Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - ABD Taliban Bahanesiyle Kardeş Pakistan'ı Bölmek İstiyor! - Ömer Öngüt
ABD Taliban Bahanesiyle Kardeş Pakistan'ı Bölmek İstiyor!
GÜNDEM
Şinasi Çapa
1 Haziran 2009

 

ABD,
Taliban Bahanesiyle Kardeş Pakistan'ı Bölmek İstiyor!

 

Dünyanın zalim, diktatör ve katil ülkesi ABD başına kim geçerse geçsin, ipini elinde bulunduran "Elit Güc"ün baskısıyla listesine aldığı ülke ve devletleri bölmekte, ezmekte, zalimane davranarak yok etmektedir.

Irak; "insan hakları ihlal ediliyor, demokrasi katlediliyor, kitle imha silahları bulunduruyor" bahanesiyle işgal edildi. Bir milyondan fazla insan katledildi, üç milyon Iraklı sürgün edildi. On binlerce Iraklı kadının ırzına geçildi. Saddam zalimdi, gaddardı, diktatördü, ama ABD zulmü hepsini gölgede bıraktı.

Ne yazık ki başta BM Teşkilatı olmak üzere hiçbir kurum ve kuruluş bu keyfiliğe ve saldırganlığa mani olamamaktadır.

ABD; Rusya'nın Putin yönetimiyle toparlanmaya başlamasının ardından geleceğin "Süper gücü Çin"i dengelemek ve yayılmasının önüne geçmek için kendi icad ettiği EL Kaide adındaki Made in USA imalatı terör örgütünü finanse ederek göstermelik bir 11 Eylül saldırıları perdeli oyunu sahneye koyarak Afganistan'ı işgal etmiştir. Bu işgalin perde arkasında "Afganistan esrar ve eroini" yatmaktadır. Sayılan sebeplerin diğerleri "Orta Asya petrol ve doğalgazı"dır. Petrol bağımlısı ABD Hazar Petrol Havzası'na, Kazakistan petrollerine, Türkmen Doğalgazı'na ihtiyaç duymaktadır.

Yakın zamana kadar yedeğinde tuttuğu Pakistan elinde bulundurduğu Nükleer Güç sayesinde Batılıların, İsrail ve ABD'nin hedefindedir.

Afganistan ve Pakistan meselesi iç içe geçmiş durumda. En azından artık ABD öyle düşünüyor. Obama'nın Temsilcisi R. Holbrooke bu durumu şöyle ortaya koyuyor:

"Kabil'de dünyanın en iyi yönetimi iktidar bile olsa Pakistan'ın batısında aşiretlerin sözünün geçtiği bölgelerde şimdi mevcut olan durum sürdükçe Afganistan'da istikrar sağlanamaz. Bizim vurgulamak istediğimiz mesaj şudur: Pakistan ile Afganistan ayrı ayrı sorunlar olarak değerlendirilemez. Bundan önceki Amerikan yönetimi bunları iki ayrı yere oturttu. Bir Afgan politikası bir de Pakistan politikası vardı. Bizim işte bu ikisini bütünleştirmemiz gerekiyor. Umarım dünyadaki diğer ülkeler de bu çabada bize katılırlar. Aşiretlerin hakim olduğu bölgelerdeki durum giderek bozulursa ABD; İngiltere, BM ve bölgede nüfuzu olan diğer ülkelerin harekete geçmesi lazım."

SSCB döneminde Afganistan Sovyetler tarafından işgal edildiğinde, işgale karşı mücahit gruplar ABD tarafından desteklenmişti. Bu tabi ki kendi menfaatleri gereği yapılan bir yardım çalışması idi. Neticede SSCB Afganistan'dan çekilmek zorunda kaldı. Ancak Afganistan keşmekeşlikten, kaostan kurtulamadı. Taliban ABD tarafından desteklendi, örgütlendi ve Afganistan'ın başına çöreklendirildi. Taliban'ın Afganistan'a hakimiyetinin ardından Molla Ömer'in BM Teşkilatı ile yaptığı "Esrar üretimine son veren anlaşmayı 2000 yılında yürürlüğe sokması üzerine" ABD'nin yıllık 1 Trilyon dolarlık esrar parasının piyasasından çekilmesi ABD ekonomisini iflasın eşiğine getirdi. Harekete geçildi ve Ladin'in önderliğinde El Kaide teşkilatlandırılarak kullanıldı. Şimdi oyun yeniden başladı. Dün desteklenen Taliban, sonra düşman ilan edilen Taliban, şimdi tekrar anlaşma yolları aranılan Taliban. Bunu yapan ABD hiçbir kural tanımadan Pakistan topraklarını bombalamakta, sivil insanları öldürmektedir. Pakistan'ı Taliban militanlarına yardım, yataklık ve destek vermekle suçlayan ABD, sivil ve askeri erkan vasıtasıyla Taliban örgütüyle görüşmeler yapmaktadır.

