Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Kürt Sorunu, Terör Belası, Ermeni Meselesi, Eğitim Meselesi! - Ömer Öngüt
Kürt Sorunu, Terör Belası, Ermeni Meselesi, Eğitim Meselesi!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Kasım 2008

 

Kürt Sorunu, Terör Belası,
Ermeni Meselesi, Eğitim Meselesi!

 

Küresel ekonomik krizin bütün dünyayı sardığı şu günlerde kendimizi yine terör kaynaklı bir tartışmanın içinde bulduk, dört bir taraftan psikolojik harp bombardımanına maruz kaldık. Harp sahasında kazanılan zaferler adeta masa başında kaybedildi. Süper güçlere gözdağı veren operasyonlar PKK propagandası karşısında eridi sanki.

Kışın ortasında dağların tepesinden yapılan kara operasyonu olsun, 50 uçakla Kandil dağına yapılan hava operasyonu olsun; dosta güven düşmana ders veren çok büyük operasyonlardı.

“Bush’a ihtar oldu, ağır tokat oldu. PKK büyük darbe aldı. Hainler bundan ders aldılar.” sözünü-ifşaatını o günlerde nakletmiştik.

Bu kadar yalın gerçekler bile sulandırılıyor. İhanet şebekesinin medyadaki uzantıları harp sahasında kazanılan zaferleri medya sahasında bozguna dönüştürüyor. İyisiyle-kötüsüyle, başarılarıyla-zaaflarıyla övgüyü hakeden bir orduyu beceriksiz konumuna düşürmeye, gözden düşürmeye çalışıyorlar. Silahlı harpte kazanılanlar psikolojik harpte kaybediliyor, fitne büyüyor, terör büyüyor.

Nitekim Aktütün karakolunda yaşanan çarpışmada verdiğimiz 17 şehit haberinden sonra Amerika’dan getirilmiş ve iliştirilmiş gazetecilerin heybesinden çıkan psikolojik harp bombardımanı hepimizi esir aldı.

Terör örgütünün propagandada yer yer üstünlük sağlaması, terörist başının “Bana işkence yapıyorlar” diye yalan-dolan bir vaveylasıyla birçok şehirde kalkışma provasına benzer görüntülerin yaşanması, terör örgütünün “Bugün kepenk açılmayacak” dediği bir şehir merkezinde kimsenin dükkanını açmaya cesaret edememesi ..... diye uzayan liste nasıl bir belâ ile yüzyüze olduğumuz üzerinde çok düşünmemizi gerektiyor.

Her işimizde olduğu gibi bu meselemizi de dost(!), müttefik(!) Batı ülkelerine ihale ettik. Meselenin aslını feslini ortaya koymak için yaptığımız tartışmalar bile Batı kriterleri ve kavramları çerçevesinde dönüyor.

“Fitne” kelimesini resmî söylemlerimizden çıkarttığımız için tanımlamalarımız ve tedbirlerimiz eksik kalıyor.

 

Fitne:

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Fitne çıkartmak adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.” (Bakara: 217)

Çünkü fitne katilleri doğurur.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şöyle buyurmuşlardır:

“Fitne uykudadır, uyandırana Allah lânet etsin!”

Ortada büyük bir fitne olduğu için durmadan katil ürüyor. Biz de kara kara düşünüyoruz; “Dağa çıkmayı nasıl durdururuz?” diye.

Bu Âyet-i kerime hükmüne göre bir defa fitne çıkartanların en az katliam yapanlar kadar suçlu olduğu meydandadır.

Katliam yapmak için dağa çıkan kadar, bu katilleri doğuran fitneyi çıkartanlar, fitneyi çıkartanları kollayanlar, fitnenin yayılmasına seyirci kalanlar hepsi mesuldür.

Fitne tabiatı icabı sinsi sinsi yeşerir. Küffar bu işi çok iyi bilir. Fitneyi nasıl uyandıracağını çok iyi bilir.

Osmanlı devrinde önce Anadolu’da Merzifon’a kadar yaklaşık 150 tane Amerikan koleji açıldı. Buralarda yetişen Ermeni’ler Ermeni fitnesinin önderleri oldular.

Şimdi aynı oyunu Kürt kardeşlerimiz üzerinde yapıyorlar. O zamanın kolejlerinin yerini şimdiki medya aldı. Çok yol aldılar. Haberleşme teknolojilerinde yaşanan muazzam gelişme fitnenin üremesini hızlandırıyor. 100-150 yılda ortaya çıkan Ermeni fitnesinin benzerini 20 yılda başımıza peydahladılar.

Eğitim meselesi işte bu noktada önümüze çıkıyor. Adamlar fitne eğitimi veriyorlar. Meselâ Ermeni meselesindeki eğitim hâlâ devam ediyor, Ermenistan’da, Kanada’da, Amerika’nın bazı eyaletlerinde, buna mümasil uzanabildikleri yalan dolanla kandırabildikleri her küffar memleketinde çocukları eğitmeye çalışıyorlar.

