Bir damla kerih sudan yaratıldığı halde Yaratan'a hasım kesilen, nâmütenâhi nimetlerle donatıldığı halde şükretmeyip nankörlük eden, Allah'a inanmayan, olanca kibriyle öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kimseler hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurur:
"Gerçekten insan Rabb'ine karşı çok nankördür" (Âdiyât: 6)
O kadar ilâhî nimetlere nâil olduğu halde hiçbirisinin şükrünü yerine getirmez. Mazhar olduğu bolca iyilikleri hiç hesaba katmaz. Rabb'ini unutur da, kulluk vazifelerini yapmaz. Maruz kaldığı musibetleri ve zorlukları sık sık dile getirerek itiraz eder durur.
"Ve kendisi de buna şâhittir." (Âdiyât: 7)
Rabb'ine karşı çok nankör olduğuna insanın kendisi de şâhittir, başka bir delile ihtiyaç yoktur, çünkü yaptıkları ayan-beyan ortadadır. Bu durumu kendi vicdanı da kabul eder ve dile getirir.
Nitekim diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Müşrikler kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şâhitlik ederken..." (Tevbe: 17)
Dünya hayatında bu itirafı yaptıkları gibi, ahirette de kendi aleyhlerine şâhitlik yapacaklar, günahlarını itiraf edeceklerdir.
İnsan dünyanın geçici geçimliğinden ibaret olan mala muhabbetinden dolayı son derece cimri ve haristir.
"Doğrusu o, mal sevgisine aşırı derecede düşkündür." (Âdiyât: 8)
Mala olan aşırı muhabbeti insanı öyle bir dereceye getirir ki; yanında bir vâdi dolusu altın olsa ikincisini ister, iki vâdi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Malının hakkını vermez, hayra harcamaz, haristir, Allah yolunda infak etmez, malın şükrü olan ibadet ve taatı da unutur. Dünya hayatının fânî nimetlerini, ahiretin baki nimetlerine tercih eder.
"O bilmez mi ki kabirlerde olanların diriltilip dışarı atılacağı zamanı?" (Âdiyât: 9)
Kabirlerin açılacağı o gün için hazırlık yapmaz. Halbuki kabirden kalktığı vakit karşılaşacağı mihnetlere karşı çareler aramak, mala muhabbetten daha evlâdır.
Bir kadın bile hamile olduğu zaman çocuğuna giyecek hazırlar. Ona: "Senin çocuğun yok ki, bu hazırlık da ne oluyor?" denilecek olursa ne cevap verir?
"Kalplerde olanların da ortaya konulacağı zamanı (bilmez mi ki)?" (Âdiyât: 10)
Gönüllerde saklanan bütün gizli sırlar, niyetler, maksatlar bütünüyle ortaya serildiği vakit, insanlar dünyada neler yaptıklarını anlayacaklardır.
Çünkü:
"Şüphesiz ki Rabb'leri o gün onların her şeyinden haberdardır." (Âdiyât: 11)
Hiçbir şey O'nun ilminin dışına çıkamaz, O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır. Ezelî ve ebedî ilmi ile her şeyin içyüzünü bilir. En gizli halleri bilmek O'na mahsustur. Zâhirî ve bâtınî, büyük ve küçük hiçbir hadise, hiçbir haber hiçbir zaman O'ndan gizli kalamaz. İyilik yapanları mükâfatlandırır, kötülük yapanları cezalandırır.
Bu beyan, insanların uyanması için ilâhî bir tehdittir. Ahiret âleminde hesap ve azaptan kurtulup mükâfâta erebilmek için, elde fırsat dilde ruhsat varken ibadet ve taata yönelmeye azmetmeleri gerekmektedir.