Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - "Çekirge Sürüleri" Her Şeyi Talan Ediyor! - Ömer Öngüt
"Çekirge Sürüleri" Her Şeyi Talan Ediyor!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Haziran 2008

 

"Küresel Sermaye" Denilen "Canavar"

"Çekirge Sürüleri"
Her Şeyi Talan Ediyor!

 

"Canavarlar", "Çekirge Sürüleri":

"Kapitalizm"in zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapma becerisi(!) son yirmi yılda inanılmaz bir ivme kazandı. "Vahşi Kapitalizm" tabiri günümüzde yaşananları ifade etmekte yetersiz kalmaya başladı. Vahşet öyle bir boyut kazandı ki, kapitalist sistemin bizzat kendisini tehdit etmeye başladı.

Dünya büyük bir krize, krizden öte ekonomik düzen evrilmesine hazırlanıyor. Bunun en büyük delilini kapitalist dünyadan gelen telaşlı açıklamalar ve şiddetli eleştirlerde görüyoruz.

Mayıs ayında Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, küresel finans piyasalarının bir "Canavar" haline geldiğini söyledi, bankacıları servetlerin büyük çapta yıkımına yol açmakla suçladı, Avrupa'daki bankacılık kültürünün bütünüyle yeniden inşa edilip düzenlenmesi çağrısında bulundu.

2005 yılında da yine Almanya başbakan yardımcısı hedge fonu olarak bilinen uluslararası fonları (Bu fon sahiplerinin en meşhuru George Soros'tur.) "Çekirge sürüsü"ne benzetmiş, sadece kâr odaklı çalışan bu fonları demokrasi için doğrudan bir tehdit olarak tanımlamıştı.

"Bu tür açıklamalar niye hep Almanlar'dan geliyor?" diye sorabilirsiniz ya da "1 trilyon dolara yakın ihracatı ile dünyanın en büyük ihracatçısı bir ülke niye şikâyet ediyor?" diye de sorabilirsiniz. Veyahut "Almanya öteden beri küresel sömürge düzeninde hakettiği payı alamadı, şikâyeti bu yüzden!" diye de yorum getirebilirsiniz.

Bunlar işin bir boyutu. Ancak bizim açımızdan esas sorulması gereken soru değil.

Esas soru şu: "Almanya gibi bir devlet bizimkilerin dış sermaye diye ağızlarının suyu akarak baktıkları küresel sermayeden 'Canavar', 'Çekirge sürüsü' gibi yaftalarla şikâyet ederken, Türkiye'nin durumu nedir?"

 

Türkiye'nin Durumu:

Türkiye bu "Canavarlar"ın ve "Çekirge sürüleri"nin talan ettikleri, kanını emdikleri ülkelerin hemen hemen en başında geliyor.

Bunu rakamlar söylüyor:

"• Türkiye 1980-2007 sonu arasında 1 trilyon 800 milyar dolardan fazla bir kaynak elde etti. Bu kaynağın 1.2 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi.

• 1980-2007 ikinci ay arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti.

• Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu, yapılan borçlanma karşılığında son 27 yıl içinde 400 milyar dolardan fazla, sadece faiz ödedik.

• Ödediğimiz iç borç faizi, dış borç için ödediğimiz toplam faizin dört ila beş katı olarak gerçekleşti. Her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde 1'in altında gerçek ve tüzel kişi inanılmaz gelirler elde etti.

• 400 milyar faiz ödediğimiz dönemde sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri, personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı.

• Yatırım harcamalarımız son 27 yılda iki buçuk-üç kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz 75'ten, dış borç faiz ödemelerimiz ise 19 kattan fazla arttı.

• 1999-2007 başı arasında ödediğimiz faiz haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti ve 2004 yılında 1 milyar doları dahi geçerek tepe noktasına ulaştı.

• Dış borçların yüzde 50'sinden fazlası son beş yıl içinde alındı.

• Son 27 yılda yatırım harcamalarının toplamı toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız toplam verginin yüzde 15'inin altında kaldı.

