrine verilmesi fikri beyinlerden çıkmamıştır. Adada kalıcı çözüm için KKTC'nin yaptığı iyi niyetli gayretler her zaman Rum tarafından sabote edilmiştir. Nitekim Türkiye'nin AB sevdası uğruna verdiği tavizler, adayı elden çıkmanın eşiğine getirmişti.

Dünya karışıyor. Despotlar, firavunlar, krallar devriliyor. Yerine istenildiği gibi demokrasi getirilebilecek mi? İnsan hakları hakkıyla verilebilecek mi? Açlığın önüne geçilebilecek mi? Yapay rejimlerle, sun'i reçetelerle, kukla idarecilerle özellikle ezilen, sömürülen, yağmalanan İslam ülkeleri kalkınabilecek mi? Bir İsrail'in karşısında bile ayakta durmakta zorlanan Arap ülkeleri Türkiye'nin 'Rol Model' alınma teklifine sıcak bakarlar mı? Türkiye, kime, hangi kaynak ve reçetelerle model olabilir?

İsrail bu sırada Doğu Akdeniz'de petrol ve gaz kokusunu almıştır. Yunanistan ile çok sıkı ikili ilişkiler geliştirmektedir. Annan Planını adada uygulayamayan Batı, yeni oyunların peşine düşmüştür. Şimdilerde, dün 'Yes be Annem' diyen gruplar, pankartlar açarak Türkiye'ye öfkelenmektedirler. Olayların arkasında kimler ve hangi güçler organize olarak bu eylemlerin sahneye konmasını sağlamaktadır? Tedbir alınmalı, her zaman Türkiye'nin yanında olan vatanperver Kıbrıs Türkü'nün üzülmesine meydan verilmemelidir.

Eski Cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk'ün dediği gibi; "Türkiye, Kıbrıs'tan elini, ayağını çekerse, denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar."

Akdeniz'de gözü kulağı olan ülkelerin bugün tezgahlanan oyunlardaki varlığı açığa çıkarılmalıdır. Kıbrıs Mücadelesi'nin simgesi, KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın sözlerine kulak vermek, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkü'nün menfaatlerinedir:

"Türkiye adadan elini çekmeyi aklının ucundan bile geçirmemelidir. Bunu yaparsa kendi eliyle kendi ayağına kurşun sıkarsınız. Bugün bu denizlerde petrol kaynakları keşfedilmiştir. Bu kaynaklarda Türkiye'nin de KKTC'nin de hakları vardır. Girit'in arkasından hâlâ acı çeken bir Türkiye'nin şehitler diyarı Kıbrıs'ı Rum'a ve Yunan'a teslim edeceği düşünülemez."

İkinci Cumhurbaşkanı M. Ali Talat Rum, Yunan, Avrupa üçlüsünün sözcülüğüne soyunmuş ve fakat netice alamamıştı. "Türkiye benim anavatanım değildir" demiş, Kıbrıs'ta tehlikeli bir dönemecin başlamasına sebep olacak gelişmeler yaşanmıştı. Şimdi aynı Talat, protesto eylemleri karşısında Türkiye'nin yöneticilerinin 'Besleme' ifadelerine öfkelenen Kıbrıs Türkü'nü temsîlen görüşmeler yapmaktadır. Türkiye, tabidir ki açılan o pankartları hak etmemektedir. Kıbrıs Türkü'nün Anavatan Türkiye'ye kızmaya hakları olmamalıdır.