Pakistan üzerinde çok önemli proje yürütülmektedir. İslam dünyasında önemli bir kariyere sahip bu dost ülke, BOP kapsamında işgal güçlerinin çok önemli bir atış halkasını teşkil etmektedir. Nükleer enerji elde etmesine yüksek sesle bağıran güçler Hindistan'ın aynı teknolojilerle nükleer silah edinmesine ses çıkarmamaktadırlar.

Pakistan'daki ABD operasyonunun uygulayıcısı Richard Holbrooke yeni hazırlıklar içinde bulunuyor. Bunun uzantısı olarak Bin Ladin'in saklandığı iddia edilen Pakistan-Afganistan sınırındaki bölgeye ABD saldırıları artıyor. Obama yönetimi Irak'tan çekileceğini ama Pakistan ve Afganistan'daki El Kaide ve Taliban'a karşı operasyonlarını yoğunlaştıracağını vaat etmişti. Gereği yerine getiriliyor. ABD saldırılarında daima sivil Afgan ve Pakistanlılar ölmektedir.

ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Pakistan'daki Taliban yayılmacılığının "ölümcül bir tehlike" olduğunu söylemesi tesadüfi değildir.

ABD'nin Kabil Büyükelçisi William Wood, Taliban'ın siyasi bir partiye dönüştürülmesi ya da seçimlere katılması yönünde planlar yapıldığını bildirmektedir. "Taliban'ın Anayasa'ya uyması şartıyla bir siyasi parti kurmanın yolunu açmayı düşünüyoruz. Taliban, görüşmeler için tüm yabancı işgal güçlerinin ülkeyi terk etmelerini istiyorlar ve siyasi parti çalışması fikrini ciddiye almıyorlar."

ABD'nin Ortadoğu ve Orta Asya bölgelerinden sorumlu Merkez Komutanlığı'nın başındaki General David Petraeus; "ABD'nin Afganistan'da daha fazla askere ihtiyacı bulunmaktadır. Amerikan askerlerinin fatihler gibi değil iyi misafirler ve ortaklar gibi görülmesi için sivil kayıplardan kaçınılması gerekmektedir. Sarp sınır bölgelerinde sığınaklar kuran köktenciler yalnızca doğu ve güney Afganistan'da güvenliğin bozulmasına sebep olmuyorlar, Pakistan'ın öz varlığına da çok daha büyük bir tehdit oluşturuyorlar." diyor.

Pakistan ve Afganistan'da yükselmeye devam eden Taliban halk arasında yer buluyor. Bu arada NATO birliklerine saldırmaya devam ediyorlar. ABD ve NATO Afganistan'da sıkışmış durumda.

Obama yönetimi, Taliban'a karşı operasyon başlatan Pakistan ordusunun çalışmalarını yeterli görmüyor, kendisi askeriyle operasyonlar düzenliyor.

"Teröre karşı ortak işbirliği" fikrine Pakistan yönetimi her zaman sıcak bakmış ve gerekli yardımı da yapmıştır. Mevcut Pakistan yönetimi ABD'ne destek veriyor. Bu desteğinden ötürü de Pakistan Ordusu kendi halkıyla savaş halini sürdürüyor.

ABD, bölgedeki etnik ve dini kökenleri kurcalayarak sonu çok karmaşıklaşacak ve üstesinden gelinemeyecek noktalara varacak fitne tohumlarını ekmeyi sürdürüyor. Irak'taki bölme işlemini Pakistan'da da uyguluyor. Bilindiği üzere ABD Afganistan'ı işgal ederken bir kısım Taliban üyelerinin özellikle Pakistan'ın Veziristan ve Federal Kuzey Eyaletlerine yerleşmelerine izin vermişti.

Zamanında, SSCB'ne karşı savaşacak kadroları yetiştirmek için, büyük ölçüde Suudi parasıyla kurulan medreselerin sayısı bugün 18 bini geçmiş durumda. Buralarda Vehhabi zihniyetine benzer ideolojilerle eğitim verilmesi fitnenin büyümesine sebep oluyor. Ordu da Taliban'la yaşanan çatışmaları giderek iç savaş olarak görüyor ve giderek daha isteksiz davranıyor. ABD'nin Pakistan topraklarında düzenlediği hava saldırıları, öldürülen siviller ülkede ve devlet içinde dini ve milli duyguları güçlendiriyor. Amerika'ya olan tepki giderek artıyor.

