Tîn sûre-i şerif'i aynadır. Arzettiğimiz mükerremlik aynanın ön tarafıdır. Arka tarafı ise insanın esfel-i sâfilîne, aşağıların aşağısına düşmesidir.
"Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik." (Tîn: 5)
Yaratan, âzâlarla donatan, en güzel nimetlerle merzuk eden Yaratıcı'yı inkâr edip hasım kesilenlerin, hayvanlardan elli derece daha fazla aşağı dereceye düşecekleri ve kendi elleriyle cehenneme yuvarlanacakları muhakkaktır. Onların cehennemden kurtulmaları veya azaplarının hafifletilmesi diye bir şey düşünülemez. Kaçacak bir yerleri yoktur ve hiçbir fert unutulmaz.
Onlar fıtratlarını kötüye kullanan, Hâlik-ı kerîm'in varlığını gösteren eserleri görmemek için gözlerini kapayan, üzerlerine düşen vazifeleri yerine getirmekten kaçınan münkir kimselerdir. Kalpleri katılaşmış ve kararmıştır. Küfür kilitleri ile kilitlenmiş ve kapanmıştır. Artık o kalplere ne nur girebilir ne de iman.
Allah-u Teâlâ'dan ve O'nun yüce dininden yüz çevirip küfre kayanlar, Hakk'ı bırakıp bâtıla sarıldıkça sarılanlar, ilâhî dâvete kulaklarını tıkayanlar, hakikatlere gözü yumuk bakanlar, fıtratllarındaki iyilik ve güzellikleri yitirdikleri için aldandıkça aldanırlar, saptıkça saparlar. Her çirkinden daha çok çirkinleştirilirler. Sâfilinden daha çok sefil, her âdiden daha âdi, her murdardan daha iğrenç olurlar.
Dinden imandan uzaklaştığı zaman, hiçbir mahlûk o kişiden daha aşağıya düşmez. Onun yaptığını hiçbir hayvan yapmaz.
Allah-u Teâlâ kâfirlerin âkıbetini anlattıktan sonra, iman edenlere verilen nimetleri beyan etmek üzere şöyle buyurmaktadır:
"İman edip sâlih amel işleyenler başkadır." (Tîn: 6 - İnşikâk: 25)
Onlar Rabb'lerinin hoşnutluğunu kazanmak için, O'nun râzı olduğu şeyleri yaparlar, ibadet ve taatlarını hakkıyla yerine getirilirler. Böylece "Ahsen-i takvîm" üzerinde ömürlerini sürdürürler. Bu gerçek müminler diğerleri gibi aşağıların aşağısına indirilmezler, o derekeye sevkedilmezler, bilâkis yükseklerin yükseğine çıkırılırlar. Gıpta edilecek bir âkıbete ererler.
"Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır." (Tîn: 6 - İnşikâk: 25)
Dünyada da güzelliklerle iyiliklerle karşılaşırlar, ahirette de büyük ücretler alırlar. Öyle bir mükâfat ki, hakettiklerinden az olmaz ve sonu gelmez. İmanın ve güzel amellerin karşılığı olarak cennetlere nâil olurlar.
Şu husus kesin bir hükümdür ki; Allah-u Teâlâ itaatkârları sevaplar vererek mükâfatlandırır, yüz çevirenleri de azaplara çarptırarak cezâlandırır.
Ey insan!
"Artık bunlardan sonra hangi şey sana dini yalanlatabilir?" (Tîn: 7)
Dine olan ihtiyaç o derece gözler önündedir ki, inkâr edilmesi mümkün değildir. Bu hakikat böyle iken, bunları sana inkâr ettiren nedir? Dinden imandan bîhaber yaşamak kulluğun şânına yakışır mı?
Yarın hesap gelip çatacakken; gerek bugün içinde bulunduğunuz hayat nimetlerine ve gerekse yarının cezâ ve mükâfatlarına nasıl nankörlük edersiniz?
Kerîm olan, Rahîm olan Allah-u Azîmüşân'ın hüküm ve saltanatının hududundan çıkmak imkânı olmadığı halde, O'na karşı nankörlük etmeye nasıl cesaret edersiniz?
O gün gelmeden önce dünyada iken Hakk'a yönelip kulluğunuzu yaparak O'na yönelmeli değil misiniz?
"Allah hüküm verenlerin en güzel hüküm vereni değil midir?" (Tîn: 8)
Allah-u Teâlâ'nın dininden söz edebilmek için ancak O'nun indirdikleriyle hükmetmek gerekir. Çünkü O'nun hükümranlığının tecellîsi budur.
Mülk O'nundur, O'ndan başka hiç kimsenin hiçbir şeye müdahale etmeye hakkı ve salâhiyeti yoktur. Hükmünü hiç kimse değiştiremez. Verdiği kararı hiç kimse bozamaz. Emir, yasak, tedbir ve idare, tam tasarruf yalnız O'na âittir.
Nitekim bir Âyet-i kerime'sinde de şöyle buyuruyor:
"Hüküm yücelerin yücesi Allah'ındır." (Mümin: 12)
Çünkü O, mülkünde yücedir, dilediğini yapar, dilediği hükmü verir. O'nun verdiği hükümler belirli bir zaman ve asır ile sınırlı değildir. Kıyamete kadar geçerlidir.
Binaenaleyh bütün insanlar ve cinler birleşerek bir araya gelseler, bir Âyet-i kerime'yi inkâr etseler hepsi kâfir olurlar. Çünkü mahlûkun hükmü yoktur, O'nun hükmü esastır.
Söz O'nun sözü, hüküm O'nun hükmü, kitap O'nun kitabı, mülk O'nun mülküdür. O'nun sözlerini değiştirecek, temyiz edecek, tashih yapacak hiçbir kimse olamaz.