Abdülaziz, ağabeyi Abdülmecid’in vefatından sonra tahta geçti. Osmanlı tebası onu “Sultanaziz” olarak adlandırmıştır.
Denizciliğe çok meraklı olduğundan dolayı, büyük bir donanma kurdurmuştur. Çok güçlü ve kuvvetli olduğundan pehlivanlığa meraklı ve heybetli bir padişah idi.
Çok iyi bir harici politika takip ederek Osmanlı Devleti’ni dış güçlere karşı koruyabilmiştir. Fakat Ali Paşa’nın sadrazamlığından sonra, Mahmud Nedim Paşa sadrazam olunca sarayda israf son derece artmıştı.
Abdülaziz, Mısır’a seyahat ederek, Yavuz Sultan Selim’den sonra ilk defa Mısır’a giden Osmanlı Padişah’ı oldu. Mısır ahalisi büyük çoşku ve heyecanla Padişah’ı karşılamıştı. Padişahlar taht mücadeleleri sebebiyle bu tür seyahatlere çıkamıyorlardı. Zira uzun süren yolculuklar, tahtın elden gitmesine sebep olabiliyordu.
1857’de Eflâk ve Boğdan bağımsızlıklarını ilan ederek Osmanlı Devleti’nden ayrılmış oldular. Yunanlılar Giritliler’i isyana teşvik ediyorlardı. Ali Paşa Girit’e 40 bin askerle giderek ıslahatlarda bulundu ve Rumlar da idareye iştirak etmek zorunda kaldı. (1868)
Sultan Abdülaziz, Fransa ve İngiltere tarafından dâvet edildi. Avrupa seyahati 46 gün sürmüştür. Osmanlı tarihinde bir padişah’ın yabancı ülkeye yaptığı tek seyahattir. 1950 yılına kadar hiçbir Türk Devlet başkanı, yabancı başka bir devleti ziyarete gitmemiştir.
Sultan Abdülaziz gittiği bütün ülkelerde büyük bir nümayiş ve ilgi ile karşılandı. Osmanlı Devleti bu çok kötü dönemlerinde bile büyük bir kudrete sahip olduğunu gösteriyordu. Ziyaret ettiği devletler bütün askeri güç ve donanmalarını Sultan’a gösteriyorlardı.
1869 yılında Süveyş kanalının açılmasıyla, Akdeniz yine hareketli günlerine dönerek, bütün devletlerin ilgi alanı olmaya başladı. Zira Ortaasya, uzakdoğu yolları çok kısa mesafeye indirilmiş ve “Ümit burnu” yolu önemini kaybetmişti.
İki devlet adamı Keçecizade Fuat Paşa ile Ali Paşa vefat edince Abdülaziz, dönemi çöküşe doğru yöneldi. Sadaretliğe getirilen Mahmud Nedim Paşa iş göremedi. Sık sık Vezir-i Âzam değiştirildi. Kurulan ordu ve donanmaya kaynak yetiştirilemiyordu. Saray masrafları bir hayli artmıştı. Devlet borçları ise 200 milyon altın olmuş, bütçe açığı ise 5 milyon altını bulmuştu. Saray inşaatları devam etti. Çırağan Sarayı tamamlandı. Beylerbeyi Sarayı yapıldı. Sultan Abdülaziz son yıllarında sakin bir hayata daldı. Neticede hiçbir şeyden haberi olmayan Abdülaziz, tahttan indirildi. (1876)
Dolmabahçe Sarayı yağma edildi. Değerli mücevherler bölüşüldü. Geriye kalan birmilyon altın değerindeki mücevherler Paris’te satılması için Sultan Murad’ın sarrafı Rum Hristaki’ye verildi. Hristaki ise bir daha Türkiye’ye dönmedi ve mücevherler için ise tek kuruş göndermedi. Bir milyon altın değerindeki mücevherlerle yok oldu. Osmanlı tarihinde son derece ihtiraslı, zalim, merhametsiz, kompleksli aptal olarak bilinen Hüseyin Avni Paşa bu hareketlerin başını oluşturdu. Daha önce de Abdülaziz’i zehirletmek istemiş bunu başaramayarak rütbe ve nişanları alınarak Isparta’ya sürülmüştü. Fakat iki sadrazamı zehirleterek öldürtmüştü. Daha sonra ise İngilizlerle irtibat kurmuş ve Keçecizade Fuat Paşa zamanında genaralliğe yükselmişti.
Osmanlı’nın güçlenmesini istemeyen İngiltere Hüseyin Avni Paşa’yı Mithat Paşa aracılığıyla desteklemiş ve Sultan Abdülaziz’in indirilmesi kararlaştırılmıştı. Tahttan indirilince daha önce III. Selim’in kapatılarak öldürüldüğü odaya kapatıldı. Buradan ayrılmayı istedi ve Feriye Sarayına nakledildi. Orada ibadet ve Kur’an-ı kerim okuyarak gününü geçiriyordu. Neticede padişahın öldürülmesi kararlaştırıldı. Hüseyin Avni Paşa, adamlarını göndererek Abdülaziz’in bileklerini keserek öldürdüler.
Yerine Osmanlı Devleti’nin ilk mason padişahı olan V. Murat geçirildi. (1876) Fakat onun da hastalığı neticesinde, tahttan indirilip yerine II. Abdülhamit padişah oldu.
Sultan Abdülaziz Hân’ı tahttan indiren bedbahtlar, pâdişâhı bilek damarlarını keserek şehîd ettikten sonra, kızkardeşi Âdile Sultan yüreğindeki büyük acıyı mısralara dökerek şöyle demişti:
Cihân mâtem tutup ağlasın Abdülazîz Hân’a
Meded Allah, mübârek cismi boyandı kızıl kana.
Nasıl hemşîresi bu Âdile yanmaz o Hâkân’a
Ki, kıydı bunca zâlimler karındaş-ı cihân-bâna.
Rızâ vermezdi adl-ü şefkati zulm-i müşirrâna
Bütün nâr-ı firâkı saldı kalb-i ehl-i îmâna.
O gitti mülk-i ukbâya, firâkı geçti tâ câna
Saraya velvele saldı, cihânı koydu efgâna!..
Âdile Sultan