Dünyayı yöneten "Çete"; "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)" adıyla İslâm Dünyası'na karşı başlattığı "Haçlı Savaşları"nı bütün kini ile ülkeleri kana bulayarak devam ettiriyor. Akla gelen değişik kirli oyunları oynuyor, yeni figüranlarla iktidarları deviriyor, kaos ortamı oluşturuyor; dün alaşağı ettiği kimse ve grupları günü gelince yeniden sahneye sürüyor.
BOP; ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın ifadesiyle; "Fas'tan Afganistan'a kadar 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesidir." Eylem alanı olarak resmen ilan edilen bu sınırların içine ABD kaynaklarına göre 27 ülke ilk planda dahil edilmiştir. Afganistan, Pakistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Moritanya, Somali, Suudi Arabistan, Suriye, Tunus, Ürdün, Yemen, Sudan, Türkiye... Hindistan sınırından Fas'a kadar olan coğrafya BOP'un faaliyet alanıdır.
BOP'un temel amacı İslâm Dünyası'nı siyasi, iktisadi, kültürel açıdan sömürgeleştirmek, esaret altına almaktır.
BOP'un başı çeken aktörlerinin İsrail, ABD, AB olduğu malumdur. Esas gayelerinin ise "Büyük İsrail Projesi" olduğu gizlenen bir gerçektir. İran-ABD restleşmesi, Irak'ın işgal edilişi, PKK'nın bizzat Amerika ve Avrupa tarafından İsrail direktifleri doğrultusunda beslenmesi-kullanılması, Afganistan'ın yağmalanması ve Pakistan'da istikrarsız bir ortamla; Çin, Rusya, Hindistan, İran bloklaşmasına set çekmek amaçlardan birisidir.
Önemli bir potansiyel güç olarak gelişme gösteren Rusya; yüzyılın en dinamik gücü olarak görülen, hızla kalkınan, nükleer güce sahip Çin; bilgisayar yazılım piyasasındaki başarısıyla dikkat çeken Hindistan ve nükleer çalışmaları ile gündemde olan İran özel bir yakınlaşma içinde bulunuyorlar. Ayrıca Rusya, Çin ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin de içinde bulunduğu Şanghay İşbirliği Örgütü bu yakınlaşmayı pekiştiriyor.
Afganistan bu ülkelere karşı bir tampon bölge olarak işgal edildi. Orta Asya için enerji koridoru oluşturmak için Afganistan'la birlikte Pakistan da stratejik bir öneme sahip.
Afganistan, ABD tarafından El Kaide Örgütü bahane edilerek 11 Eylül sonrasında işgal edildi. Kasım 2001'den itibaren işgal altında tutulan Afganistan tamamen harabeye döndürülmüş bulunuyor. Bahane edilen El Kaide örgütü ne bitirilebildi, ne de Taliban hareketi Afganistan üzerinden atılabildi. Zaten iki örgüt de ABD-CIA patentli idiler. ABD yanına aldığı NATO üyesi ülkelerle bu ülkede istediği başarıyı(!) yakalayamadı. Irak'a 160 bin asker gönderen ABD; Afganistan'da bulunan NATO gücüne ait 50 bin kişilik işgal gücünün içinde 28 bin askeri bulundurmaktadır.
Kâbil'deki kukla başkan Karzai; Pakistan'ı Taliban'a destek vermekle suçluyor. Karzai şimdilik işi götürmektedir. Pervez Müşerref'e El Kaide ve Taliban'ın temizlenmesi için destek verilmişti. Pakistan içindeki radikal medrese ve örgütlerin faaliyetlerine son verilmesi amaçlanmıştı. Afganistan işgalinin başarılı olması ve Pakistan'ın ABD'nin denetiminde olması gerekiyordu. Savaş yaşanan bir coğrafyanın tam ortasında Pakistan'ın elinde bulunan nükleer silâhlar mesele olabilirdi. Öyleyse Pakistan denetimsiz, kontrolsüz bırakılamazdı. Müşerref ülkesinde Amerika'nın istekleri doğrultusunda operasyonlar başlatmıştı. Pakistanlıların büyük tepkisine sebep olan bu hareketleri ABD desteklemekteydi.
