Vatanımızın kıymetini bilelim, devletimizin kıymetini bilelim, güçlü bir orduya sahip olmanın kıymetini bilelim. Birlik ve beraberliğin önemini bilelim.
Bunların her birisi birer nimettir. Hem de çok büyük nimetlerdir. Bu nimetleri ikrar ve itiraf edelim, Hazret-i Allah'a şükredelim. Zira sahip olduğumuz nimetler, soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan, yediğimiz yiyeceklerden ibaret değildir.
İnsan maalesef nimet elinden kaybolduğu zaman kıymetini anlıyor. Irak'ta, Afganistan'da yaşayan halkın durumundan ibret alalım.
Irak'ta "Polis kim?", "Vatanperver kim?", "Terörist kim?", belli değil. Gündüzler geceden daha tehlikeli hale geldi. Para için insanlar kaçırılıyor, çocuklar kaçırılıyor. İstenen fidye ödendiği halde rehineler öldürülüyor. Polis kıyafeti ile gelip evlerden insanları alıyorlar. Hiçbir devlet otoritesi yok. Kaçırılan insan kurtulduğu zaman ya şehir değiştiriyor ya da gidebileceği bir yer varsa ülkeyi terkediyor. Masum insanlar, "Ekmek parası" kazanmak için direksiyon sallayan şoförler din adına, İslâm adına katlediliyor. Elektrik-su arada sırada geliyor. Aileler korkularından çocuklarını okula göndermiyor. Sağlık sektörü çökmüş durumda. İnsanlar kime güveneceğini bilemiyor. Gıda yardımı artık yapılmıyor. Birkaç senedir yaşanan kuraklık köylerde bile hayatı çok zorlaştırmış durumda. Küffar düzen sağlamak için değil, adeta karışıklığı çoğaltmak için uğraşıyor. İşkence, tecavüz sıradan işler haline gelmiş.
Hepsinden kötüsü birlik-beraberlik yok. İman zayıflamış. Küffar maharetle halkı birbirine düşürmüş, karışıklık-iç savaş her gün daha çok büyüyor. Bu durum küffarın işine yarıyor. Petrol kuyuları çalışmaya devam ediyor fakat sayaçları bozulmuş; "Kim, nereye, ne kadar petrol götürüyor?" belli değil. Bir taraftan da petrol fiyatı almış başını gidiyor. Irak'ı işgal edenler Irak'ın kanını emiyor. Halkın kanını emiyor. Halk zulüm çekmiş, eziyet çekmiş, açlıktan bitap düşmüş umurlarında değil.
Diğer taraftan İslâm adına ortaya çıkan vehhabi zihniyetli bölücüler kendilerinden olmayan herkesi kafir ilan edip halka zulüm yapıyor, katliam yapıyor. Küffarın ekmeğine yağ sürüyor.
Hiç düşündünüz mü: Evinizde çocuklarınızla rahat koltuğunuzda oturup, hiçbir güvenlik kaygısı taşımadan çayınızı yudumlamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu?
Şu bir gerçek ki fitne ve fesat ülkemizi de kasıp-kavurmaktadır. Ancak Allah'ın izniyle bu fitne ve fesat zümreleri ile mücadele eden bir zümre vardır.
Şüphesiz bu bölücülüklerin, bu fitnelerin ateşi sebebiyle bu ülkede de sıkıntılar yaşanması muhtemeldir. Ancak ümidimiz ve duamız odur ki, Hazret-i Allah bize büyük fitneler yaşatmasın, küffara bu vatanı çiğnetmesin.
Dünyada yaşanan gelişmeleri, ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ciddiye almak ve karşı tedbirler geliştirmek zorundayız. Unutulmamalıdır ki, küresel sömürgeci güçlerin 20. yüzyıl başlarındaki hesaplarının önündeki en büyük ve belki de tek engel Osmanlı İmparatorluğu ve sahip olduğu coğrafya idi. 21. yüzyılın küresel sömürgeci ve fundemantalist ülkelerinin hesaplarının önündeki en büyük engellerden belki de birincisi yine Türkiye'dir. Bu gerçeği bir paranoya olarak yaftalayıp küçük görmek basiretsizlikten başka bir şey değildir.
Dikkat edilirse kurulduğundan beri güçlü bir Türkiye hiçbir küresel gücün işine gelmemiştir. Belli bir sıkleti geçmesine izin verilmemiştir. Bu küresel güçlerin başında ABD gelir. Türkiye'nin ABD ile yakınlığı bir tür postmodern işgale dönüşmüştür. Türkiye'nin bugün yaşadığı sıkıntıların en büyük sebebi bu işgalden kurtulamamış olmasıdır. Bilindiği gibi herkesin ağzında bir sakız gibi "Derin devlet" teranesi dolaşmaktadır. Türkiye'deki en büyük derin devlet daha önceki yazılarımızda da işaret ettiğimiz gibi Sivil bürokrasideki ve medyadaki Dönme-Mason gizli yapılanmasıdır. Bir devletin güçlü olabilmesi için gerekli en birinci şart menfaatlerini müdafaa etme görevini üzerine almış bürokrasinin sıkı olmasıdır, dış etkilere kapalı olmasıdır. Halbuki bugün bahsettiğimiz bu derin devlet yapılanması sebebiyle Türkiye bütün kapıları açık bir "Kale"ye dönüşmüştür. Bu gizli örgütlere karşı uyanık olma ve tasfiye etme makamında olanların ise tam tersine basiretsizce bunların güdümünde hareket ettiklerini müşahede ediyoruz. Bu durum ülkemizi tehlikeli mecralara sürüklüyor. (Sadece ordunun güçlü ve dış etkilere kapalı olması tek başına yeterli değildir. Önemli bir faktördür ama yeterli değildir.)
