Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Küresel Hegemonyacılar Şeytanlarla İşbirliği Yapıyor! - Ömer Öngüt
Küresel Hegemonyacılar Şeytanlarla İşbirliği Yapıyor!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Ağustos 2005

 

Küresel Hegemonyacılar
Şeytanlarla İşbirliği Yapıyor!

 

Avrupa'da "Türk düşmanlığı" temelinde yükselen faşizm, Amerikalı senatörün “Gerekirse müslümanların kutsal mekanlarını, hatta ‘Kabe’yi bombalayabiliriz.” hezeyanları, düne kadar silah taşımayan İngiliz polisinin sorgusuz sualsiz kafadan insan avlaması, Batı'nın terör konusundaki çifte standardı, Amerika ve İsrail'in PKK'yı kullanarak Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ve Kürt devleti projesini hayata geçirme planları, Türkiye'yi bu yıl sonlarına doğru bekleyen tehlikeli süreç.... Bir taraftan dünya karışırken, diğer taraftan düşman bütün hatları ile ve sinsi metodlarla üzerimize yüklenmeye çalışıyor.

Dünyada hegemonya (Bir tür Küresel Krallık) kurmak isteyen güçler bu uğurda her türlü yolu ve yöntemi deniyor. İnsanoğlu’na verilen yetenekleri, kabiliyetleri, pozitif bilimle açıklanamayan bazı metafizik olayları araştırıyor ve hatta bunun teknolojisini yapmaya çalışıyorlar.

Bu yazıda bu tür tehlikelere işaret ederken, hem devlet bazında hem de bireysel olarak nasıl bir tehlike altında olduğumuzu bir nebze olsun duyurmaya çalışacağız.

Amerikan üniversitelerinde ve askerî teknoloji geliştiren merkezlerde insana zarar veren-yok eden silah teknolojileri kadar insanın bizzat kendisi hakkında büyük araştırmalar yürütülmektedir. Bu araştırmalar genetik biliminden ibaret değildir. Aynı zamanda insanın metafizik yapısı üzerinde, parasikoloji alanlarında ve gözle göremediğimiz bilinçli varlıklar (cinler) üzerinde çok ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Medyumlardan, parapsikologlardan askerî, istihbari, siyasi ve hatta ekonomik sahalarda yararlanılmaya çalışılmaktadır.

“Şimdi de çok değişik bir haberi paylaşalım:

• ABD istihbarat servislerinin terörle savaş argümanları arasında kabul ettiği MEDYUM KADROSUNU GENİŞLETME KARARI ALMASI.. (Kadrolu medyum zaten yıllardır Amerikan istihbaratında hizmet veriyordu)

• Evet, ABD istihbarat teşkilatları, CIA, FBI ve diğerleri, terörist avında bilimsel adıyla parapsikologlardan DAHA FAZLA yararlanmaya karar verdiler. Medyumların olası terörist saldırıların tahmin edilmesinde ve Ladin’in bulunması konularında yardımcı olabileceği düşünülüyor. Medyumların duyugörünü, fizik ötesi algılama yöntemini ve halk arasındaki yorumuyla da cinler olarak tabir edilen bir grup doğa üstü yaratıkları kullanarak haber aldıkları varsayılıyor efendim.

• Ki bir grup medyumun iddiasına bakılırsa ki bu iddialar ‘FBI’a da bir raporla sunulmuş’ raporda teröristlerin yeni hedefinin stadyum olabileceğinden bahsediliyor. Yeri gelmiş iken.. ‘İrrasyonel bilimin argümanları, içinde bulundugumuz bu çağda başta Amerikan İstihbarat Teşkilatı ve ordusu, gelişmiş tüm ülke istihbarat teşkilatları ayrıca dünya devi firmalar tarafından da kullanılmakta. Özellikle ekonomi ve siyaset dünyasında irrasyonel bilimin argümanları fazlasıyla özel sırlara vakıf olmada aracı vazifesi görüyor, bu çağda irrasyonel bilimi çok daha fazla tartışacağız...’ Yaklaşık 3 yıl önce İstanbul Harp Akademilerinde yapılan bir brifingin izleyici-dinleyici koltuklarında almıştım yazdığım bu notu.. Okuduğunuz gibi Türk ordusunun da tartışma platformunda değerlendirdiği bir konu irrasyonel bilimin bir kolu olan parapsikoloji.” (Güler Kömürcü, 13 Kasım 2001, Haber Türk)