Nihayetinde Müşerref 11 Eylül saldırısının ardından ABD'nin esas gayesini anlamış olarak, stratejileri çözerek dönüş yapmaya başladı.
Müşerref 2006 yılında Amerika'ya yaptığı ziyarette Bush'la TV kameraları karşısında tartışmış ve Bush'un: "Eğer radikal dincileri temizlemezseniz, Pakistan'ı taş devrine çeviririz." tehdidine; "Biz bağımsız bir ülkeyiz, bize kimse uşaklık yaptıramaz." cevabını vermiş ve neticede ABD'nin niyetini anlamıştı. ABD, Müşerref'i defterden silmişti, ajanlar ve etkili adamlar Pakistan içinde cirit atmaya başladılar. Sonra Butto pazarlandı. Müşerref'le planlar yürümediği anlaşılmıştı. Pakistan Müslüman bir ülke olarak kaosa sürüklenmeliydi. Ülkede idari, siyasi ve iktisadi istikrarsızlık son noktaya getirildi. Müşerref'le kurumlar arasında gerginlikler oluşturuldu. Medreseler ve dini okullarda olaylar başlatıldı. Yönetime karşı halk isyana teşvik edildi. Pakistan'da olağanüstü hal ilan edildi.
Bilindiği gibi Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Afganistan'daki mücahit gruplar birbirlerine girmeye başlamışlardı. Sovyetleri CIA ve Pakistan istihbaratı ISI'nın desteği ile Afganistan'dan kovan mücahitler artık birbirleriyle savaşmaya başlamışlardı. Afganistan'daki bu durumdan endişelenen ABD ülkeyi istikrara kavuşturma işini ISI ve Benazir Butto'ya havale etti. Bunların arasında o zaman Tuğgeneral rütbesindeki Pervez Müşerref de vardı. ISI yöneticileriyle birlikte Taliban yönetimi kurulmuştu.
Pakistan'da ABD oyunu devam etmekteydi. Eski başbakanlardan N. Şerif "Pakistan milleti hep çorba içmeye mahkum olsa bile nükleer denemeleri yapacağız." demişti. Denilen oldu. Daha evvel 1974'te Zülfikar Ali Butto: "Gerekirse ot yeriz ama yine de nükleer silâh yapacağız" demişti.
Pakistan nükleer silâha sahip olmamalıydı. 28 Mayıs 1998 yılında Pakistan her türlü tehdite, şantaja, baskıya rağmen; ABD, İsrail ve Batılı liderlere rağmen nükleer silâh sahibi olmayı başarmıştı. Amerika, Pakistan'ın nükleer silâh edinmesini engellemekte kararlı idi ama olmadı, beceremedi, Pakistan'ı durduramadı. Pakistan; Hindistan nedeniyle bu silâha sahip olmalıydı, Çin'in yardım ve desteği ile başardı.
Artık dünyanın sayılı nükleer güçlerinden birisi olan Pakistan'da kaos ortamı oluşturulmuştu. Bu silâhlar Taliban, El Kaide gibi örgütlerin eline geçmemeli idi. Batılı ülkeler bundan çok çekinmekteler. Müşerref de Kasım ayında yaptığı bir açıklamada kargaşa ortamında kontrolün riskli hale geleceği uyarısında bulunmuştu.
1999'da General Müşerref askeri darbe ile Navaz Şerif'i iktidardan uzaklaştırdı, sürgüne gönderdi, Butto da bu kervana katıldı. İngiltere ve Kanada'da sürgün hayatı yaşadı. Müşerref, ABD tarafından Taliban ve El Kaide'ye karşı kullanılmak üzere verilen 5 milyar doları değişik yerlerde kullandı.