ABD için Pakistan'ı vurmak, bölmek özel anlam taşıyor. Bu sömürgeci ülkenin Taliban'ın ve El Kaide örgütünün Pakistan'ın elinde bulunan Nükleer silahları kaçıracağı tehlikesini! ileri sürmesi ucuz bir bahanedir. Üst düzey Amerikalı yetkililer, "Nükleer silahların bir yerden bir yere götürülürken kaçırılması, laboratuarlara ya da nükleer yakıt üretilen tesislere sempatizanların sokulması ihtimalinden kaygı duymaktadırlar."

Pakistan'ın nükleer silahları tek bir merkezde bulunmuyor, ülkenin çeşitli yerlerine dağıtılmış bulunuyor. Pakistan yönetimi karışıklığa ve sıkıntıya rağmen yeni silahlar için plutonyum üretmeye ve reaktör inşa etmeye devam ediyor.

Obama yönetimi bir açıklamasında; "Pakistan ordusunun nükleer tesislerin güvenliğini sağlamaya öncelik verdiğinden emin olduklarını, iki ordu arasında danışma ve işbirliğinin sürdüğünü, bu işbirliğinin çok sınırlı olduğunu, ABD'nin Pakistan'ın nükleer tesislerinin güvenliğinin sağlanması ve nükleer güvenlikle ilgili personelin eğitimi için yılda 100 milyon dolarlık gizli bir program uyguladığını, ancak bu programla ilgili çalışmaların büyük ölçüde yavaşladığı, yetkililere paranın ne kadarının harcandığını, silahların nerede saklandığı ya da ne kadar nükleer silah üretildiği konusunda bilgi verilmediği"ni bildirmiştir.

 

Pakistan Parçalanmak mı İsteniyor?

Pakistan bir iç savaşa sürüklenmek isteniyor ve bunun neticesi olarak parçalanmak isteniyor. Eski Başkan General Pervez Müşerref; "Pakistan patlama noktasına gelirse, durumu düzeltmek için yapabileceğim bir şeyler olduğuna inanıyorum." diyor. ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın; "Pakistan hükümeti, yönetimi Taliban'a terk ediyor" suçlamasını yaparak, nükleer silahların ele geçirilmesi halinde tüm dünyanın tehdit altında kalacağını söylemesi Pakistan'ın kapısına "Ölüm" fermanının asılmasına neden olmuştur. Görülüyor ki hem iç savaş tehdidi, hem dağılma süreci, hem de ABD'nin müdahalesi gibi tehlikeler görülüyor.

 

Yakın Geçmişe Bakarak
Geleceği Değerlendirelim:

"ABD'nin Benazir Butto'ya verdiği sınırsız desteğin bir takım karşılıkları bulunmaktaydı. Her şeyden önce ABD, Pakistan'ın Çin'le yakın stratejik ortaklığından rahatsızlık duyuyordu. .... Washington'un Butto'dan beklentisi Gwadar Limanı'ndaki Çin'in imtiyazlarına son verilmesi, radikal gruplara desteğin kesilmesi ve nükleer silahlanmaya ara verilmesiydi. Bu nedenle, ABD, kaleyi içten fethetmeye karar vererek sivil bir darbeyle Müşerref'i görevden uzaklaştırıp yerine kontrol altında bir Butto iktidarı getirmek istemişti. ... Fakat Butto'nun öldürülmesi Amerika'nın isteklerini kısmen de olsa alt üst etti.

.... Butto sonrası dönemde ABD, Benazir'in kocasını iktidara getirmeyi başardı. Amerika'nın Zerdari'den beklentisi aynıydı .... Ancak Zerdari, ne Gwadar Limanı'ndan Çinlileri kovdu, ne de nükleer silahlarından vazgeçti. Bunun üzerine ABD; Pakistan topraklarında operasyonlarını sıklaştırdı. Adeta Zerdari'ye gözdağı verdi. Zerdari ise Rusya ve Çin'e göz kırpmaya başladı. ŞİÖ'deki üyeliğini daha da pekiştirmek istediğini Pekin ve Moskova'ya iletti.

