"Dostumuz" diye yırtındığımız, her isteğini "baş üstüne" deyip onaylayarak yerine getirdiğimiz, oysa her defasında her türlü ihaneti ve kötülüğü gördüğümüz ABD, Türkiye'nin yıllardır başına belâ olan PKK terör örgütünün tamamen yok edilmesi için yapılmaya çalışılan "Sınır ötesi harekat" ın önüne geçebilmek için çırpınıyor.
Türkiye; başta ABD olmak üzere Batıya güvenilmeyeceğini anlamalıdır. Zira bunlar yıllar yılı PKK terör örgütüne, silahlandırmak başta olmak üzere, lojistik destek sağlamak, istihbarat bilgileri vermek, stratejik işbirliği yapmak gibi her türlü desteği verdiler. Terör örgütü Mehmetçikleri şehit ederken, güvenlik görevlilerini, köy korucularını, masum sivil vatandaşları katlederken ABD'nin en üst düzey yetkilileri devamlı oyalama taktikleri uygulayarak "PKK'ya karşı gerekli önlemleri alacaklarını, bitireceklerini" söylemektedirler. Çok pişkin bir tavırla: "ABD, PKK'yla mücadele için hem Türkiye hem de Irak'la iş birliği içinde çalışmaya kararlıdır." diye konuşmaktadırlar.
Türkiye, senelerdir Amerika'nın böylesi bir kararı alıp, yerinde ve zamanında yeterli adımlar atmasını bekledi, durdu. Defalarca terör örgütü konusunda ABD'yi uyardı. Iraklı memurlarına sınır ötesi askeri operasyonun "Irak'ın egemenliğinin ihlali olacağını" söyletti. Oysa ABD, Irak'ın egemenliğini ihlâl etmekle kalmadı, ırzına geçti, ülkeyi yakıp yıktı, harabeye çevirdi. Bir milyon Iraklı öldürüldü, bir buçuk milyon Iraklı göç etti. Yirmi beş binden fazla Iraklı ABD'nin elinde esir tutulmaktadır. Irak fiilen üçe bölündü. Kuzeyde bir kürt devleti bağımsızlık için gün saymaktadır. Peşmerge yerine göre PKK militanı olmakta, PKK militanları zaman zaman peşmergeleşmektedir.
Irak'ın kuzeyindeki kürt gruplar tamamen ABD'nin istek ve emirleri doğrultusunda hareket etmektedirler. Kuzeyinde, güneyinde merkezi hükümet diye adlandırılan sömürge memurlarını takan, hesaba katan yoktur. Bizim askerlerimiz şehit edilirken, olası gelişmelerden kaygılanan ve muhtemel saldırıları hesaba katan Barzani ve avanesi; "Hiçbir gücün ‘Kürdistan' olarak nitelendirilen topraklar üzerinden komşu ülkelere karşı saldırılar düzenlemesine izin verilmeyecektir." diyepartal kesmektedir.
Halen Amerika ne der mantığını anlamak mümkün değildir. Dostumuz(!) ABD, kürtlerin en stratejik müttefikidir. Esasında ABD'nin bölgemizdeki en önemli müttefiki İsrail'dir, İngiltere'dir, Ermenistan'dır. Türkiye bu gerçeği yeniden değerlendirmelidir.
"Avrupa Birliği'ne Uyum Yasaları" adıyla siyasi misyonerlere daha aktif çalışma zemini hazırlandı. Türkiye; "Düz ovada siyaset yapılmalı, Terörle Mücadele Koordinatörlüğü, Barzani-Talabani ile diyaloğ" diyerek oyalandı.