Yine yakın zamanda çıkan bir haberi birlikte okuyalım:

“Pentagondan süper askerler

Arlington’da bulunan Pentagon destekli DARPA araştırma merkezi, uyumadan, yemeden içmeden bir hafta hayatta kalacak süper askerler üzerinde araştırma yapacak. Bilimadamları bu amaçla, askerlerin metabolizmalarını değiştirerek hedeflerine ulaşmak için araştırma programı hazırlıyor.

Çok iddialı olan çalışma, insanın akıl sınırlarını da sonuna kadar zorluyor. Metabolizma değiştirme konusunda başarılı olunması halinde, sırada salamanderlerde görüldüğü gibi kopan organların yeniden büyümesi var. Bu teknoloji sayesinde, çatışma sırasında örneğin kolu kopan askerin bu organı, bir süre sonra yeniden büyüyecek. Yaralanan asker, akan kanını düşünceyle durdurabilecek. Ve son olarak, bu süper askerler, oksijensiz ortamda bile yaşayabilecekler. Bu programın, gelecek 20 yıl içinde ilk meyvelerini vermesi bekleniyor.

Düşünceyle Uçak Kullanan Pilot

Bu arada, üniversitenin yıldız futbol oyuncusuyken, bıçaklı saldırıda yaralanıp felç geçirerek tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Matthew Nagel'in düşünceyle objeleri hareket ettirebilme yeteneği de ordunun ilgisini çekti. Nagel, düşünceyle ve bilgisayar aracılığıyla yapay baş ve işaret parmaklarını açıp kapatabiliyor. Nagel’in bu yeteneğinden esinlenen ABD’li bilimadamları, düşünceyle obje hareket ettirmeyi, daha geniş ve sofistike alanlada kullanmak için kolları sıvadı. Özellikle ordu, bilgisayar yardımıyla savaş uçaklarına bu yeni teknolojiyi yerleştirmek istiyor. Komutanlar, gelecekte bir gün düşüncesiyle uçak kullanan pilotları hayal ediyor.” (Hürriyet, 17 Mayıs 2005)

Adamlar bu tür şeylerle uğraşıyor. Peki biz ne yapabiliriz? Ya da bu tür işlerin İslâm’daki yeri nedir.

Geçmiş ümmetler devrinde Belkıs’ın tahtının harikulade bir olayla Süleyman Aleyhisselâm’ın yanına getirilmesi Kur’an-ı kerim’de şöyle haber verilmiştir:

“(Süleyman) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?”

Cinlerden bir ifrit: “Sen makamından kalkmadan, ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve benim sözüme güvenilir.” dedi.

Kitap’tan ilmi olan kimse (Hızır) ise: “Sen gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm.” dedi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşivermiş görünce dedi ki: “Bu Rabb’imin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek istiyor.” (Neml: 38-39-40)

Görüldüğü gibi bizim bildiğimiz ilimlerin ötesinde ilimler vardır. Bilinen fizik kuralları ile izah edilemeyen birçok olay artık bilim adamları tarafından incelenen olgular olarak kabul edilmektedir.

Bu tür işlerle, büyü ile, parapsikoloji ile en çok uğraşanlar yahudilerdir. Nitekim Amerikan siyasetini yönlendiren "Neo-con" elit çoğunluk yahudi kökenlidir ve bu eliti yönlendiren fikir babaları şaşılacak derecede dinsel inançlarını, siyaset ve felsefe dünyasına taşımışlardır.

Bazı sanatçıların kendilerini korumak için “Kabbala” felsefesine heves etmesi, kollarına renkli ipler bağlaması, hatta bazı ülkelerde yaşanan devrimlerde kullanılan renkler aslında hepsi bu tür inançlardan kaynağını almaktadır. Renkler, duruş biçimleri, hatta isimlerin insanların üzerindeki tesirleri bu tür felsefeler için önemli argümanlardır. Bu sebeple Yalçın Küçük’ün Türkiye’deki yahudileri araştırırken -bazen ifrata kaçmış olsa da- kullandığı isimbilim yabana atılacak bir konu değildir. Zira yahudi hahamlar çocuklara isim verirken bu tür şeylere de dikkat ederler.

