Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 182.SAYI - Ömer Öngüt
182.SAYI, Kasım 2008
Hakikat 182. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"Sâdıklarla beraber olunuz!" buyuruyor. (Tevbe: 119)

Sâdıklar, Allah-u Teâlâ'nın veli kulu olan mürşid-i kâmillerdir.

Bu sâdıklar üç merhaleden geçer.

Birincisi, dünyaya gelir. Fakat şu bir gerçektir ki dünyaya gönderilmeden evvel o sâdıklardandır, o sâdık olarak gelir.

İkincisi, bir rehber-i sâdık ile geldiği makamlara tekrar çıkar, Hakk'a ulaşır.

Üçüncüsü Allah-u Teâlâ onu vazifelendirmeyi murad etmişse onu o makamdan aşağıya indirir ve vazifedar yapar. Bir veli ikinci turda ne kadar çok yükselirse, üçüncü turda o kadar çok aşağıya iner, irşad ve terbiyesi de o kadar çok tesirli olur.

Allah-u Teâlâ onlarla olmayı emir buyuruyor. Çünkü o kulunun varlığını boşaltmış, kendi lütfu ile doldurmuştur.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

"Ümmetimin âlimleri benî İsrail'in peygamberleri gibidir." (K. Hafâ)

Onların peygamber gibi olması, vazife itibariyle, irşad itibariyledir. Bir taraftan en efdal ümmet, diğer taraftan da en seçkinleri olduğu için Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz'e verilen vazifenin onlara verildiği belirtiliyor. Onlar o zaman o vazife ile vazifeli idi, bunlar da bu zaman bu vazife ile vazifelidirler.

"Allah-u Teâlâ bu ümmete, her yüz yıl başında dinini yenileyecek bir müceddid gönderir." (Ebu Dâvud)

Bunlar yüz senede bir, vazifeli olarak gönderilmiş olanlardır.

"Âlimler peygamberlerin varisleridir." (Buharî)

Nübüvvetin üstünde hiçbir rütbe olamayacağına göre, bu rütbeye vâris olmaktan daha büyük şeref tasavvur edilemez.

Hadis-i kudsî'de geçen:

"Böylelerinin sözleri peygamberlerin sözleri gibidir." beyanını bu üç Hadis-i şerif'le izah etmiş olduk.

Bu Hadis-i şerif'ler şu hakikati bildiriyor ki; hakiki kıldığı âlimleri, Allah-u Teâlâ bizzat kendisi destekliyor.

Bir Âyet-i kerime'de:

"Ona kendi ruhumdan üfledim." buyuruluyor. (Sâd: 72)

Bunlar bizzat Allah-u Teâlâ'nın kendi lütfundan kudsî ruhla desteklediği kullardır.

İşte fazilet buradan geliyor.

Allah-u Teâlâ dilediği kulunun rûhâniyetinden lâtifeler halkeder. Ne kadar halkettiğini O bilir ve o lâtifeleri O çalıştırır, bazen kişinin haberi bile olmaz. Bu gizli bir ilimdir.

Bunlar Allah-u Teâlâ'nın rûhâniyetle, kudsî ruhla desteklediği kullardır.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruhla takviye edip desteklemiştir." (Mücâdele: 22)

"Biz onu kudsî ruhla destekledik." (Bakara: 87)

"Allah dilediğini yardımıyla destekler." (Âl-i imrân: 13)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashab-ı kiram'dan Hassan bin Sâbit -radiyallahu anh- hakkında:

"Allah'ım! Onu kudsî ruhla destekle!" diye duâ buyurmuştur. (Buhâri)

Bu gibi kulların rûhâniyetleri daima uyanıktır.

Cismâniyetin uyuması veya uyanık olması rûhâniyeti etkilemez. O daima uyanık olduğu için Hazret-i Allah o rûhâniyetten lâtifeler halkeder ve onları hareket ettirir.

Allah-u Teâlâ'nın lütuf izniyle kendisinden mânen istimdat edenlerin yardımına yetişir, ister yakın ister uzak olsun...

Bir de ikinci noktayı arzedelim:

Rahman'ın idare ettiği bunlar olup, bunlara yapışan kimselerin Hakk'a yapışmış olduğu gibi; Hakk'ın öne sürmediklerini de şeytan idare eder ve onlara yapışan şeytana yapışmış olur.

Hülâsa-i kelâm:

Bu gibi kimseleri Rahman seçmediği ve ileriye sürmediği için; annesi, babası, kardeşi seçtiği için, halk ileriye sürdüğü için, onlar şeytanın robotlarıdırlar.

Nefsini ilâh edinenlerin, Allah-u Teâlâ'nın yolunu kesenlerin durumu budur.

Ha sahte peygamber, ha sahte mürşid. Sahte peygamber de yol kesicidir, sahte mürşid de yol kesicidir, eşkiyadır. Ona tutunan şeytana tutunmuştur. Bunların âhirette kurtulmaları da mümkün değildir. Kat'iyetle bunun böyle olduğunu bilin.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...



Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Hidayet Rehberleri Ve Yol Kesiciler - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Hidayet Rehberleri Ve Yol Kesiciler