Vatanın selametini ve iyiliğini düşünen hemen herkesin itiraf edeceği bir gerçek var ki o da ülkemizin maalesef “tam bağımsız” karakterli bir siyaset takip edemediğidir. Yedi düveli dize getirerek gerçek anlamda bağımsız bir devlet kurmayı başarmış bir ülkeden bugünkü duruma; ülkemize nüfuz etmeye, arkamızdan kuyumuzu kazmaya çalışan, bize düşmanlık besleyen ülkelerin dümen suyunda giden bir ülke haline gelişimiz içler acısı bir manzara oluşturuyor.
Nitekim “Türkiye’nin dış siyasetinde karşılaştığı ve ülkemiz açısından tehdit teşkil eden en büyük problem nedir?” sualine verilebilecek tek bir cevap var: “Amerika’nın Irak’ı işgali ve Türkiye’nin buradaki hayati çıkarlarını hiçe sayması, hatta Türkiye’ye düşmanlık mesabesinde politikalar icra etmesi!”
Başka bir soru soralım: “Türkiye’nin iç siyasetinde karşılaştığı ve ülkemiz açısından tehdit teşkil eden en büyük problem nedir?” Bu soruya verilebilecek cevap da belli: “PKK terörü ve dış destekli Kürtçü-bölücü kalkışma” Peki bu dış destek nereden geliyor? İsrail, Amerika ve Avrupa’dan.
Bu kalkışmada İsrail’in payı diğerlerinden çok daha büyük. Bu gerçeği olayların perde arkasını en iyi bilenlerden birisi olma makamındaki bir generalimiz ifşa etti. Şöyle ki: 30 Ağustos’ta Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt konuyla ilgili bir soru üzerine “Türkiye Filistinlileştirilmeye çalışılıyor.” dedi.
Zımnen İsral’i işaret eden bu sözler doğru adresi bulmuş olmalı ki Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 1 Eylül 2005 tarihli yazısında şöyle yazdı:
“Ne Filistini paşam
... geçmişte çok 30 Ağustos gecesi izlemiş bir gazeteci olarak bir tablo beni rahatsız etti.
...Dün görüşünü aldığım insanların çoğu, konuşmanın içeriğinden rahatsızdı.
Bir kere Filistin örneğinin fevkalade yanlış ve talihsiz bir benzetme olduğu konusunda görüşbirliği var.”
Ertuğrul Özkök bu konuşma hakkında görüşlerini aldığı birçok kişinin konuşmanın içeriğinden rahatsız olduğunu söylüyor. Bu kadar rahatsız insanı nasıl buldu bilmiyoruz ancak “Filistin örneğinin fevkalade yanlış ve talihsiz bir benzetme olduğunu konusunda görüş birliği var.” sözleriyle bu “rahatsız kişiler”in rahatsızlıklarının sebebini öğrenmiş oluyoruz.
Görüldüğü gibi Türkiye’ye düşmanlık yapan ülkeler sıralamasında İsrail ve Amerika başı çekmektedir. “Düşmanlık” kelimesi kimsenin ağırına gitmesin. Askerimizi, polisimizi, öğretmenimizi öldüren terör örgütlerini kim besliyor, kim eğitiyor? Türkiye’de fitne tohumlarını kim ekiyor? Emekli paşalarımız hatta Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir orgeneralimiz bile açıkladı bu ülkelerin PKK’ya lojistik destek verdiğini. Gazetelere manşet oldu, Kuzey Irak’ta bu ülkelerin istihbarat elemanlarının terör örgütü liderleri ile görüşmeler yaptığı.
Bir ülkenin düşman sıfatını haketmesi için daha neler yapması lazım? Bütün bu verilerle ikna olmayanlara şu suali sormak isteriz: Siz Hazret-i Allah’tan daha iyi mi biliyorsunuz?
“Allah düşmanlarınızı sizden çok daha iyi bilir.” (Nisâ: 45)
“Birbirine hasım iki zümre.” (Hacc: 19)
“Şüphesiz ki kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.” (Nisâ: 101)
“Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar.” (Bakara: 120)
“Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (Bakara: 217)
“İnsanlar içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri bulursun.” (Mâide: 82)
Artık gözümüzü açalım. Hazret-i Allah’tan daha adil bir şahit ve Âyet-i kerime’den daha büyük bir delil mi bulacaksınız? Haşa.
