Fatma Hanım, Ali ve Ayşe adlı çocuklarını sevgi ve şefkatle yetiştirmeye çalışan bir hanımdı.
Fatma Hanım aynı zamanda hayır işlerinde hizmeti de seven bir kimseydi. Yoksul kimselere dağıtılmak üzere yemek pişirilen bir aşevinde hazırlanan yemeklerin ihtiyaç sahibi, yoksul ailelere dağıtımına yardım ediyordu.
Bugün yemek dağıtma sırası yine Fatma Hanım'da idi. Bu nedenle ev işini bir an önce bitirmeliydi. İş olarak sadece evdeki çöpleri boşaltmak kalmıştı. Mutfaktaki çöp, yine her zamanki gibi gereksiz yere harcanmış, yarısından çoğu temiz olan kâğıt havlu, peçete ve ıslak mendil ile doluydu. İki çocuğunun odasındaki çöp kovası da kırıştırılmış bir şekilde atılmış: çizgili, çizgisiz, renkli, renksiz, boş kâğıtlar ile doluydu. Fatma Hanım çöp kovalarını boşaltırken çok üzülerek: "Allah'ım sen bizi affet!" dedi. Bu anlar Fatma Hanım'ın "Ömer Dede"sini en çok düşündüğü anlardı. Mübarek insan israfı hiç sevmez, küçücük bir kâğıdın boş olan tarafını kesip saklar ve aynı zamanda da "Zerreyi gözetmeyenin evinde bereket olmaz ." derdi. Fatma Hanım bu cümleyi yine sanki sıcak sıcak kulağına fısıldanıyormuş gibi hissediyordu. İster istemez canı daraldı, ruhu sıkıldı. Maddi durumu iyi bir aile ortamında yetişen çocuklarına, bu durumun israf etmeyi gerektirmediğini öğretmeye çalışsa da, her seferinde çöp kovalarını boşaltırken bunu başaramadığını bizzat görüyordu. Çaresiz bir şekilde "Allah'ım sen bizi terbiye et!" dedi.
Fatma Hanım temizliğini bitirdi ve çocuklarına: "Hazır mısınız güzellerim?" dedi. Heyecanla bekleyen çocukları "Evet, anneciğim!" diye cevap verdiler. Bugün Fatma Hanım çocuklarından daha çok heyecanlıydı. Çünkü çocuklarını ilk defa "aşevi"ne götürecekti. Günler önce fazla oyuncaklarını yoksul çocuklara götürebilmek için hazırlamışlardı. Arabayla "aşevi"ne gelmeleri çok da uzun sürmedi. Görevliler yemekleri arabanın arkasına yerleştirirken Ayşe "Anne okullar açılacağı için çocuklara kalem de hediye alalım mı?" diye sordu. Kızının bu ince düşüncesi Fatma Hanım'ın çok hoşuna gitmişti. Hemen kırtasiyeden renkli ve çeşitli kalemler de alındı. Annesi yemekleri dağıtırken, Ayşe ve Ali de evdeki çocuklara oyuncak ve kalem hediye ediyorlardı. Hediyeyi alan çocukların sevincini görmek onları daha da çok mutlu ediyordu. Eline belki de ilk defa kendi kalemini alan küçük bir kız "Abla bununla nereye yazabilirim?" diye sorunca, Ayşe de biraz şaşkın bir şekilde "Kâğıda!" diye cevap verdi. Bunun üzerine, anlamış bir eda ile kız arka odaya girdi ve elinde bir gazete parçası ile Ayşe'nin yanına geldi. Kaleminin kapağını açtı ve Gazetenin yanındaki "2,5 cm'lik boşlukta" kalemini sevinçle gezdirmeye başladı. Ayşe, Ali ve Fatma Hanım kalemin altındaki gazetenin boşluğuna bakakaldılar. Ali "Başka kâğıdın yok mu?" diye sordu. Küçük kız "Hayır, babam sadece okula gittiği için ablama defter alıyor. Ona da çabuk bitirme diye sıkı sıkı tembih ediyor."diyerek mutlu bir şekilde boşlukları doldurmaya devam etti. Bu mutlu küçük kızı görenlerin yürekleri ve vicdanları sızladı. Fatma Hanım boşalan tencereleri görevli arkadaşına teslim ederken: "Hatice, ben hep bugüne kadar bu insanların bize ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Fakat bugün ibretli dersler için bizim de onlara ihtiyacımız olduğunu anladım." dedi.
O günden sonra, okullar da açılmasına rağmen, Fatma Hanım evindeki çöp kovalarında hiç israfa rastlamadı. Kovaları boşaltırken küçük kızı ve Ömer Dede'sini hatırlıyor ve içi huzur doluyordu. Ve artık mutlu bir şekilde: "Şükürler olsun Allah'ım!" diyordu.