"1960 antlaşmalarıyla kurulmuş olan ortaklık cumhuriyetinde Türkiye'nin vazgeçilmez hakları vardır. Bu anlaşmalar Lozan'da kabul edilmiş dengeler üzerine kurulmuştur. Bir kaç kendini bilmezin Rum'a hizmet yolunda yaptıklarını Kıbrıslı Türklerin tümüne mal etseniz de Türkiye Kıbrıs üzerindeki haklarından vazgeçemez. Aksi halde Lozan dengesi Kıbrıs'ta bozulmuş olur. Bu tür pankartlar bizleri ve Türkiye'yi üzdü. Rum liderliğini sevindirdiler. Ancak bu soysuzların Kıbrıs Türklerini temsil etmediğini herkesin bilmesi gerekir. Sayın Başbakan'ın bu soysuzların yaptıklarını, ilk etapta, mitinge katılmış olanları kapsayacak şekilde yorumlamış olması burada büyük üzüntü yaratmış, reaksiyonlara neden olmuştu. Bu konuyu, bu raddede kapatmak, büyütmemek gerekir. Kıbrıs Türkü, kanı ile canı ile Anavatanı'na bağlıdır…" (Rauf Denktaş, Leyla Tavşanoğlu ile söyleşi, 13.02.2011)

Ada'da açılan pankartlardan ve Türkiye'den Kıbrıs Türkü'nü kapsayacak şekilde yapılan açıklamalardan sonra Rum-Yunan ikilisi bayram yapmaya başlamıştır. Limanların açılması, adadan Türk askerinin çekilmesi yahut da asker sayısının azaltılmasını devreye sokmak için bir fırsat yakaladığı inancına kapılan Rumlar elbette boş durmayacaklar, Talat ve diğerlerinden yardım alacaklardır.

Kıbrıs ve Kıbrıs Türkü, Türkiye'nin şerefidir, istikbal ayaklarından birisidir. Rum Lideri Hristofyas; "Siyasetim ve hedefim Türkiye'yi adadan çıkarmak, Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin irtibatını kesmektir." diyerek asıl amacın başlangıcını özetlemektedir. Türkiye adadan çekilecek ve nihayetinde Kıbrıs Türkleri çocuklarına kadar biçilecektir.

Şimdiki Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu bu adam ile müzakereler yapacak ve neticeye ulaşacaktır, öyle mi?

Kıbrıs'ta BM Teşkilatı'nın öncülüğünde fırsatlar kollanmakta, tavizler almaya çalışılmakta ve neticeye gitmenin yolları aranmaktadır. Kıbrıs Türkü'nün verdiği tavizlere asla doymayan Rumlar yeni tezgahlar ve planlar peşindedirler. Pankart açarak ortalığı karıştıranlara AB'nden yardım yapıldığı, yüz binlerce Euro'nun dağıtıldığı biliniyor. Bu paraların kaynağı iyi araştırılmalıdır.

Yunanistan Başbakanı, Erdoğan'ın sevgili dostu Yorgo Papandreu Türkiye'ye gelmiş, Erzurum'da düzenlenen 'Kış Olimpiyatları'nda büyükelçilerimize; "Kıbrıs'ta işgal sürdükçe Türkiye AB'ne üye olamaz. Ege'deki uçuşlarla neyi ispatlamaya çalışıyor sunuz? Tehditle bir yere varılamaz." demiştir. Bu sözler bir tehdit değil midir? Üstelik bunlar Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yüzüne karşı söylenmiştir.

Sonra neler oldu?

Almanya Başbakanı A. Merkel Güney Kıbrıs Rum kesimini ziyaret etmiş; "Güney Kıbrıs elinden geleni yapmış, ama Türk tarafı buna karşılık vermedi. Türkiye'nin AB'ne girmesini destekliyoruz ancak yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir, fakat bunu yapmadı." demiş ve tepki çekmişti. Rumlarla çok geniş ve kapsamlı anlaşmalar yapmıştı. AB beklenildiği gibi oynak davranmaktadır. 24 Nisan 2004'te yapılan referandumda Türkler 'Evet', Rumlar 'Hayır' oyu kullanmışlardı. AB bu durumda Kıbrıs Türkü'ne yapılan izolasyonların kaldırılacağı garantisi vermesine rağmen sözünü tutmamıştı. Türkiye, buna rağmen Ek Protokolü imzalamış, Rumlara ait olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Adanın bütününü temsil eden resmi hükümet olduğunu 2005'teki protokolle adeta kabul etmişti.