Bu PKK fitnesi de böyle. Bu öyle büyük bir fitne ki; farz-ı muhal şöyle düşünelim:Ortalık karışmış olsa, devlet otoritesi bir an ortadan kalkmış, bu PKK yandaşlarının eline fırsat geçmiş olsa; Ermeni’nin Yunan’ın Türk’e-Kürt’e yaptığının benzerini bu İslâm milletine yaparlar mı yapmazlar mı? Bu soruyu imandan ve vicdandan nasibini kaybetmemiş her Kürt kardeşimiz kendi kendine sorsun.

Ne kadar dehşetli bir durum değil mi? Ne kadar büyük bir fitne değil mi? Herkes aklını başına alması lâzım. Küffarın 100 yıl önce Ermeni milleti ile Anadolu’nun Türk-Kürt müslüman ahalisini koyduğu kazanın benzerini şimdi yine ateşe koymak istiyorlar. PKK bu tezgâhın bilinçli bir destekçisi. Bu tezgahı icraata dökmek için elinden geleni arkasına koymuyor. Koskoca bir halkı nasıl kandırıyor görüyorsunuz. Her türlü kışkırtmayı yapıyor, sonra bir yerde halktan gelen tepkiyi “Vay Türkler Kürtlere işte böyle yapıyor!” diye vaveyla ile günlerce kendi yayın organlarında propaganda yapıyor.

Bu kin ve nefret propagandası terör örgütlerinin en büyük gıdasıdır. Bir noktadan sonra ise “Put”udur. Her terör örgütünde böyle bir put vardır. Eski putperest toplulukların tapındıkları kötülük tanrıları gibi, bir nefret putu edinirler. Bu nefret putunu içine yerleştiren bir insan artık bir robot gibi olur. “Vur!” vurur, “Öldür!” öldürür. “Şu melâneti yap!”, yapar.

Peki bir halk terörize edilirse durum ne olur? İşte bu çok büyük bir tehlikedir. Osmanlı zamanında Ermeni halkı terörize edildi, aklı başında, ihanetsiz Ermeniler sindirildi, öldürüldü.

Şimdi aynı şeyi Kürt kardeşlerimiz üzerinde icra etmeye çalışıyorlar. Koskoca bir halkı terörize etmeye çalışıyorlar. Bu sözlerimiz ağırımıza gitmesin. Gerçekleri ortaya koymamız lâzım ki, alınabilecek bir tedbir varsa alınsın. Özellikle aklı başındaki Kürt kardeşlerimize çok büyük görevler düşüyor. Bütün bir halk veyahut halkın büyük kısmı terörize edildikten sonra, kalplere kin ve nefret putu yerleştikten sonra artık geri dönüşü olmayan bir yol kalır. Bugün veya yarın, bir gün bütün dünya karışacak, büyük harpler olacak, Birinci Dünya Harbi, İkinci Dünya Harbi zamanlarındaki karışıklardan daha büyük karışıklıklar olacak. Böyle bir devir geldiği zaman bu kin ve nefret putu ile dolu insanlarla halimiz ne olur, hiç düşündünüz mü? Bu kin ve nefretin en büyük zararı kime olur, hiç düşündünüz mü? Bir mukatele yaşanırsa bunun altından kim kalkabilir?

Küffar işte bunu istiyor. Bu milleti arkadan vurmak, zayıf düşürmek istiyor, PKK’yı kullanıyor, bu PKK fitnesine zemin hazırlayan içimizdeki ahmakları ve hainleri kullanıyor.

 

Kin ve Nefret Putu’nun Büyümesine
Zemin Hazırlayanlar:

Bu PKK fitnesinin önünü bilerek veya bilmeyerek açan herkes bugünkü durumun mesulüdür.

Bu fitne çukuruna düşmüş kin ve nefret tacirlerinin meclise alınması ile başlayan süreçte bizi hep “Demokrasi” lafı ile uyuttular. Yahu bu PKK ile demokrasi mi olur? Aradan 200 yıl geçti Taşnak Hınçak örgütleri ile Ermenistan’a demokrasi mi geldi?

Ermeni teröristleri ile kıyaslamalar da kimsenin zoruna gitmesin. İzlenen yol aynı. Yapılan işler aynı. PKK’nın içindeki Ermeni dönmeleri zaten herkesin malumu.

Ey kardeşim bir düşün! Hangi müslüman, kendi halkından insana çoluk çocuk katliam yapar?

Diyorlar ki, “Yok işte şöyle eziyet görüyoruz falan filan” Peki niye örgütün içindeki teröristlerin yarısı başka ülkelerden geliyor? Niye kendi ülkesinde terör yapmıyor? En son Amerika İran’a karşı ihale verdi, bir iki bir şey yaptılar. Sonra? Hususiyetle niye Suriye’den gelenler en gaddar ve zalimleri? Bunların Osmanlı devrinde Suriye’ye sürülen Ermeniler’le bağlantısı nedir?

