İktisadî, siyasî, kültürel savaşlar durmadan devam etmekte, insanlığı yok edecek silahlanma yarışları bir kabus gibi ülkelerin üzerine çökmektedir. Derin yaralar açan krizlerin merkezinde Ortadoğu bulunmaktadır.
Ortadoğu başta olmak üzere, Avrupa ülkeleri, Orta Asya, Güney Asya, Çin Denizi, Afrika ülkeleri silah yarışı yapmaktadırlar.
Üzerinde barındırdıkları zenginlikler ve coğrafi konumları nedeniyle Ortadoğu ülkeleri savaş kışkırtıcılığı yapan başta ABD ve İsrail olmak üzere silah taciri ülkelerin yakın markajında kırdırılmaya, içten çökertilmeye çalışılmaktadır.
Irak, demokrasi bahanesiyle, kimyasal silah bulundurduğu gerekçesiyle işgal edildi; yakıldı, yıkıldı, ezildi, parçalara bölündü. Sıraya başka ülkeler kondu.
Mısır, Yemen, Sudan, Lübnan, Tunus yeni krizlerle boğuşmaya mecbur bırakılmaktadır.
Sudan daha evvel bahsettiğimiz gibi 'Su'dan sebeplerle karıştırıldı. Bölündü. Ancak sınır ve petrol paylaşımı sorunları halledilmiş değil. Yeni çatışmalar çıkabilir.
Mısır'da bilindiği üzere yılbaşı kutlaması yapan hıristiyanlara düzenlenen bombalı saldırıda pek çok insanın öldürülmesi neticesinde olaylar patlak vermişti. Tunus'taki iktidar değişikliği ardından Mısır daha da karıştı. 80 milyonluk Mısır Afrika kıtasının en köklü ülkesi. Süveyş Kanalı gibi stratejik bir ulaşım coğrafyasını bünyesinde barındırmakta, nüfus potansiyeli ile İsrail'i, onun yandaşı ABD'yi ve eski sömürgeci AB ülkelerini tedirgin etmektedir. Nüfusunun yaklaşık yüzde onu hıristiyan olan Mısır da hiç şüphe edilmesin ki yakın gelecekte karıştırılması planlanan müslüman ülkelerin başında gelmektedir.
Savaş rüzgarları dinmedi, savaş arzuları sönmedi. Ortadoğu emperyalist güçlerin iştahını kabartmaya devam ediyor. Bölgede pek çok senaryo üretilmektedir. Birbirini takip eden bu senaryolara göre mevcut iktidarlar ya yandaş hale getirilecekler yahut yakın markajda tutulacaklar veya devrilerek yerine yenileri getirilecektir.
Planlanan İran saldırısı esnasında ortak tepkinin engellenmesi amaçlanmaktadır.
Suudi Arabistan'ın İran'a karşı oluşu ABD'nin işini kolaylaştırmaktadır. Bu ülkeye ABD'nin 60 milyar dolarlık silah satması boşuna değildir. Aynı şekilde Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Kuveyt de önemli miktarda silah alımında bulunan ülkelerdendir. Yemen El-Kaide bahanesiyle, terör kartı kullanılarak ABD uçakları tarafından vurulmaktadır.
Lübnan bilindiği gibi İsrail'in saldırılarına maruz kalmıştı. Uzun bir süre İsrail'in tank, top, bomba ve silahlarıyla yakılıp yıkılmış; Lübnan Hizbullah Örgütü başta olmak üzere kuvvetli bir mukavemetle karşılaşmıştı. Tabi Birleşmiş Milletler Teşkilatı her zaman olduğu gibi İsrail'in imdadına yetişti ve bu ülkeyi koruma altına aldı. İsrail-Lübnan sınırının güvenliğini korumak, İsrail'e yönelik saldırıları önlemek, Litani Nehri'nin güneyinin silahsızlandırılmasını sağlamak için bir birlik oluşturulmuştu. Halk, haklı olarak durumdan şikayetçi oluyordu ama kimi kime şikayet edeceklerdi? UNIFIL'e yönelik taşlı-sopalı saldırılar artmaya başlamıştı. Gelen haberlere göre BM bünyesindeki Ganalı askerler taşlanmış, Hintli askerlerin fotoğraf makineleri ellerinden alınmış, Fransız askerlerinden oluşan birlik etkisiz hale getirilmiş ve ellerinden silahları alınmıştı.
UNIFIL, Hizbullah örgütünü denetlemek, Lübnan Ordusu'na destek olmak için bu ülkeye yerleşmişti.
Lübnan Genelkurmay Başkanlığı durumun düzeltileceğini ve bir daha böyle olayların olmayacağı garantisini vermiş, güvenliğin sağlanacağını söylemişti. Hizbullah ile UNIFIL yetkilileri görüşmüşler; verilen yetkilerin dışına çıkmayacaklarını taahhüt etmişlerdi. Bu arada çok önemli bir gelişme olarak Hizbullah mevcut hükümetten çekilerek hükümetin düşmesine sebep oldu.
Suriye, Türkiye'nin iyi niyetli çabalarını karşılıksız bırakmamış görünüyor. Suriye'nin durumu sanıldığı gibi iç açıcı değildir. Suriye, İsrail ile anlaşma zemini yoklamaktadır. Çünkü sağlam ve dik durabilmek için hem Türkiye'ye ihtiyaç duymaktadır, hem İsrail'den emin olmak istemektedir. Aynı zamanda Esad'ların baskıcı yönetimleri ülke insanı için unutulmuş değildir.
