Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
İSLÂM İLMİHALİ - Allah-u Teâlâ’nın Kitaplarına İnanmak - Ömer Öngüt
Allah-u Teâlâ’nın Kitaplarına İnanmak
İSLÂM İLMİHALİ
Dizi Yazı - İslâm İlmihali
1 Temmuz 2008

 

İSLÂM İLMİHALİ

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN
KİTAPLARINA İNANMAK

 

Allah-u Teâlâ insanlara hidayet yolunu göstermek, dalâletten kurtarmak, dünya saâdetine âhiret selâmetine erdirmek için peygamberlerinden bazılarına "Kitaplar" bazılarına da "Sayfalar" göndermiştir.

Her peygambere, gönderildiği insanlar arasındaki ihtilâf ve ayrılıkları halletmek için bir kitap verilmiştir.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"İnsanlar bir tek ümmet idi. Bu durumda iken Allah müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermeleri için onlarla birlikte hak kitaplar indirdi. İndirilen kitapta, gönderilen peygamber ve onun dininde hiç kimse ayrılığa düşmedi. Ancak kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan, ihtirastan ötürü kendilerine kitap verilenler ayrılığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izni ile inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe eriştirdi. Allah dilediğine doğru yolu gösterir." (Bakara: 213)

Kendisine müstakil bir kitap verilmeyen peygamberler ise, daha önce indirilen ilâhî bir kitaba tâbi olmuşlar ve gönderildikleri milletlere talim ve telkin etmekle vazifelendirilmişlerdir.

Bunun içindir ki Allah-u Teâlâ sadece Kur'an-ı kerim'e değil, daha önce indirilen ilâhî kitapların hepsine iman etmeyi emir buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'ine, peygamberine indirdiği Kitap'a ve daha önce indirdiği Kitap'a iman ediniz." (Nisâ: 136)

Kur'an-ı kerim'de her millete bir peygamber ve her peygambere de bir "Kitap" veya "Suhuf" verildiği bildirilmiş ise de, bütün peygamberlere indirilen kitapların isimleri ayrı ayrı beyan edilmemiştir.

Bu bakımdan Kur'an-ı kerim'de isimleri geçen mukaddes kitapların her birinin Allah kelâmı olduğuna ayrı ayrı inanmak her müslümana farzdır. Bir insan Allah-u Teâlâ'nın indirdiği ilâhî kitaplara inanmadıkça müslüman olamaz.

Ancak Kur'an-ı kerim'den başka diğer kitapların bir kısmı tamamen kaybolmuş, günümüze kadar gelenler de tahrif edilerek ilâhî kitap özelliğini yitirmiştir. Biz bozulmuş olan bu kitapların Allah'tan gelen ilk şekline inanıyoruz.

 

SUHUF:

İlk gelen kitaplar, küçük toplulukların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde sahifelerden ibaret idi.

Âdem Aleyhisselâm'a 10 sayfa, Şit Aleyhisselâm'a 50 sayfa, İdris Aleyhisselâm'a 30 sayfa, İbrahim Aleyhisselâm'a 10 sayfa indirilmişti. Bugün bu sayfalardan hiçbiri mevcut değildir.

Suhuf adı verilen bu kitaplardaki bilgiler daha tafsilâtlı bir şekilde Kitab-ı kerim'imizde bizlere anlatılmıştır.

Âyet-i kerime'de:

"Doğrusu bu hükümler ilk sahifelerde, İbrahim ve Musâ'nın sahifelerinde de vardır." buyuruluyor. (A'lâ: 18-19)

 

KİTAPLAR

Büyük toplulukların peygamberlerine büyük kitaplar gönderilmiştir.

Musa Aleyhisselâm'a Tevrat,

Dâvud Aleyhisselâm'a Zebur,

İsâ Aleyhisselâm'a İncil,

Muhammed Aleyhisselâm'a ise Kur'an-ı kerim verilmiştir.

 

KUR'AN-I KERİM:

• Allah-u Teâlâ'nın en son ve en büyük kitabıdır. Cebrâil Aleyhisselâm vasıtası ile peygamber Muhammed Aleyhisselâm'a indirilmiştir. Ondan bize kadar tevatür yoluyla, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir kesinlikle ulaştırılmıştır. Bütün insanlığa gönderildiği için, bozulmadan muhafaza edileceği de garanti altına alınmıştır.

Âyet-i kerime'sinde:

"Bir zikir olan Kur'an'ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz." buyuruyor. (Hicr: 9)

• Kur'an'ın ismi, bizzat Allah-u Teâlâ tarafından verilmiştir:

"Muhakkak ki o, elbette çok şerefli bir Kur'an'dır." (Vâkıa: 77)

Kur'an-ı kerim'in bundan başka elli kadar isim ve sıfatları vardır. Bunlardan en meşhurları; Kitap, Furkan, Tenzil, Zikir, Hakk, Nûr, Mübin, Burhan, Kelâmullah, Hablullah'dır.

• Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kırk yaşına ulaştığı yılda, Ramazan ayının Kadir gecesi sabah olurken ilk defa Kur'an-ı kerim vahyedilmeye başlanmıştır. Peygamberlik müddeti süresince zaman zaman ve çeşitli vesilelerle, âyet âyet, sûre sûre nâzil olmuş ve yirmi üç senede tamamlanmıştır.

Âyet-i kerime'lerin pek çoğu, o âyetle ilgili bir hâdise üzerine veya sorulan bir soruya cevap olarak indiriliyordu. Buna nüzul sebepleri denir.

• Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz gelen vahyi, etrafında bulunan "Vahiy kâtipleri"ne yazdırırdı, her Âyet-i kerime'nin hangi sûreye yazılacağını işaret buyururdu. Derilere, kürek kemiklerine, taş parçalarına, ağaç kabukları üzerine yazılan vahiyler itina ile saklandığı gibi, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve bir çok Ashab-ı kiram tarafından ezberleniyordu. Namazlarda ve namaz haricinde bol bol okunmak suretiyle unutulması önlenmiş, yanlışsız olarak zihinlere yerleşmesi sağlanmıştır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisine gelen vahyi hemen ezberlemiş olur ve asla unutmazdı.

Allah-u Teâlâ:

"Resul'üm! Seni okutacağız da hiç unutmayacaksın!" buyurmuştur. (A'lâ: 6)

Her Ramazan ayında, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz o zamana kadar inmiş olan Kur'an-ı kerim'i Cebrâil Aleyhisselâm'a okur, onunla mukabele ederdi. Vefatından önceki Ramazan'da ise bu okuma ve dinletme işi bir kaç defa tekrarlandı.

Nihayet son gelen Âyet-i kerime ile Kur'an-ı kerim son tertibini almıştı. Fakat Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hayatta iken devamlı vahiy geldiği için baştan sona kadar yazılmış olmakla beraber, bir kitap haline getirmek mümkün olmamıştı. En son indirilen vahiyden dokuz gün kadar sonra da Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz âhirete intikal etmiştir.

• İlk halife Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- zamanında, Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-in müracaatı üzerine Zeyd bin Sâbit -radiyallahu anh- başkanlığında kurulan bir komisyon Kur'an-ı kerim'i bir kitap haline getirmiştir.

Mescid-i nebevî'de çalışmalar başlatıldı. Her Âyet-i kerime ezbere bilinmekle beraber Resulullah Aleyhisselâm'ın huzurunda yazıldığını bizzat gören iki şahidle birlikte ve yazılı olarak getirilmesi şart koşuldu. Böylece Kur'an-ı kerim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in öğrettiği, ezberlettiği ve yazdırdığı şekliyle bir cilt halinde toplandı. Buna "Mushaf" denildi.

Hazret-i Osman -radiyallahu anh- zamanında bu ana nüsha, yine Zeyd bin Sâbit -radiyallahu anh- başkanlığında toplanan bir komisyon tarafından çoğaltıldı.

Birisi Medine-i münevvere'de bırakıldı, diğerleri Basra, Kûfe, Mısır, Bahreyn, Yemen, Mekke... gibi mühim İslâm merkezlerine gönderildi.

• O zamandan bu zamana kadar hiçbir Âyet-i kerime'si, kelimesi, harfi, noktası bile değişmemiştir. Kıyamete kadar da hiç değişmeden devam edecektir. Bir benzeri ortaya konmadığı gibi, bundan sonra da beşer bundan âciz kalacaktır.

Bu vasfa sahip tek kitap odur.

• Diğer İlâhî kitaplar vahyolunduğu zaman yazılmamışlardı. İndirildiği peygamberlerin vefatlarından nice zaman sonra ortaya çıkarılmıştır. Bugün ortada üç Tevrat, dört de İncil bulunmaktadır. Her biri ayrı ayrı Tevrat ve İncil diye kabul olunur. Hiç birbirine uymazlar, birbirleriyle münasebeti olmayan tarafları da pek çoktur. Hatta bir kısmının ifadesi diğerinin ifadesini yalanlamaktadır. Halbuki Allah-u Teâlâ bir Tevrat ve bir İncil indirmişti.

• Kur'an-ı kerim hem söz, hem de mânâ yönünden eşsizdir. Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in en büyük mucizesidir.

Diğer peygamberlerin mucizeleri vefatları ile sona ermiş, o mucizeleri o zamanda hazır bulunanlardan başkaları görmemiştir. Kur'an-ı kerim mucizesi ise kıyamete kadar devam edecektir. Şimdiye kadar en küçük bir sûresi taklit edilememiş, ona benzer bir söz ortaya konulamamıştır.


  Önceki Sonraki