Son zamanlarda yaşanan özelleştirme tartışmalarına bir bakın. Bir Kanada şirketi Türkiye’ye gelip müzik yayını yapan bir radyo kanalına niye milyonlarca dolar para yatırır ki?
“Süper FM isimli radyo kanalı için yapılan ihaleyi 33 milyon 100 bin dolara CGS grubu kazandı.
...
CGS grubunu Kanadalı Canwest Medya, Turkom İletişim, Global Yatırım şirketleri oluşturuyor.
Kanada’da çok sayıda radyo, TV ve gazetenin sahibi olan Canwest Medya’nın yıllık cirosu 2 milyar dolar. Canwest geçen yıl İsrail’in en prestijli gazetelerinden Jerrusalem post’un yüzde 50’sini almıştı.
İhale, Fon Kurulu’nun onayıyla sonuçlandırılacak.” (Milliyet internet, 21 Eylül 2005)
Müzik sektörü hakkında daha önce şu hatırlatmaları yapmıştık:
“Güçlü devletler ve özellikle ABD iletişim teknolojisinde önde olmak kadar, iletişim araçları ile insanlara ulaşan materyaller üzerinde de tekel kurmaya çalışmaktadır. Yani yazılı ve görsel medya, film endüstrisi, müzik endüstrisi bu tekelleşme gayretinin hedefi olan sektörlerdir. Evet müzik sektörü bile tekelleşme gayretlerinin hedefidir.” (Hakikat, Ocak 2005)
Tüpraş ihalesinde adı geçen, Tüpraş’ın %14’ünü kelepir fiyata alarak büyük kazanç sağlayan İsrail’li Ofer grubu hakkında da medyada pek çok şey yazılıp çizildi.
“TMSF tarafından bugün satışa çıkartılan Süper FM ihalesinden de Global Yatırım çıktı. Tüpraş’ta Ofer’e aracılık yapan, son olarak Galataport ihalesini kazanan konsorsiyum içinde yeralan Global Yatırım bugün de Süper FM ihalesini kazanan grup içinde yeraldı.” (Milliyet internet, 21 Eylül 2005)
Bazıları diyor ki “Amerika Türkiye’nin AB’ne girmesini destekliyor.”
Türkiye’nin tek problemi ve tek hedefi “Soykırımcı Avrupa”nın bir üyesi olmak” olarak bize dayatılıyor. Basında hep bu tür sığ yaklaşımlar arz-ı endam ediyor. Koskoca bir ülke ve devlet saçma-sapan bir cenderenin içinde bocalayıp duruyor. Avrupa’lı siyasetçiler “Türkiye’yi istemiyoruz!” diye bayrak açabiliyor. Ancak Türkiye’de bazı ufak partiler hariç hiçbir parti, hiçbir kurum “AB’ye girmek istemiyoruz!” diye bayrak açamıyor. Sebebini hiç düşündünüz mü?
Dünya’da Avrupa’dan, Amerika’dan başka bir yer yok mu? İslâm dünyasından, Orta Asya Türk cumhuriyetleri’nden, Arap dünyasından, Rusya’dan, Çin’den, Uzak Doğu’dan, Japonya’dan, Latin Amerika’dan, Meksika’dan, Brezilya’dan, Ekvator’dan, Amerika’nın başağrısı Venezuella’dan, Küba’dan, Afrika’dan, Nijer’den, Nijerya’dan, Mozambik’ten haberiniz var mı? Endonezya’dan, Malezya’dan, Malaka boğazından haberiniz var mı? Malezya’nın büyük devlet adamı Mahatir Muhammed birkaç yıl önce Türkiye hakkında, Osmanlı hakkında çok önemli açıklamalar yaptı. Kaç kişi haberdar oldu? Ekvator’da niye karışıklık yaşandı? Bu karışıklık petrol fiyatlarına nasıl yansıdı? Venezuella İslâm ülkelerine niye ilgi gösteriyor? Haberiniz var mı? İslâm’a en yakın ülkeler Katolik Latinler, haberiniz var mı? Japonya’nın Türk bayrağı ile dolaşan prensinden haberiniz var mı? Birçok etnik grubu barındıran Hindistan niye karışmıyor, hızlı bir şekilde kalkınıyor? Pakistan ve Hindistan arasındaki askeri gerilimler hangi aşamada? Doğu-Batı kutuplaşma senaryolarında hep Asya tarafında gösterilen Hindistan’ın askeri destek sağladığı ülkelerin başında İsrail