• 1999-2007 ikinci ay arasında Türkiye, 25 milyar dolara yakın bir yatırım yaparken, 85 milyar dolarlık personel harcaması yaptı. Buna karşılık aynı dönemde sadece iç borcun faizine 190 milyar dolarlık, dış borcumuzun faizine de 45 milyar dolarlık bir kaynak ayırmak zorunda kaldık. Bu faizi ödemek için 80 yıldan fazla bir sürede "yaptığımız" ne varsa; rafineri, haberleşme şirketi, ağır endüstriyel yapı, banka, hepsini sattık!

• Bugün Türkiye nominal ve reel olarak dünyanın en yüksek faizini ödüyor! Ama piyasa dediğimiz canavarın gözü doymuyor ve faiz artırması konusunda Türkiye'ye inanılmaz bir baskı var.

Sonuç: Yukarıda sadece makro verileri aktardım. Bunlara sıcak paranın son 5 yılda bu ülkeden kâr adı altında transfer ettiklerini ve Avrupa Birliği yalanı altında özümüze sokulan nifak tohumlarını da ekleyin, sonuç gayet net!" (Yiğit Bulut, 19 Mayıs 2008, rotahaber, "Kraliçe hazretleri sanki 'sömürge' geziyor" başlıklı yazısından)

19 Mayıs tarihli bir başka haber:

"Global Açığa Türkiye Yaması

Dünya devleri Türkiye ile güldü. Krizlerde bile Türkiye'den vazgeçmeyen yabancı yatırımcılar, buradan kazanıyor. Global çalkantıda birçok ülkede yara alan yabancılar kan kaybını Türkiye'den elde ettiği kârla gideriyor."

Kapitalizme entegre (!) olmakla iftihar eden Türk münevverleri(!)ne bakılırsa sıcak para deryasında yüzüyoruz, keyfimiz tıkırında.

Bu faiz ve kumar düzenine halkı da alıştırdılar. Herkesin cebinde bir sürü kredi kartı. Bankalar sanki baba ocağı.

Halkın borcu 5 yılda 3-5 katrilyondan 100 katrilyona çıkmış, borsanın %70 i yabancıların eline geçmiş, ilk 100 sanayi kuruluşunun hemen hepsi yabancı ortaklarla al gülüm-ver gülüm, devletin elinde işe yarar ne varsa yabancıya satılmış....

Kimin umurunda?

 

Küresel Sömürü Düzeni
Devasa Boyutlara Ulaştı:

Paradan para kazanma sistemi, (küresel kumar ve faiz ekonomisi) özellikle bilişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler sayesinde o kadar büyüdü ki, kendi kendisini bile tehdit eder hale geldi.

Bu çekirge sürülerinin büyüklüğü 1990'da sadece 39 milyar dolardı. 2000'de 491 milyar dolara, 2007'de ise tahmini olarak 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe eriştiler.

 

Vahşi Çekirge Sürüleri,
Acımasız ve Kuralsız Hareket Ediyor:

1997 Asya krizi, 1998 Rusya krizi ve 2001 Türkiye krizlerinde bu çekirge sürülerinin parmağı vardı.

Daha 1992 yılında Soros İngiltere'yi bile devalüasyona zorlamıştı, bir gecede 1 milyar dolar para kazandı.

Kapitalist sistemin ağa babası İngiltere'ye merhamet etmeyen bu çekirge sürülerinin bize merhamet edeceğini düşünen var mı? Bazı ahmaklar var tabii.

Şimdi bu vahşi sürülerinden merhamet umanlar ya da bunların verdikleri sözü tutacaklarını zannedenlere kör, ahmak, aptal ne derseniz yakışır.

Bu vahşiler atalarının izinde giden sömürgeci sürüleridir. Milyonlarca insan ölmüş, aç kalmış, susuz kalmış, anarşi kol gezmiş umurlarında değildir. Para söz konusu olduğunda hiçbir ahlâk kaideleri ve ilkeleri de yoktur.