İstidrac kabilinden bu tür hadiselerin ayrıntılarına fazla girip kafa karıştırmadan konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Osmanlı devrinin son büyük mutasavvıflarından Muhammed Es’ad Erbili -kuddise sırruh- Hazretleri’nin eserlerinde naklettiği bir kıssayı okuyalım:

“Bir tarihte bir hıristiyan riyazatla keşf elde etmiş. Sonra bir İslâm memleketine gelerek sihirbazlıkla halkı idlale başlamış. Ehl-i halden biri “Ben bunu müslümanların başından temizleyeceğim.” demiş. Silahını almış, gelip kapısını çalmış. İçeride adam:

“Ne istersin?” diye sormuş. “Aç kapıyı seninle görüşeceğim.” diye cevap vermiş. “Ben seninle görüşemem. Zira sende su-i kast niyeti var, açmam.” demiş.

Kalbinde tuttuğu ve Cenab-ı Allah'tan gayrı kimsenin vâkıf olmadığı bir şeyden bahsetmesi daha ziyade merakını mucib olduğundan, herhalde görüşmeden gitmek istememiş.

Onun üzerine: “Bana kapıyı ne suretle açarsın?” diye sormuş. O da: “Eğer sen niyetini değiştirirsen açarım.” demiş. “Niyetimi değiştirdim.” deyince kapıyı açmış.

Ona sormuş ki:

“Sen bu keşfi nasıl elde ettin?” O da: “Ben hıristiyanım. Bu keşfi riyazatla elde ettim, yalnız nefsim neyi arzu ettiyse ben yapmadım. Bütün mevcudiyetimle muhalefet ettim, bu keşfe nail oldum.” demiş.

O zât da demiş ki: “Mademki sen ne buldunsa nefsine muhalefetten buldun, öyleyse bu halini bir hakikata rabtetmek lâzım. Bir kere de İslâmiyeti nefsine teklif et, râzı olacak mı?” demiş. O da: “Nefsime teklif ettim, râzı olmuyor.” demiş.

Yine o zat da cevaben: “O halde senin keşfinin sahih olması için İslamiyeti kabul etmen şarttır.” demiş. O hıristiyan hakkı teslim ederek şeref-i İslâm ile müşerref olmuş.

İşte bazı kimseler, şer-i hakiki rehbersiz riyazat yaparak, gördükleri hâli, şer-i şerif hilafına olduğu halde keramet zannederek çıkmaz ve bâtıl bir itikata kapılıp, istidrac kabilinden olan sufli ve şeytanî hallere aldanarak helâk ve hüsran-ı ebedîye düçar oluyorlar.” (Hakikat, Temmuz 2001, sayfa: 29)

Şeytani bakışlar, cinler insanlara zarar verebilir. Düşmanın yemeğini yemek çok tehlikelidir. Yöneticilerimizin İsrail’de Amerika’da oturdukları sofralar çok tehlikelidir. Yememeli, hatta gitmemelidir.

Bu tür tehlikelerden korunabilmek için Hazret-i Allah’a sığınmak, korunma dua ve âyetlerini okumak çok faydalı, hatta lüzumludur. Hazret-i Allah’ın sevgililerinden birer parça taşımak ise büyük bir şanstır. İslâm’ın nuru bütün şeytanî yol ve yöntemlerin üzerindedir. Musa Aleyhisselâm’ın asası nasıl ki bütün büyücülerin iplerini yutup yok etmişse, İslâm da böyledir. Her birey kendisini her türlü tehlikeden olduğu gibi bu tür tehlikelerden de korumak için İslâm’ın nurlu muhafazalarından meded ummalı, Hazret-i Allah’ın sevgili kullarını bularak onların tasarruf ve himayesine sığınmaya çalışmalıdır.


  Önceki Sonraki