• Allah-u Teâlâ'nın mümin kullarına dünyada haram ve günahlardan sakınmaları, inanıp salih ameller işlemeleri karşılığında vâdettiği zevk ve sefa yeridir, mükâfat yeridir.
Sırat köprüsünden geçildikten sonra müminler gruplar halinde cennete doğru sevkedilirler. Oraya vardıklarında kapılar açılır, bekçiler onlara şöyle derler:
"Selâm sizlere, hoş geldiniz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere buraya girin." (Zümer: 73)
İlk olarak Hazret-i Allah'ın biricik Habib-i Ekrem'i Muhammed Aleyhisselâm cennete girer. Cennet bekçilerinin âmiri Rıdvan, ayağa kalkarak kapıyı açar ve "Senden önce kimseye bu kapıyı açmadım, senden başka hiç kimseye de ayağa kalkmadım." der.
Her mümine ölüm ânında ve kabirde cennetteki yeri gösterildiği için cennete girdiği zaman yerini kolayca bulur.
Cennetin genişliği yerle göğün genişliği kadardır. Orada gece ve gündüz yoktur, hep aydınlıktır. Ne terletecek kadar sıcak, ne de üşütecek kadar soğuktur. Devamlı gölgelidir. Her taraftan misk kokulu bir rüzgâr eser.
İnsanların cennete girmeleri iyiliklerinden dolayı değil, Allah'ımızın rahmetinden dolayıdır. Cennete girmeye birinci sebep imandır, hayırlı ameller de cennette derece kazanmaya vesiledir.
Cennet nimetleri duyduğumuz, okuduğumuz, hatta aklımızdan geçenlerin de fevkindedir. Dünyadakilere hiç benzemezler, sadece isim benzerliği vardır.
Cennet ve cehennem hâlen mevcuttur. Bulundukları yeri ancak Allah-u Teâlâ bilir.
Cennet sakinlerinin yüzlerinde sevinç ve mutluluk parıldar. Aralarında herhangi bir ihtilâf ve düşmanlık yoktur. Darlık ve sıkıntı, elem ve keder nedir bilmezler. Orada ne korkarlar ne de üzülürler. Çalışmak, yorgunluk, bıkkınlık ve usanmak, uyumak, yaşlanmak, hastalanmak ve ölmek yoktur. Bir kere oraya girdikten sonra çıkmak da yoktur.
Orası dinlenme ve huzur yeridir. Her an yepyeni bir hayat, taptaze bir güzellik mevcuttur.
Kur'an-ı kerim ve Hadis-i şerif'lere göre cennet; Firdevs, Adn, Me'vâ, Naîm, Huld, Dâr'ul-karar, Dâr'us-selâm, İlliyyin adlarıyla adlandırılmıştır. Bu isimler ayrı ayrı cennetlere verilen isimlerdir. Her cennette ayrıca nice makam ve mertebeler vardır.
Cennetlerin altlarından ırmaklar akar. Kaynakları Firdevs'ten olmak üzere cennetin dört ırmağı vardır: Temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları.
Bu ırmaklar cennetin her köşesine ve her köşke uğrar, yukarı doğru da akar, çok büyük oldukları halde, geçmek isteyenlere yol verir. Dileyenlerin peşi sıra da akar. Dünya ırmakları gibi çukurdan, belli bir mecrâdan akmazlar. Cennette ayrıca pınarlar ve çeşmeler de fışkırır.
Cennet nimetleri tasvir ve temsil edilebilmesi için isim ve şekil itibariyle dünya nimetlerine benzetilmiştir. Oysa cennet nimetleri, en güzel şekilde ilâhî kudret eliyle hazırlanmıştır. Külfetsiz ve mihnetsizdir, azalmaz ve tükenmez, atılacak tarafı yoktur, posasızdır, lezzetleri daima değişir, hazmı kolaydır, sıkıntı ve zahmeti olmaz, pişirilecekler pişmiş olarak gelir, kazanma külfeti yoktur. Herkesin istediği kadar çoktur. Darlık endişesi çekilmez, koparılan bir meyvenin yerinde aynı surette hemen bir başkası zuhur eder. Yenilip içilmeye ihtiyaç hissedildiği için değil de sırf lezzet almak için yenilir ve içilir.
Cennet ehli yiyip içtikleri halde tabii ihtiyaçlarını gidermezler. Yedikleri şeyler hafif misk kokulu bir geğirme ve terleme ile dışarı atılır. Tükürme ve sümkürme yoktur.
Cennette meyveli-meyvesiz ağaçlar, asmalar, palmiyeler, her mevsim yetişen ve yeme yasağı bulunmayan en güzel yiyecekler bulunur.
Orada yüksek binalar, bahçelerle çevrili köşkler vardır. Bu köşklerin bazıları altın ve gümüşten, bazıları inci ve yakuttandır.
Cennet halkı ipekten yeşil elbiseler giyerler, çeşitli renklerde elbiseler de vardır. Hiç birinin rengi diğerinin rengine benzemez. Hiç eskimezler.
Altın, inci ve gümüşten bilezik, yüzük gibi ziynetler takınırlar.
Cennette tezevvüç etmemiş bekâr hiç kimse kalmayacaktır. Herkesin ameldeki derecesine göre en az iki kadın ve bir çok huriler verilecektir. Çoğu için hudut yoktur.
Dünyada iman edip salih amel işleyen ve cennete girmeyi hak eden eşler, cennette de yine beraber olurlar.
Kadın birden fazla koca ile evli idiyse, bu takdirde sonuncuya veya en iyisine yahut kendi arzusu ile seçtiği birisine tahsis edilir.
Dünya kadınları hem güzellik hem de huy bakımından hurilerden çok üstündür. Huriler aynı zamanda onların hizmetçileridirler. Aralarında kıskançlık ve düşmanlık yoktur, samimiyet ve dostluk vardır.
Küçük büyük bütün cennet halkı otuz üç yaşında olacaktır. Kadınların ise on altı yaşında olacağı rivayet edilmektedir.
Cennetteki kadınlar ve huriler tertemizdir. Hayız, nifas gibi halleri yoktur, çocuk doğurmazlar. Hepsi bakiredir, bakirelikleri gitmez.
Cennette ayrıca Vildan ve Gılman isminde erkek hizmetçiler vardır. Allah-u Teâlâ onları cennet halkına hizmet etmeleri için yaratmıştır.
Müminler cennette bütün bu nimetlerin üstünde, mekândan münezzeh olarak Allah-u Teâlâ'yı zaman zaman görmek saâdetine nâil olacaklardır. Bu nimete kavuştukça, diğer bütün nimet ve zevkleri unutacaklardır.
Kadın erkek her cuma Allah-u Teâlâ'nın daveti üzerine O'nun yüce ziyaretine giderler. Nûrdan perde kalkar ve Cenâb-ı Hakk'ı dolunay gibi net olarak görürler.
Yüzleri daha da güzelleşmiş olarak köşklerine dönerler. Eşleri onları neşe ile, sevinçle karşılar.
Allah-u Teâlâ Hazretleri müminleri cennete ve salih amellere teşvik etmek üzere şöyle buyurmaktadır:
"Ey insanlar! Rabb'iniz tarafından bağışlanmaya; Allah'a ve Peygamber'ine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşun. Bu Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah büyük lütuf sahibidir." (Hadîd: 21)