Butto bu arada Pakistan'a dönerek ABD ile; "Ordu içindeki Taliban yanlısı generalleri temizleyerek ülkedeki tüm Taliban ve din okullarını kapatmayı… Pakistan ve Afganistan kökenli (Paştun) Taliban ile Arap kökenli El Kaide'nin arasını açmayı… Pakistan-Afganistan sınırında büyük bir operasyon yaparak Bin Ladin'i yakalamayı ve başkanlık seçimi öncesinde Başkan Bush'a hediye olarak vermeyi…" vaat etmişti. Olmadı, kimin tarafından yapıldığı anlaşılmayacak bir şekilde öldürüldü.
İngiliz Gazetesi Times Butto'nun öldürülmesiyle ilgili çarpıcı bir açıklama yapmıştı. Buna göre; "Butto, mitingden hemen sonra ABD'li senatörler Patrick Kennedy ve Arlen Specter ile buluşacaktı. ABD senatosunun dış operasyonlar komitesinin bu iki üst düzey ismine gizli belgelerin yer aldığı bir kritik rapor sunacaktı. Rapor, Pakistan İstihbarat Servisi ISI'nin, ABD'den alınan paraların terörle mücadele yerine bu hafta yapılacak genel seçime hile karıştırmakta kullanıldığını kanıtlıyordu… Ancak Butto, mitingden sağ kurtulamadı, ABD'li senatörlerle buluşamadı, elindeki bu gizli belgeleri onlara veremedi…"
Hindistan; Pakistan için tetikte bekliyor, ABD; İran için saldırı hesapları yapıyor.
Irak'ı parçaladıktan sonra İran ve Suriye'yi hedef tahtası yapan ABD; Pakistan'ın Rusya ile yakın işbirliğini bahane ederek ülkeyi karıştırmayı sürdürmektedir. Aylardır Pakistan kaynamaktadır. Öldürmeler, bombalamalar, yağmalamalar, saldırılar sürmektedir. ABD, karışıklıklar çıkararak müdahale zemini oluşturmaktadır. BOP'un ana hedeflerinden birisi de bölünmüş, parçalanmış bir Pakistan'dır.
ABD ve İsrail Pakistan'ın Nükleer gücü "Radikal İslamcıların eline geçer" bahanesi ile ülkedeki etnik kökenli bölücü faaliyetleri destekliyorlar. Dünyanın nükleer bir faciadan kurtarılması için Pakistan'ın elindeki nükleer silahların El Kaide ve Taliban eline geçmemesi için önlemler alınması gerektiğini belirten ABD, özel bir işgal için BM teşkilatını devreye sokmak istemektedir. Sonra; ülke parçalanacak, etnik temele dayalı devletçiklere bölünecektir. O zaman Pakistan zararsız hale gelmiş olacaktır.
ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde 2006 yılı Haziran ayında emekli asker Ralph Peters; "Daha iyi bir Ortadoğu nasıl görünür?" başlıklı haritalı bir yazı yayımlamıştı. Bu BOP Haritasında, Türkiye, İran, Irak, Suriye parçalanıyordu. Haritanın diğer bir ucunda ise bölünmüş bir Pakistan yer alıyor, haritada Belucilerin yoğun olarak yaşadığı Pakistan'ın bir bölgesi ile İran içindeki Belucistan birleştiriliyor ve Belucistan devleti kuruluyordu.
Başkan Bush, Bin Ladin eğer Pakistan'da olduğuna dair istihbarat bilgileri alırsa bu ülkeye bir operasyon için emir vereceğini bildirmiş, Müşerref de buna karşı cevap vereceklerini, meseleyi kendilerinin çözeceğini söylemiştir. Batı, bölünmüş, zayıf, yardıma muhtaç, nükleer gücü elinden alınmış bir Pakistan hedeflemektedirler. Demokrasi, insan hakları, yoksulluk kimsenin umurunda bile değildir. 170 milyonluk bu İslâm ülkesinin potansiyel gücü ABD, İsrail ve Batıyı korkutmaktadır. Endonezya da parçalanmaya başlanmıştır.
Kardeş Pakistan'ın Afganistan ve Hindistan sınır bölgeleri zaten her an savaş için bir kıvılcım potansiyeli taşımaktadır.
Pakistan'ı daha zor günler bekliyor.