İran ve Suriye'nin Lübnan sınırı üzerinden Hizbullah'a büyük oranda füze transferi gerçekleştirmesi İsrail ve ABD'nin unuttuğu iş değildir. İran ve Suriye'nin Hizbullah'a 2006 yılında yaşanan savaştan sonra bu güne kadar 50 bin kadar menzil alanı ve vurucu gücü yüksek Scud Füzeleri tedarik ettiği biliniyor. Olası bir savaşta bu füzeler İsrail şehirlerini rahatlıkla vurabilecektir. Daha kanlı ve daha geniş çaplı saldırılar ve savaşlar olacaktır.
"Suriye ve muhtemelen Suriye İsrail çatışması sonrasında İran'ın da devreye gireceği bir İran-İsrail savaşı çıkabilir. Bir yanda Hizbullah gibi kontrolü zor bir aktörün eline Skud füzelerinin geçmesi, öte yandaysa İsrail gibi savaş doktrini orantısız misilleme ve caydırıcılık üzerine kurulu bir gücün karşı karşıya gelmesi sonucunda, bu sefer 2006'dan çok daha kanlı ve Ortadoğu genelini kapsayacak bir savaşa doğru adım adım yaklaşıyoruz." (Ömer Taşpınar, 03.01.2011)
Irak ve Afganistan üzerinden eksik olmayan ve bu ülkeleri kana bulayan Batı'ya ait savaş uçakları Basra Körfezi'ne ulaşmış bulunuyor. Savaş uçakları Körfez üzerinde uçmaya başlamıştır. Uçak gemileri bölgede. ABD'nin Bahreyn'de konuşlanmış beşinci filosu, İran'ın tam karşısında bulunuyor. İran ABD'ne ait iki adet casus uçağı düşürdüğünü duyurmuştur. Bu arada İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı; "Nükleer programı durdurmak için ABD veya İsrail'in tesislerini vurmaları halinde Ortadoğu'daki ve Hürmüz Boğazı civarındaki 32 Amerikan üssünü hedef alacaklarını" İfade etmektedir. İncirlik Üssü de olası hedefler arasında bulunmaktadır.
Amerika'nın iki savaş gemisi Abraham Lincoln ve Truman, Fransızların Charles de Gaulle Uçak Gemisi'yle Körfez'de bulunuyor. Afganistan'da ABD ve Batı adına NATO birlikleri bulunuyor. 120 bin kişilik kuvvet Pakistan ve bu bölgeyi teftiş mi ediyor? Pakistan gece gündüz insansız uçaklarla vuruluyor, El-Kaide ve Taliban'a karşı hareket ediliyor bahanesiyle her gün onlarca müslümanın kanı akıtılıyor. Körfez Ülkelerine daha fazla Müslüman kanı aksın diye milyarlarca dolarlık silah satılıyor. Her gün yeni takviyeler yapılıyor. Savaş güçleri teyakkuz halinde tutuluyor.
İsrail ile Türkiye'nin arasında Mavi Marmara baskınından sonra soğuk rüzgarlar esmektedir. İsrail, Türkiye'nin özür ve tazminat talebini kabul etmemektedir.
İsrail bu arada ABD'nden İran'ı vurmak garantisini almıştır. Biraz daha sabır ile olayların gelişmesini bekledikleri meydandadır.
Bir grup ABD savaş gemisinin Körfez'e gitmek üzere Süveyş Kanalı'ndan geçtiği söylenmektedir. Mısır kaynakları ise bu haberi doğrulamıştır. 11 Fıkateyn ve 1 Uçak Gemisi Süveyş'ten geçmiş, Kızıl Deniz'e ulaşmıştır. Acaba Mısır, İsrail ve ABD ile birlikte İran'a karşı saldırının içinde yer almak istemedi mi ki Mısır'da bilinmeyen bir nedenle Hıristiyan ayini basılmış ve artarak devam eden gösterilerin, taşkınlıkların yapılmasına zemin hazırlanmıştır? Suudi Arabistan'ın İsrail savaş uçaklarının kendi hava alanlarını ve hava sahasını kullanabileceğini bildirdiği söyleniyor. Bir habere göre İsrail helikopterleri S. Arabistan'ın Tebük Havaalanı'na malzeme indirmiştir.
Suudi Arabistan, İran'ın atom bombası yapmasından korkuyor. Diğer Körfez Ülkeleri de İran'ın Nükleer Silah yapma çalışmalarından korkuyorlar ve bu ülkenin bir şekilde frenlenmesinden memnunluk duyacaklarını açıklıyorlar. İran ise çalışmalardan vazgeçmeyeceklerini ve er-geç nükleer teknolojiye kavuşacaklarını, bu hedeften hiçbir gücün kendilerini alıkoyamayacağını söylüyor.
Bölgede Yemen ABD tarafından özellikle Sudan, Somali gibi ülkelerin parçalanması için hedef seçilmiştir. "Katil Uçaklar" birkaç aydır El Kaide militanlarıyla mücadele etmek bahanesiyle Yemen'i vurmaktadır. Yemenli yetkililer ABD'nden askeri malzeme, helikopter verilmesini istemektedirler. ABD'ne yönelik bombalı saldırı girişiminin Suudi istihbaratının yardımı ile engellendiği söyleniyor. Patlayıcı bulunan kargo paketleri izleme numaralarıyla ABD'ne bildirilmiş. Bu paketlerin neticesi sır gibi saklanıyor. Kendi ülkesi içinde bile sinsi planlar sahnelemekten çekinmeyen ABD bölge ülkeleri için de her türlü provakayı yapmaktan çekinmeyecektir.
Bölgedeki her hareket bizi yakından ilgilendirmektedir. Dünyanın kaderinin şekilleneceği ve geleceğin bir şekilde inşa edileceği bu coğrafyanın dünyayı yakından ilgilendirdiği dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.