Bu basiretsizliğin neticesi birçok hatalı icraat ortaya çıkıyor. Medya ise bu hataları örterek milletin aleyhine hizmet ediyor. Mesela özelleştirme konusunda çok ciddi gelişmeler yaşanıyor, ancak bunlar medya gündeminde hakettiği yeri bulamıyor. Türkiye'nin en önemli sanayi kuruluşları TOBB öncülüğünde bir araya gelerek Erdemir'in özelleştirilmesine talip oluyorlar. Dünyanın çelik tekelleri büyük bir iştahla bu özelleştirmeyi takip ederken bu gelişmeyi sadece bir ekonomi haberi gibi görmek mümkün mü? "Üfürükten teyyare" denilebilecek "Eften püften" haberleri manşete taşıyorsunuz, haber yapacak konu bulamıyorsunuz. Çeksene bunu manşetlere? Bugün girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği'nin temelinin Avrupa ülkeleri arasında yapılan "Demir-Çelik" anlaşmaları ve birlikleri ile başladığını biliyor musunuz? Bir sanayicimiz "Can boğazdan gelir" deyişinden yola çıkarak "Can Türk sanayii ise, boğaz Erdemir'dir." benzetmesini yapıyor. Bu basit bir değerlendirme midir? Ticari bir kaygıyla da olsa hemen bütün milli sanayi kuruluşlarımızın bir araya gelmesine sebep olacak kadar mühim bir işletmeyi hangi akıl hangi vicdan yabancıya peşkeş çekmeye izin verebilir. Hangi vatan evladı "Yabancıya satacağız" diye peşin hüküm beyan edebilir? Bunları yazsana.
Amerikan'ın nisbeten ufak sayılabilecek Petrol şirketlerinden birisi satışa çıkartıldı. Çin devlet petrol şirketi talip oldu. Sonucunu veya bu haberi kaç kişi duydu? Çinli şirket daha fazla para verdiği halde koskoca Amerika milli menfaat diyerek bu şirketin Çin'e satılmasına izin vermedi. Bu haberi manşetten versene. Bir dergide Telekom ihalesini kazanan Lübnan şirketinin İngiliz istihbaratı ile bağlantısı olduğu iddia edildi. Hangi gazetede bu haber ciddiye alındı. Peki siz biliyor musunuz: "Batı merkezli küresel tekeller batılı ülkelerin istihbarat teşkilatları ile adeta iç-içe geçmiştir." Amerika'da eski asker, istihbaratçıların ortak olduğu kaç şirket var? Bunların kaç tanesi biliniyor? Dünyadaki silah, uyuşturucu vb. kaçakçılıklarından istihbarat teşkilatları ile bağlantılı bu karanlık güçlerin kasasına ne kadar para giriyor? Afganistan'da eskisinden daha çok üretilmeye başlanan afyon ticaretinin kaymağını kim götürüyor? Avrupa'nın ABD'yi; küresel haberleşmeyi dinlemek ve istihbarat sağlamak için kurduğu Echolon uydu sistemini ticari sırları kendi şirketlerine aktarmakta kullanmakla suçladığını biliyor musunuz?
Biz Türkiye'deki "Çelme atma düzeni"ne alıştığımız için dünyayı da böyle zannediyoruz. Adamlar dünyanın bir ucundaki vatandaşını korumak için seferber olurken, biz dışarıdaki Türk insanına yıllar yılı zenci muamelesi yaptık. Bazı ülkelerde PKK destekli yatırım ve girişimler ön plana çıktı.
Dış destek ve güdümle ortaya çıktığı çok aşikar bir terör dalgası karşısında zaafiyet olarak algılanan çıkışları ne ile izah edebiliriz? İnsanların PKK'ya yüklendikleri bir zamanda seni kim dolduruşa getirdi de ortaya bir "Sorun" peydah oldu? Bu kadar basiretsizlik olur mu?
"Avrupa'lılar ne der?" diye, ne idüğü belirsiz bir objektiflik adına Ermeni propagandası yapılacak bir konferansa devlet üniversitesinde yol vermek "Devlet adamlığı" vasfı ile örtüşür mü? Bu aklı size kim verdi?
Halbuki gerek iç bölücülerin, gerekse dış düşmanın bizde sıkı bir duruş ve azim görmesi gereken bir devirdeyiz. Zira Türkiye'nin ABD ve İsrail planlarına, Irak ve İran politikalarına itiraz ve müdahale kabiliyetinin eritilmeye çalışıldığını görmemiz lazım. (Senenin şu son günlerinde bu niyet ve taarruzların değişik bir boyutu ile karşılaşabiliriz.)
Vatan'ın kıymetini en iyi bilen -bilmesi gereken- bir milletiz. Zira bu millet her daim yeri ve günü geldiğinde vatan uğrunda canını-kanını feda etmekten zerre tereddüt etmemiştir. Küffara düşmana vatanını çiğnetmemiştir. Bu kuvvet ve azmimizin kaynağı Hazret-i Allah'a olan imanımızdır.
Devir ıslah ile, irşad ile uğraşma devridir. Dış düşman yıkmaya, işgal etmeye, bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. Böyle bir zamanda kim ki içerden yıkmaya çalışırsa bilinsin ki o apaçık bir haindir. İmandan hiçbir nasibi yoktur.
Son zamanlarda günahkâr bir toplum haline gelmiş olsak da özde muhafaza ettiğimiz imanımız inşaallah yine bizi muhafaza edecektir.