"Tezkerenin çıkması halinde(çıktı) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgeye operasyon düzenlemesi her şeyi çözmez. Tezkerenin çoktan yapılması gerekirdi. Hükümetin siyasi kararlılığı olmadığı için 1-2 sene oyalanıldı. Tansiyon yükselince önce koordinatörlük, ardından anlaşma yapıldı denildi. İkisi de çözüm olmadı. Şimdi tansiyon yine yükseldi. 1 günde 15 şehit verilince hükümetin yapacağı bir şey kalmadı. Önemli olan tezkerenin çıkmasının ardından kullanılmasıdır. Hükümet bunu kullanabilme inisiyatifini gösterecek mi bakalım? Önümüz kış, tezkere hemen kullanılabilirse ancak 1-2 ay operasyon yapılabilir. Bu tezkerenin kışa bırakılması da hükümetin bu konuda kararlı olmadığını gösteriyor. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler bu konuyu gündemde tutarsa tezkere kullanılır. Bakın son dönemde borsa yükseliyor, dolar düşüyor. Türkiye'nin Irak'a operasyon yapmasını istemeyen uluslar arası güçler piyasayı pompalıyor. Hükümete, piyasalar bozulur mesajı verilmek isteniyor. " (Em. Tümgeneral Armağan Kuloğlu)
BOP'un Eşbaşkanı olmakla iftihar edenlerin ABD'ye rağmen karar alması ve uygulaması mümkün değildir. Büyük oyunlar oynanıyor. Türkiye'nin şahsiyeti, şerefi her şeyin üstünde tutulmalıdır. Büyük oynamak için büyük ideallerin devleti olmak gerekmektedir. Türkiye bölgesinde; Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da büyüklük ideallerini bir yana bırakıp, karanlık locaların planlarının uygulayıcısı bir ülke konumuna sokulmuştur.
"Kuzey Irak'a girersek kazancımız ne olur?" diye işin geçiştirilmek istendiği görülmektedir. Girmezsek kaybımızın ne olacağını hiç düşündünüz mü?
"Barzani ve hempaları Irak'ın kuzeyinde devlet kurma çalışmalarını hızlandırırken hiçbir şey yapmayan; hatta Barzani-Talabani'yi meşru devlet adamları gibi gören bu zihniyetin değiştiği söylenebilir mi? Daha düne kadar sınır ötesi operasyon yapılmasına mani olmak için ‘İçerde beş bin terörist var, dışarıda ise sadece beş yüz' diyebilen bir anlayış bugün gerçekleri hakikaten görmüş müdür?
...
Her defasında sayısı birkaç olarak gelen şehitlere Türk kamuoyu alışmış görünüyordu. Türkçe lisanı ile yayın yapan gazete ve televizyonlar birkaç sayısı ile sınırlı olan şehitleri haber bile yapmıyorlardı. Zaten psikolojik harekât erbabı bir genel yayın yönetmeni diğer meslektaşlarına elektronik posta göndererek, bir veya birkaç şehit gelmesi durumunda bunları birinci haber olarak görmeme teklifinde bulunmamış mıydı?
Kısacası mesele basitti. Kamuoyuna, müzakereleri komediye dönüşmüş olsa bile, Irak içişleri bakanı ile yapılan anlaşma anlatılır ve bunun sonuçlarının beklenmesi gereği güya uzman kişilerce haftalar boyu anlatılabilirdi. Sıcak takip bazen önemli, bazen de önemsiz gibi gösterilir ve tartışmalar uzar giderdi.
Ama Olmadı.
Çünkü hafta sonunda gelen şehit haberleri her şeyi bozdu. Kamuoyunda yükselen infial bir galeyana dönüşme eğilimi gösterdi.
...
‘Türk' ulusal kimliğini bir anda sıfırdan bir etnik kimliğe dönüştürüveren o tartışmanın PKK'yı ziyadesiyle cesaretlendirdiğine şüphe yok.
...
İşin diplomasi ve siyasi ayağında da meseleyi Amerika ile anladığı dilden konuşmak lazımdır. Amerika'ya bir yandan bu bölgede Kürt devleti kurup, öte yandan da bizimle dost kalamayacağı gayet açık bir dille anlatılmalı ve bunun da gereği yerine getirilmelidir. ..." (Hasan Ünal. Tercüman. 11. 10. 2007)
Doğru söze ne denir?
Türk yetkililer sözde ermeni soykırım yasa tasarısının engelleneceğini belirtiyorlardı. Olmadı, beceremediler. Zaten pek çok ülke bu paçavra yasayı meclislerinden geçirdiler. Bir iki kınama, tartışma, boykot ve ardından unutulup giden heyecanlar.
İran ile imzalanan gaz anlaşması ABD ve İsrail'i çok kızdırmış olmalı ki Amerika'daki güçlü yahudi kuruluşu ADL hemen karşı atağa kalkarak ermenilere soykırım yapıldığı tezine sarılıyorlar. Kuruluşun başkanı Tom Lantos ermenileri destekleyen açıklamalar yaparak ABD ile İsrail'in Türkiye'ye karşı şantajlarını artırmalarını tetikliyordu. Bizim batı ayarlı jönlerimiz bu kulübün şeref misafirleri olarak orada ağırlanıyorlardı. Washington'un PKK ve sözde ermeni soykırım yasa tasarısını ele alıp önümüze sürmek istemesinin amaçlarından birisi de Türkiye'ye karşı provokasyonların devam edeceğini göstermektedir. İyi veya kötü bu ülke ile ilişkilerimiz yine devam edecektir. Her tarafa saldıran ABD, döktüğü kanların içinde yakın bir zamanda boğulacaktır. Amerikan İmparatorluğu'nun zevali yakındır.