Yunanistan Türkiye üzerinde Sümela Manastırı'nın göstermelik! ayine açılması başta olmak üzere bir kısım kiliselerin devlet eliyle restore edilerek dini ayinlere açılması kazanımlarını elde etmiş bulunmaktadır. Rum malları birer birer geri verilmektedir. Papaz Okulu, Fener Patrikanesi ve ekümeniklik tartışmaları önümüzdeki günlerde batmanın eşiğindeki Yunanistan'ın Türk milletine karşı kin ve intikam duygularının azalmasına neden olmayacak, bilakis Türk düşmanlığını körükleyecektir. İsrail, Parlamento üyelerinin Yunanistan'da bir araya gelmelerini istemiş, bu ülke ile çok özel anlaşmalar yapmıştır.

Kimse toz pembe bir tablo çizmesin. Türkiye'yi ve Kıbrıs Türkü'nü zor günler beklemektedir. Yıllardır bunu duyurmaya çalışıyoruz.

Cumhurbaşkanı Denktaş'ın danışmanlığını yapan Prof. Dr. Mümtaz Soysal "Kıbrıs'la Oynamak" adlı makalesinde şunları yazmaktadır:

"Bu konuda şimdi yaşananların nedenini açıklamak daha zor. KKTC'deki küçük bir grubun Anavatan'a terbiyesizlik edişine, ekonomik başarısızlığa ve başka kusurlara karşı böylesine aşırı kızgınlık gösterilmesi gerçekten içtenlikli bir tepki midir? Yoksa Türkiye halkını Kıbrıs'tan ve Kıbrıslı Türklerden soğutmak, arayı açmak ve böylece davayı değersiz kılmak, öyle bir toplum için sıkıntıya katlanmayı gereksiz göstermek, KKTC'yi sırttan atılabilecek bir yüke indirgemek gibi hesaplar mı söz konusudur? ... Ama adanın Türkiye açısından önemi o kadar büyük ki, hem haklı hem güçlü olunan bir davayı kaybetmek, dünyanın gözünde öylesine saygınlık yitirici ki, bütün bu düşünceleri, oyunları, kaygıları bir yana itip hayalci çözüm peşinde koşmaktan vazgeçerek KKTC'nin doğru dürüst yönetilmesini sağlamaktan başka seçenek düşünülmemelidir." (12.02.2011)

KKTC'ndeki gerginliğin bir sebebi de Büyükelçinin görevden alınması ve yerine daha alt görevdeki Kıbrıs yardım heyeti başkanının atanmasıdır. Serdar Denktaş'ın değerlendirmesi konuyu biraz daha anlamamıza yardım edecek boyuttadır; "Mitinglerin asıl hedefi Akça'nın (Yeni büyükelçi Halil İbrahim Akça) bir süre önce 'KKTC halkı cezalandırılmalı' şeklinde basına yansıyan sözleriydi. Zaten bunun üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu 24 Ocak'ta kendisini Ankara'ya bir mektupla şikayet etti. Ankara şimdi bu ismi KKTC'ne büyükelçi atayarak KKTC'nde tek söz sahibi olduğunu kanıtlamak istiyor."

Türkiye'yi, bölgemizi zor günler bekliyor. Ne olursa olsun Kıbrıs bizim yavru vatanımızdır. Tarihi, milli, dini, siyasi, kültürel, askeri ortak mazimiz ve birlikteliğimiz vardır. Her zaman ve her şartta Kıbrıs Türkü ile omuz omuza olacağız. İktidarlar ve kişiler gelip giderler ama birliğimiz devam eder.

AB, Rum, Yunan, Soros, Annan 'Beslemeleri' Kıbrıs Türkü'nü Türkiye'den, Türkiye'yi adadan koparamaz.


  Önceki Sonraki