Hal böyle iken, “Dağdan insin siyaset yapsınlar!”, “Çözüm yolu demokrasidir” diyen herkes bilerek veya bilmeyerek bunlara hizmet ediyor.

Bu kin ve nefret çukuruna düşmüş insanlar dağdan indirilse bile izole edilmesi lâzımdır. Kesinlikle siyasetten ve idareden uzak tutulmaları lâzımdır. Başka türlü bir yol takip edilmesi büyük bir ihanet olur.

Nitekim dağa çıkmamış dağ adamlarının yaptıkları siyasetleri görüyoruz. “Bölücülük”, “Teröre destek!” en büyük icraatları.

1991 yılında Erdal İnönü ilk defa bu zihniyeti meclise taşıdı. Sonra yaşananları hep beraber seyrettik. Belediyelerde iktidara gelmelerine göz yumuldu.

1998’de teröristbaşı yakalandıktan sonra herkes rehavete kapıldı. Terör bitti zannedildi. Ancak fitne bitmedi ki! Avrupa Birliği adı altında bu terör yandaşlarının her türlü hareketine göz yumuldu. Terör bayrağı açıyor, ortalığı ateşe veriyor, terör lehine slogan atıyor, illegal ticaretini, kaçakçılığını yapıyor, belediye adı altında terör yandaşlarını işe alıyor, belediye başkanı “Terörist başına işkence yapılıyor!” yalanının arkasına takılmış başbakan geleceği gün çöpleri ortada bırakıyor! Her türlü hakaret her türlü fitnebazlık var. Fakat ortada hiçbir yaptırım yok.

Sonra fitne büyüyor, “Bak bize bir şey yapamıyorlar!” propagandası almış gidiyor. “Memleket bizim” havasında halkın tepesinde terör estiriyorlar. Halk zaten eğitimsiz, bütün eğitimini Roj TV’den Adana’daki konsoloslardan, Kuzey Irak’taki maskeli reislerden alıyor.

Bu böyle gitmez.

Fitneye taviz vermekle hangi devirde fitne sönmüştür. Bir örneği var mı?

Adam silahla, ölümle tehdit ediyor. Esnaf bilaistisna kepenk kapatıyor, terör yandaşı değilse bile muhalefete cesaret edemiyor. Bu mu demokrasi?

Ey “Sorunun çözümü demokrasi” diye ahkâm kesen kalemşörler! Bu eli silahlı teröristlerle, en temel insan haklarına bile saygısı olmayan terör yandaşları ile ne yapacaksınız?

Dikkat ederseniz, örgütün dağılmasına sebep olabilecek hiçbir açılıma yanaşmıyorlar. İşte fitne, işte terör zihniyeti! İşte halk düşmanlığı! Halkın durumu iyi imiş, kötü imiş umurunda olmaz. Örgütün yaşaması önceliğidir. Militanı ölmüş-kalmış umurunda olmaz. İntihara gönderir! Umurunda olmaz.

Ey aldatılmış insan! İşte terörün gerçek yüzü budur.

Terörün başındakiler yahudi ile Amerika ile, Almanyası, Yunanı, İsveçlisi, Fransızı bilimum küffar ile birlikte hareket ediyor mu etmiyor mu? İşte terör budur!

Aklımızı başımıza alalım.

Türk bayrağı’na ABD bayrağı kadar saygı göstermeyen alçaklar türedi.

 

Fitnenin Büyümesine Sebep Olan
En Büyük Hata!

Bütün işimizi başta Amerika küffara havale ettik. O da sinsi sinsi altımızı oydu. Konsolosluklar, elçilikler terör örgütüne çalıştı. Yahu bir düşünün! Hangi Batılı ülkenin yönetimi bu fitnenin büyümesinden memnuniyet duymaz? Bizi karşılarına alamadıkları için görünüşte işbirliği yapıyor, ancak fitne büyüdükçe içten içe seviniyor.

1980’de terör bitsin denildi, ancak bütün işler Amerika’ya havale edildi. Diyarbakır cezaevindeki hususi işkenceleri ancak “Sosyoloji” eğitimi almış bir insan tasarlayabilir! Birisi çıksın bir araştırsın, burada kim görev yapmış? İşin altında kim var?

Buna mümasil küffar içimizde, altımızı oymuş, oymaya devam ediyor. Biz ise hâlâ “dostluk” “ortaklık” teraneleri okuyoruz.

“Kâfirden dost, domuzdan post olmaz.”

Biz domuz postu giymeye razı oldukça bu fitne de alır başını gider.

Zaten gideceği kadar gitti. Geriye dönüş mümkün mü kestirmek zor!

İnşaallah büyük bir iş çıkmaz.

Aklımıza başımıza alalım. Afganistan’ın, Irak’ın durumuna düşmeden kendimize gelelim. İslam’a taarruz eden Amerikan ve Yahudi ordularının ekmeğine yağ sürmeyelim.


  Önceki Sonraki