Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 207.SAYI - Ömer Öngüt
207.SAYI, Aralık 2010
Hakikat 207. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Allah-u Teâlâ Resulullah Aleyhisselâm'ı kendi nûrundan yarattı. O nûrdan da mükevvenatı donattı. Nereye baksan o nûr. Ona verdiğinden ötürü bütün kainat ona muhtaç.

Fakir der ki; "Sen Allah-u Teâlâ'nın nûrusun, bütün âlemlerin gurur ve sürurusun." Ben onunla gurur duyuyorum, onunla sürur duyuyorum. Çünkü Rahmeten lil-âlemin olduğu için onunla kaimim.

Âyet-i kerime'de:

"Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik." buyuruluyor. (Enbiyâ: 107)

O rahmeten lil-âlemin olduğu için o rahmetten sen de nasibini aldın, onunla da kaimsin. Bütün kâinat oradan alıyor. Ay da, güneş de, yer de, gök de, her şey oradan alıyor.

Zamanın velisi de onunla kaim. Hatem-i veli'de tecelli ettiği için bütün âlem ondan alır. Amma ondan değil, onun içindekinden alır.

Fakat kişi o aslın içindekini görmüyor da şahısla kaim olduğunu zannediyor. Perdeyi kaldır Allah. Kâinat da böyledir.

Allah-u Teâlâ hem Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin beşeriyet âlemindeki ulu mevkisini, hem de Ümmet-i Muhteremesi'nin değerini Âyet-i kerime'si ile bütün insanlığa duyurmuştur:

"Böylece sizi, bütün insanlara karşı şâhitler olmanız için tam ortada vasat bir ümmet kıldık. Peygamber de size şâhit olsun." (Bakara: 143)

Allah-u Teâlâ her peygamberi kendi ümmetine şâhit tutmuş, Ümmet-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ise bütün insanlar üzerine şâhit kılınmıştır. Onlar insanlara şehâdet ederken, kendilerine de şehâdet eden bir Resulullah Aleyhisselâm vardır.

Vasat ümmet; orta yolu takip eden, ifrat ve tefrite düşmeyen, her şeyde ölçülü ve mutedil olan, dünya ve ahiret dengesini kurabilen, hak ve adaletten ayrılmayan, hakka hak, bâtıla bâtıl diyen bir ümmettir.

Kıyamet gününde bütün ümmetler bu ümmetin efendiliğini, diğer ümmetlere olan üstünlüğünü itiraf edeceklerdir.

Allah-u Teâlâ'nın nuru, âlemlerin gurur ve sürûru Muhammed Aleyhisselâm, hayât-ı saâdetlerinde o nuru taşıdı, o nur ile iş gördü.

Peygamberlik kapısı kapandıktan sonra o nur:

"Âlimler peygamberlerin vârisleridir." (Buhârî)

Hadis-i şerif'i mucibince vârislerine sirayet etmeye başladı. Kıyamete kadar gelecek olan onun vârisleri de o nuru taşıyorlar. Kur'an-ı kerim her asra hitap ettiğine göre:

"Biliniz ki Resulullah aranızdadır." (Hucurât: 7)

Âyet-i kerime'sinden, o nurun kıyamete kadar bâki kalacağı anlaşılmış oluyor. Binaenaleyh iş gören onun nurudur, o nurdur. Bu, hususa âittir.

Hâtem-i veli'ye gelince, ona da dilediğini vermiştir. Nasıl diledi? Allah-u Teâlâ'nın bütün âlemleri bir kimsede sığdırması O'nun için güç değildir.

Allah-u Teâlâ o kalbe tecelli ettiği zaman Allah'tan başka hiçbir zerre o kalpte bulunmaz. O'nun tecelli ettiği yerde her şey mevcuttur. Bütün âlemleri onda dürmüş olur.

"Fakirliğimle övünürüm." (K. Hafâ)

Hadis-i şerif'inin sırrı onda tecelli etmiştir. O hiçbir şeye sahip olmadığını bilir. Fakirliği ile de övünür. Aynı sırra o mazhar olur. Perdeyi kaldır O var.

Bütün âlemleri onda sığdırmasında Allah için güçlük mü var?

Hadis-i kudsî'de:

"Yere göğe sığmadım mümin kulumun kalbine sığdım." buyurmuyor mu?

O sığdığı zaman O'ndan başkası yoktur zaten. Artık onda ne elbisenin, ne maskenin hükmü var. Bütün âlemleri onda sığdırmıştır. O tecelli ettiği zaman ne kişi kalıyor, ne elbise, ne maske, yalnız O var. İşte bütün âlemler O'nda. O onda.

Hiçbir yere sığmayan, hangi kalbe sığarsa o kalpte O var.

Ali Havvas -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

"Hatta ne kadar veli gelmiş ve gelecek ise bunların hepsi feyizlerini ve medetlerini bu iki zâttan almaktadırlar."

Aslında hep Allah. Onu ona vermiş, onu ona vermiş, o kadar.

Allah-u Teâlâ bu büyük zâtlara bu sırrı duyurmuş. Kime ne verdiğini onlara bildirmiştir.

Hâtemü'n-nebi'den bütün kâinat alıyor.

Hâtemü'l-veli'den bütün insanlık alıyor.

Aslında Hazret-i Allah'tan başka hiçbir şey yok. Onlar ise bir perdeden ibarettir. O nasıl tecelli ederse öyle olur.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Hâtemü'n-Nebi'den Bütün Kâinat Alıyor Hâtemü'l-Veli'den Bütün İnsanlık Alıyor - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Hâtemü'n-Nebi'den Bütün Kâinat Alıyor Hâtemü'l-Veli'den Bütün İnsanlık Alıyor