Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 158.SAYI - Ömer Öngüt
158.SAYI, Kasım 2006
Hakikat 158. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Allah-u Teâlâ yeryüzünde haksız yere büyüklenenlerin, koyduğu hükümlerden yüz çevirenlerin, ne kadar delillerle karşılaşsalar bile inanmayanların, doğru yolu apaçık görseler bile o yolda yürümeyenlerin, dalâlet yollarına daldıkça dalanların durumlarını ve âkıbetlerini bir Âyet-i kerime'sinde şöyle beyan buyurmaktadır:

"Yeryüzünde haksız yere böbürlenip büyüklük taslayanları âyetlerimi idrakten çevireceğim, anlamaktan mahrum edeceğim." (A'râf: 146)

Kalpleri öyle mühürlenecek ki; dinin inceliklerini, ilâhî hükümlerdeki hikmet ve hakikatleri anlamazlar, gerçeklere nüfuz edemezler.

"Onlar bütün âyetleri görseler yine de inanmazlar." (A'râf: 146)

Büyüklük taslamaları onları tasdik etmelerine mâni olur, tefekkür etmezler, ibret almazlar.

"Doğru yolu görseler onu yol edinmezler." (A'râf: 146)

Kendilerini sapıklık kapladığı için Hakk'a yönelmezler ve o yolun doğru olduğunu görmelerine rağmen o yolu tutmazlar.

"Azgınlık yolunu görseler hemen onu yol edinirler." (A'râf: 146)

Hevâ ve heveslerine uygun ve bâtıl arzularına ulaştırıcı olmasından dolayı, dalâlet yolunu kendilerine hiç ayrılmayacakları bir yol olarak seçerler.

"Çünkü onlar âyetlerimizi yalanladılar ve onları umursamaz oldular." (A'râf: 146)

Onların bu gafletleri yanılmak ve bilgisizlikten kaynaklanan bir gaflet değil, Hakk'a ve hakikate yüz çevirmelerinden kaynaklanan bir gaflettir.

Onlar Allah-u Teâlâ ile ilgilerini kesmişler, halk ile ilgilerini kurmuşlar. Onların alış-verişi halk iledir. Yalnız ve yalnız nam, şöhret, gösteriş, riyaset ve mevki düşünürler.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Onlar hem insanları Kur'an'dan menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar.

Böylece ancak kendilerini helâke atarlar da farkına varmazlar." (En'âm: 26)

Allah-u Teâlâ'nın helâl kıldığı şey kıyamete kadar helâldir, haram kıldığı şey de ebediyyen haramdır. Zira İslâm'ın hükümleri zaman ve zeminle sınırlı değildir. Mevki ve rütbesi ne olursa olsun; İslâm'ın helâl kıldığına haram, haram kıldığına da helâl demeye hiç kimsenin hakkı ve selâhiyeti yoktur.

Bazıları da hidayetten uzak kimseleri İslâm'a ısındırmak için din adına bazı tavizler vermekte bir mahzur görmezler. Böylece akıllarınca bir münkiri veya bir münafığı dine ısındıracağız derken hem kendileri dinden çıkıp uzaklaşırlar hem de etraflarını dinden çıkarırlar.

Bu noktada örnek olarak; Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem'in, "dini nikâh diye bir şey olmadığını, resmi nikâhın yeterli olduğu" söylemlerine, İslâm dininin hakikatleri gözler önüne serilerek Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerin nûr ışığı altında, mümin kulların aydınlatılmasına, imanlarının muhafaza edilmesine çalışılmıştır.

Nikâhın önemi o kadar büyüktür ki, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm'dan zamanımıza kadar meşru kılınan ve fakat cennet-i âlâ'da da devam edecek olan ibadet nikâh ve imandır. İmanları sebebiyle cennet-i âlâ'ya girenlerin artık mal mülk gibi metaları dünyada kalmıştır. Fakat sahih nikâhla evliliklerini sürdüren mümin ve mümine eşler orada da beraberdirler.

Evlilik bağı, sonucunda karı ve kocayı bağlayıcı, karşılıklı hakların meydana geldiği bir akittir. Bu haklar muhtelif Âyet-i kerime'lerde açıklanmıştır.Karı-koca arasındaki bu hukuka mehir de girmektedir.

Görülüyor ki mehir bir Hakkullah'tır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

"Nikâhınıza aldığınız kadınların mehirlerini bir hak olarak seve seve verin. Bununla beraber eğer mehirlerin bir kısmını kendiliklerinden gönül hoşnutluğu ile size bağışlarlarsa, onu âfiyetle yiyin." (Nisâ: 4)

Bu Âyet-i kerime mucibince mehir nikâhın şartıdır.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Yolların Ayrılış Noktası Hüsranda Olanlar - Hüsrandan Kurtulanlar. - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Yolların Ayrılış Noktası Hüsranda Olanlar - Hüsrandan Kurtulanlar.