Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 181.SAYI - Ömer Öngüt
181.SAYI, Ekim 2008
Hakikat 181. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Kur'an-ı kerim'de muhtelif vesilelerle kıssalara yer verilmektedir. Bu kıssaların gaye ve hedefi insanları imana yöneltmek, inanan insanların imanlarını kuvvetlendirmektir.

İsa Aleyhisselâm'ın zamanından sonra Tarsus'ta Dakyanus isminde zâlim bir kral halkı putlara tapmaya zorluyor, inanan kişileri işkencelerle yıldırmaya ve vazgeçirmeye çalışıyordu. İnananlara karşı baskısı iyice arttı. Bu durumu gören bir grup şuurlu genç çok üzüldüler. Zâlim krala maddeten karşı koyma imkânları mevcut olmadığından, dinlerini ve inançlarını baskıdan kurtarmak ve korumak için şehri terkettiler ve bir mağaraya sığındılar. Yangın alevi gibi etrafı sarmış olan fitneden kaçıp kurtuldular.

Allah-u Teâlâ onlara bir uyku verdi ve üç yüz dokuz sene hiçbir şeyin farkına varmadan uyuyup kaldılar. Sonra Allah-u Teâlâ onları uyandırdı. Onlar bir gün veya daha az uyuduklarını zannettiler.

Allah-u Teâlâ Kehf sûre-i şerif'inin on sekiz Âyet-i kerime'sinde: "Ashâb-ı kehf" yani "Mağara arkadaşları" adı verilen bu iman kahramanı gençlerin hikayesini beyan etmekte ve Azamet-i ilâhî karşısında bu hadisenin pek de şaşılacak bir şey olmadığını haber vermektedir.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Resul'üm! Yoksa sen Ashâb-ı kehf'i ve Rakîm'i, bizim şaşılacak âyet (mucize)lerimizden mi sandın?" (Kehf: 9)

Ashâb-ı kehf kıssasını anlatan Âyet-i kerime'lerin ilkinde bahsi geçen "Ashâb-ı rakîm", Ashâb-ı kehf'ten başka kimselerdir.

Nakledildiğine göre bunlar yağmurlu bir günde bir mağaraya sığınmak zorunda kalan üç kişiydiler. Dağdan yuvarlanan bir kaya mağaranın ağzını kapayınca, hayatları boyunca yaptıkları en değerli birer iyiliği anarak bu sıkıntıdan kurtulmaları için Allah-u Teâlâ'ya duâ ettiler. Allah-u Teâlâ da duâlarını kabul ederek onları kurtardı.

Yâsin sûre-i şerif'inde geçen kıssada ise kendilerini Hakk'a dâvet için gönderilmiş olan elçileri Antakya halkının nasıl reddettikleri ve o elçilerin de kendilerini nasıl savunmuş oldukları anlatılmaktadır:

"Onlara o memleket halkını (Antakyalılar'ı) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi." (Yâsin: 13)

Bu kıssa, gerek üzerlerine azap sözü hak olanları korkutmak ve gerekse uyarılara kulak verenleri müjdelemek hususunda Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e ve onun güzide ümmetine vâdedilmiş olan tebşirlerin mühim bir numunesini vermektedir.

İslâm daima galiptir, mağlup edilemez. Allah-u Teâlâ inananların her zaman için yanındadır. Dinine yardım edenlere yardım eder, lütfu ile destekler.

Allah-u Teâlâ bu hadiseyi şöyle haber veriyor:

"O zaman kendilerine iki elçi göndermiştik de onları yalanlamışlardı." (Yâsin: 14)

Dikkat edilirse onları görünüşte İsa Aleyhisselâm gönderdi, fakat Hazret-i Allah "Biz gönderdik." buyuruyor. "Biz gönderdik." buyurulması, İsa Aleyhisselâm tarafından gönderilmeleri de Allah-u Teâlâ'nın emriyle olduğundan dolayı olmuş oluyor.

Binaenaleyh, bu gönderilenler Allah-u Teâlâ'nın emrini tebliğ ediyorsa, gönderilmiş olduğu için, halkın onlara itaat etmesi gerekiyor.

Onlara isyan eden, gönderene isyan etti demektir. Ahirette de bundan ötürü muhasebeye çekileceği şüphesizdir.

Resulullah Aleyhisselâm bir Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Âlimler peygamberlerin vârisleridir." (Buhârî)

Onların vekillerinden murad, kibar-ı evliyâullah'tan olan mürşid-i kâmillerdir. Başkasına şâmil değildir.

Peygamber Aleyhimüsselâm Hazerâtı ümmetlerini kati delillerle Allah yoluna dâvet ettikleri gibi, Vâris-i enbiyâ olan ümmetin seçkinleri de halkı Hakk'a dâvet ederler.

Nübüvvetin üstünde hiçbir rütbe olmayacağına göre, bu rütbeye vâris olmaktan daha büyük şeref tasavvur edilemez.

Dünya bozulmaya yüz tuttuğu, fitne ve fesadın arttığı bir zamanda Allah-u Teâlâ sevdiği ve seçtiği bu kullarından birini gönderir, o ifsadı kaldırır.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - İman Mücadelesine Örnek "Ashâb-ı Kehf" Ve "Habib-i Neccâr" Kıssası - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
İman Mücadelesine Örnek "Ashâb-ı Kehf" Ve "Habib-i Neccâr" Kıssası