Konu sadece işin askeri boyutunu ilgilendirmiyor. Bunun kültürel, iktisadi boyutunu da ele alarak, geniş bir çerçeve içinde değerlendirmeye tabi tutup, terör örgütünün finans kaynaklarını kurutmakla, Barzani'nin beslendiği kaynakları çökertmek işin ana noktalarıdır. Türkiye'siz bir Barzani'nin yaşaması imkânsızdır.
Hangi operasyon önce olacak?
"Kritik gündemden seçtiğim bu iki Türkiye fotoğrafı tahminlerin ötesi sıkıntılı günlerin içinde olduğumuzun ispatı. Peki içerden dışarıya ‘siyasi destek' hallerine karşın bir şey yapamayanlar acaba PKK'nın destekçisi Barzani'nin Türkiye içinden ‘ekonomik beslenme' vaziyetlerini neden tamamen yok edemiyorlar?
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Birimi (KOM) Necirvan Barzani'nin sigaralarının peşinde. Şırnak ve çevresinde bir süredir sigara kaçakçılığına yönelik operasyonlar yapan güvenlik birimleri ilginç bağlantıları ortaya çıkardı. Katırlarla Kuzey Irak'tan kaçak olarak Türkiye'ye sokulan sigaraların, Barzani ailesinin Bulgaristan'daki sigara fabrikasında imal edildiği, Mersin Serbest Bölgesi'ndeki şirketler üzerinden Kuzey Irak'a gönderildiği ve bölgedeki yerel kaçakçılık organizasyonlarınca yasadışı olarak Türkiye'ye sokulduğu belirlendi.
Özellikle Avrupa ülkelerinde kullanılmayan tütünün Sofya yakınlarında faaliyet gösteren ve KDP lideri Mesut Barzani'nin yeğeni Neçirvan Barzani'ye ait olduğu belirtilen sigara fabrikasında Prestige markasıyla işlendiği anlaşıldı. Üretilen sigaraların yine aileye yakınlığıyla bilinen kişilere ait olan Mersin Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren firmalar aracılığıyla K. Irak'a taşındığını belirleyen KOM birimi, Zaho'daki bir işyerinden Türkiye'ye yönelik sigara kaçakçılığının organize edildiğini saptadı.
Kaçakçı gruplar, sınırın K. Irak bölümündeki bir geçitte bölgeyi kontrolde tutan terör örgütü PKK'ya da vergi adı altında haraç veriyor. Sigaralar Türkiye'de Güneydoğu'da satışa sunuluyor. Bu kaçakçılık organisazyonunda bazen resmi devlet görevlilerinin de görev aldığı tespit edildi.
Korkunç değil mi? Benzer kaç örnek dosya var tahmin edin. Ya Habur konusu? Sınır ötesi operasyon oynaşmaları bir yana, ‘ekonomimizden beslenenleri imha edecek büyük operasyon' ne zaman olacak dersiniz?" (Güler Kömürcü. Akşam: 16.10.2007)
Her şeye; "ABD'ye, Batı'ya, İsrail'e, Irak'a rağmen K. Irak'a kalıcı harekat yapılmalıdır." Amerika bölgeden çekilecekmiş veya çekilmeyecekmiş, bunun üzerinde durmadan; sadece Türkiye'nin ve Kerkük-Musul Türkleri'nin insanca haklarını sağlamak için ne gerekiyorsa o yapılmalıdır. Genelkurmay Başkanı'nın ifadesiyle: "Oraya müdahale gereklidir. Müdahale edersek istediğimizi alırız."
ABD'nin sözde ermeni soykırım yasa tasarısı ile ilgili olarak Büyükelçisi Ross Wilson; "Türk yetkilileri, ermeni soykırımı tasarısı geçerse almayı düşünebilecekleri hiçbir somut tedbiri bizimle görüşmediler." diyerek Türkiye'yi yöneten zevatın ne kadar yüksek bir hareket kabiliyetine sahip oldukları konusunda bizi ikaz ediyor.
Dostumuzu, düşmanımızı tanımamız gerekiyor: "ABD dostumuz mu? Düşmanımız mı?"