Geçtiğimiz ay Pakistan ordusu, Afganistan'daki ABD güçlerinin Taliban militanlarını kovalarken sınırı sık sık ihlal ettiğini ve bu durum sürerse ateşle karşılık verileceğini açıklamıştı. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra insansız bir ABD uçağı Pakistan'da düşürüldü. İlk sıcak çatışma ise 25 Eylül günü yaşandı. Pakistan askerleri, Afganistan-Pakistan sınırında NATO görevi kapsamında devriye gezen ABD Helikopterine ateş açtı. Helikopterler, beş dakikalık çatışmanın bitmesi için fişek ateşleyerek karşılık verdi. Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari ABD'nin saldırgan tutumunu, BM Genel Kurulu için gittiği New York'ta gündeme getirdi. .... ABD, bir adım daha ileri giderek Ekim ayı başında ABD Senatosu'nun 30 yıldır Hindistan'a nükleer teknoloji ihraç edilmesine yönelik yasağa son veren anlaşmayı onayladı. Anlaşma uyarınca ABD; Hindistan'a nükleer yakıt ve reaktör satabilecek. ...

... Pakistan'ın etnik ve mezhepsel temeller üzerinden bölünmesi düşünülüyordu. Böylece, güçlü bir Pakistan yerine zayıf, küçük devletçikler oluşturulmuş olacaktı. Aksi taktirde Pakistan, Çin'in de desteği ile bölgede gücünü muhafaza edecek, bu da Çin'in karşısına yeni denge unsuru olarak çıkarılmaya hazırlanan Hindistan için olumlu bir gelişme olmayacaktı....

Zerdari'nin Çin'e olan yaklaşımı bilindiği halde Çin Devlet Başkanı Hu Jintao Çin'e davet etti. Çin, Zerdari yönetiminin ABD ile yaşadığı sorunların kendisi için bir fırsat olarak kullanmayı bildi. Öte yandan Pakistan'ın en yakın müttefiki ve Hindistan ile aralarında meydana gelen üç savaşta da Pakistan'ın yanında durmuş olan Çin'i bir tarafa itmesi beklenemez. Özellikle Pakistan ordusundaki şahin kanat Çin'le stratejik askeri ilişkilerin hız kesmeden devam etmesini istemektedir. Bu son ziyaretle ABD ile Hindistan'ın imzalamış olduğu benzer bir nükleer anlaşma da Pakistan-Çin arasında imzalanmıştır. F-16 Savaş uçaklarının muadili J-10 savaş uçaklarını birlikte geliştirmekte olan Pakistan ve Çin, yeni dönemde daha aktif bir savunma politikası izleyeceklerinin mesajını da verdi." (Cumhuriyet. Strateji: 03. 11. 2008)

Görüldüğü gibi her an yeni olayların sahneleneceği bir dünyada yaşanıyor. ABD'nin askeri bilimcisi Albay Peters yazdığı bir makalesinde Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması tavsiyesinde! bulunmuştu. Aynı şekilde Pakistan için çok öneme sahip Pencap, Belucistan ve Kuzeybatı Sınır Eyaleti'nin Afganistan'a dahil edilmesini savunmaktadır. Sonra İran'ın Beluci bölgesi ile Pakistan'ın Belucistan bölgesinin birleştirilerek Bağımsız bir Belucistan kurulması gerekmektedir. Tahminlere göre Pakistan'ın Belucistan topraklarında 700 milyar metreküp doğalgaz ve 6 trilyon varil petrol bulunuyor. Pakistan'ın üç etnik bölgeye ayrılması planlanıyor. Peştun, Beluci ve Pakistan. Şu anda Pakistan ordusu üç önemli bölgeyle meşgul. Pakistan kabileleri içinde bulunan Taliban'la, Afganistan'dan ülke içine giren Afganlı Taliban ve Bombay saldırılarından sonra Hindistan-Pakistan sınırında sayıları arttırılan Hindistan birlikleriyle. Pakistan toprakları bölünme riskiyle karşı karşıya. Keşmir meselesi ayrı bir savaş mevzuu.

Ayrıca ABD, Hindistan ile istihbarat ağı oluşturmuş ve yoğun stratejik işbirliğinin yanı sıra ortak bir ajanlık ağı ile CIA, Mossad, İngiliz M16, Hindistan İstihbaratı ile Afganistan'da faal olan diğer örgütlerbir arada çalışma zemininde ortak hareket etmektedirler. Rüşvet şayiaları sebebiyle adı "yüzde on"a çıkan Zerdari ülkeyi kaostan ve bölünmekten kurtarabilecek mi?


  Önceki Sonraki