İspanyol istilacılar Güney Amerika'yı işgal etmeye başladıkları zaman 1532 yılında İnka imparatoru Atahualpa'yı esir aldıklarında serbest bırakmak için fidye istediler. İspanyol kumandan Pizarro savaş esirini bırakma karşılığında İnkalılardan 7 metre boyunda 5 metre eninde ve 2.5 metre yüksekliğinde bir odayı dolduracak kadar altın istedi. Tarihin gördüğü en büyük fidyeyi topladıktan sonra ise esirini öldürmekte hiç tereddüt etmedi. Haçlı seferleri olsun, bilumum Batı tarihi olsun bu tür kalleşliklerle doludur.

Bu olaydan sonra topları, tüfekleri, kılıçları, zırhları ve atları olmayan İnka halkının ve diğer Güney Amerika yerlilerinin milyonlarcası soykırımdan geçirildi. Ölümüne çalıştırılan yerliler akıl ve havsala almayacak kadar büyük acılar yaşadılar. Çocuklar annelerinin gözleri önünde doğranıp köpeklere yem olarak atıldı.

Kuzey Amerika yerlileri daha savaşçıydı. Ancak 1780'li yıllarda üzerlerine gönderilen büyük ordular karşısında tutunamadılar.

Birinci Dünya Savaşı'na gelinceye kadar hemen tüm dünyayı sömürgeleştirdiler. Nüfuz edemedikleri ülkeler büyük orduları ve bu sömürgecilerle boy ölçüşebilecek silahları olan milletlerin ülkeleri oldu. Japonlar, Türkler, Ruslar.

Güney Amerika çok kolay bir avdı. Atları, kılıçları olmayan, zırh yerine kalın abalar giyen İnka savaşçıları küçük birlikler karşısında kitleler halinde telef oluyorlardı. İnka imparatoru Atahualpa'yı esir alan Pizarro'nun askerlerinin hepsi topu topu 168 kişiydi. Halbuki İnka imparatoru 80 bin savaşçısı ile tahtının üzerine kurulmuştu. Omuzlarda tahtının üzerinde oturan İnka imparatorunu İspanyollar uzun süre yere düşüremediler. Zira her ölen askerin yerini hemen yenisi alıyordu. İspanyollar binlerce yerliyi öldürdüklerinde tek bir İspanyol askeri bile ölmemişti. Bu parlak zafer(!)in verdiği cesaretle kısa zamanda tarihte görülmemiş bir soykırım yaşandı. (Halbuki hemen hemen aynı tarihlerde Osmanlı üzerine çullanan Haçlı sürüleri hezimet üzerine hezimet yaşıyorlardı.)

Bu listeyi uzatabilirsiniz. Savunmasız Afrika yerlilerinin Amerika'ya köle olarak kaçırıldığı trajedi sahnesi günümüzdeki yansımaları ile gözümüzün önünde duruyor. Hayvan avlanır gibi avlanan Afrikalılar hayvanlardan daha kötü şartlarda gemilere istif ediliyordu. Öyle kötü bir muamele altında seyahat ediyorlardı ki; Amerika'ya taşınmak üzere gemiye bindirilenlerin bile ancak yarısı hayatta kalabiliyordu.

Afrika'da bugün de durum pek değişmiş değil. İşe yarar tarım arazileri ve maden ocakları beyaz adamların elinde. Yerli halk, atalarının topraklarında işçi (daha doğru bir tabirle günlük 1-2 dolar karşılığında çalışan modern köleler) olarak yaşıyorlar. Yıllar yılı üzerlerinde tıbbi deneyler yapıldı, kobay olarak kullanıldılar.

Bu sömürgeci ruh ve zihniyet bugün eski halinden hiçbir şey kaybetmemiş olarak devam ediyor. Zırhlı süvari birliklerinin yerini çelik yelekli, siyah gözlüklü otomatik tüfekli askerler aldı. Büyük başlar ise takım elbiseli, kıravatlı modern(!), demokrasi havarisi(!) insanlar olarak arz-ı endam ediyorlar.