geliyor. Haberiniz var mı? İsrail Amerika’ya rağmen Çin’e askeri teknoloji satıyor. Haberiniz var mı? Rusya hızlı bir şekilde Amerika’nın karşısındaki yerini pekiştiyor, İran’ı destekliyor, Türkiye’ye askeri teknoloji ve uzay teknolojisi dahil bütün kapılarını açarak yakınlaşmaya çalışıyor. Haberiniz var mı? Amerika yer ile yeksan oldu, petrol rafinerileri harap oldu, Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde bir arazi afat yaşadı. Bu yaşanan afatın ne kadarından haberiniz oldu? Bu büyük afat televizyon kanallarında kaçıncı sırada yer bulabildi? Hiç dikkat ettiniz mi? Basın bu kadar Avrupa Amerika hayranı, ne oldu da bunları görmedi? Avrupa’da kıytırık bir köşe yazarı Türkiye hakkında bir şey yazsa anında bizim basında manşet oluyor. İşe yaramaz sıradan bir ajan-gazeteci binlerce kilometre öteden Türkiye’ye bir iki kalem darbesiyle psikolojik harekat yapabiliyor! Bizi maymun yerine koyuyor.
Neymiş? Amerika bizim AB’ne üye olmamızı istiyormuş! Fakat işe bakın ki Almanya’nın Amerika’ya yakın duran politikacısı Merkel Türkiye’yi AB’nde istemiyor. İsrail Türkiye’nin Batı perspektifini destekliyor ama Fransa’da Türkiye aleyhtarlığının bayraktarlığını yahudi kökenli Sarkozy yapıyor. Adamlar kimi nasıl söğüşleyeceklerini gayet iyi biliyorlar. Amerika, AB gerçekten bir birlik olsun istemiyor ki! Bu kadar kör müsünüz? Amerikalı bir savaşman Avrupa’nın geliştirdiği Galileo projesini gerekirse bombalarız diye açıklama yapmıştı. Duydunuz mu?
Güya Avrupa PKK’yı terör örgütleri listesine aldı. Adamların parlamentosu hakkımızda bir sürü ipe-sapa gelmez karar alıp duruyor. Ne kadar haberiniz oluyor? Daha 5-10 gün önce Avrupa Parlamentosu’nda “Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ve Kürtler” adı altında bir konferans yapıldı. Ne karar aldılar? Toplantı sonrasında yayınlanan sonuç bildirisinden haberiniz var mı?
“- Silahlı mücadeleye giren tüm taraflar askeri operasyonları durdurmalıdır.
- Sorunun çözümü için bir uzlaşı komitesi oluşturulmalıdır.
- Kürt toplumunun varlığının anayasal düzeyde tanınması konusunda tartışma başlatılmalıdır.”
Adamlar hala PKK’ya silahlı mücadeleye giren taraf diyorlar. Basın basınlığını yapsa, bu hezeyanların üzerine gitse bu adamlar bu kadar pervasız olabilir mi?
Milli Savunma bakanı diyor ki:
“Sorun PKK ile mücadeleyle sınırlı değil. TSK ve diğer güvenlik güçleri üç tane teröristle değil, onlara destek veren belli bir dünya ile mücadele ediyor. Terör örgütüne verilen dış destek önemli bir boyutu oluşturuyor. Benim İçişleri müsteşarlığımdan beri bu boyut vardı.
Ne zaman PKK’yı sıkıştırsak, örgüt zayıflasa, pek çok ülkeden üzerimize gelirlerdi, baskı yapmaya çalışırlardı. Ne zaman PKK rahatlasa o zaman bu baskı kesilirdi. Söylemek istediğim, işin boyutu silahlı teröristle mücadele etmekten çok daha büyük ve önemlidir. Mücadele bu boyutlarda sürüyor.” (Milliyet, F. Bila, 21 Eylül 2005)
Bazı idareciler ise kafirleri dost edinerek bir şey yaptığını zannediyor. Halbuki Hazret-i Allah:
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51)
Bu küffar milletleri ile dostluk hikâyesini bitirme zamanı geldi de geçiyor. Aksi takdirde büyük sıkıntılar yaşandığı zaman kimse kabahati başkasında aramasın.