Tarihte bunları ancak Selçuklu ve Osmanlı gibi muhteşem iki devletin sahibi Türkler durdurabilmişti. Bu yüzden bizden çok çekinirler. Onun için sinsi sinsi sömürmeye çalışırlar. Bizi uyuta uyuta işlerini görmek isterler. Epey de yol aldılar.

Bazı ahmaklar istediği kadar bunlarla dostluk peydahlayacağım diye uğraşıp dursun; bu millet onların nazarında sömürülecek bir millettir. Bu topraklar yeraltı ve yerüstü kaynakları ile iştah kabartan bir coğrafyadır.

Fidyemizi şimdilik tıkır tıkır ödüyoruz. Bazı haftalar 1 milyar dolara varan faizler ödedik. Faiz ödemeye devam ediyoruz. Bulmuşlar bir inek habire sağıyorlar. Fidye ödeyemez duruma geldiğimizde ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarına koymazlar. Ellerinden geliyorsa bu esiri öldürmekte zerre kadar tereddüt etmezler. Bunu adımız gibi bilmemiz lazım.

Kılıcımız keskin olduğu için kılıçla üzerimize gelemiyorlar. Kılıcımızı elimizden almak için her yolu denediler. İçimizdeki hainleri kullandılar, dışımızdaki hainleri kullandılar. Ancak ne yaptılarsa kılıcımızı bilemekten öteye geçemediler.

Bu bir lütf-u ilâhi'dir. Atalarımızın dualarının, Allah-u Teâlâ'ya teslimiyetlerinin, her bir karışı şüheda kanı ile yoğrulmuş bir vatan bırakmış olmalarının manevî mirası ve Allah ehli'nin manevî teveccühü ile ayakta duruyoruz.

 

Vahşi Çekirge Sürülerine
Anladıkları Dilden Konuşmaktan Başka Çare Yoktur:

George Soros'un bugüne kadar para kaybettiği tek ülke Rusya oldu. 1998'de yaşanan ekonomik kriz ve sonrasında gelen moratoryum yüzünden Soros 2 milyar dolar zarara uğramıştı.

Rusya ve Arjantin morotoryum ile paçayı kurtardılar. Putin "Kapitalist düzene entegre" iş adamlarını ülkesinden temizledi, sonrasını biliyorsunuz. Devlet başkanlığını bırakmadan bir gün önce de petrol, gaz, telekominasyon başta olmak üzere stratejik 42 sektörde yabancıların iş yapmasını yasaklayan bir karara imza attı.

Bu çekirge sürülerine şiddetli ve tedbirli cevap verilmezse gelinecek nokta Türkiye gibi ülkelerin geldiği noktadır. Bugün IMF ile iş yapan tek ülke Türkiye. IMF iflas etmek üzere, ancak Türkiye'den aldığı faiz geliri ile işi biraz idare ediyor.

Türkiye treni kaçırdı denilebilir. Veyahut bu çekirge sürülerinden kurtulmak için ödeyeceği diyet büyüdü de denilebilir.

Halk da kredi kartı-faiz sarmalında uyuştu kaldı. Bir zamanlar kredi borçlusu insan sayısı yüzbinlerle ifade edilirken bugün 8 milyona ulaştı. Her bir borçlunun 4-5 kişilik bir ailesi olduğunu düşünürseniz, Türkiye halkının yarısından çoğunun faiz borçlusu olduğu ortaya çıkar.

Bizi esir alıp, memleketimiz üzerinde ameliyatlar yapmaya çalıştılar. Ancak kılıcımız keskin olduğu için muvaffak olamadılar. Kılıcımızı köreltmek istediklerinden şüphemiz olmasın. Yunanistan'ın milyarlarca euroluk bir silahlanma atağına geçmesi hafife alınmasın.

Küffar planlarını uygulayamıyor, muvaffak olamıyor. Ancak ahmaklığımızın, tedbirsizliğimizin, basiretsizliğimizin cezası olarak ödediğimiz-ödeyeceğimiz diyet her geçen gün daha çok büyüyor.


  Önceki Sonraki