Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
NE İDİK, NE OLDUK! - Osmanlı İmparatorluğu -13- - Ömer Öngüt
Osmanlı İmparatorluğu -13-
NE İDİK, NE OLDUK!
Dizi Yazı - Ne İdik, Ne Olduk
1 Temmuz 2005

 

NE İDİK, NE OLDUK!

OSMANLI İMPARATORLUĞU -13-
(1299-1924)

 

IV. Mehmed, Ağalar Saltanatı ve Kösem Sultan:

Osmanlı sarayında kadın yönetici dönemi başlamıştı. Kösem Sultan 6 yaşındaki padişah IV. Mehmed adına devleti yönetiyor istediği veziri atıyordu. Para sıkıntısı yüzünden düşük ayarlı akçeler basılmaya başlandı. Halk ayaklandı. Kösem Sultan IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan’ın devlet işlerine müdahale edeceğini anlayınca IV. Mehmed’i devirmek istedi ve ocak ağalarıyla anlaştı. Buna karşılık Turhan Sultan saray ağalarıyla anlaşıp Kösem Sultan’ı öldürttü ve 24 yaşında olan Turhan Sultan saltanat naibesi oldu. Kösem Sultan’ın ölümüne isyan eden ocak ağalarından otuz sekizi öldürüldü. Öldürülen bu ocak ağalarının malları hazineye alındı. Yalnızca kul kâhyasından nakit olarak beş milyon altın ve gümüş çıktı. İmparatorluğun kimler tarafından soyulduğu belli oluyordu. Ağalar dönemi böylece sona erince iyi bir devlet adamı arandı.

lV. Mehmed zamanında insiyatif Harem ağaları ve Saray-ı Hümâyûn halkına o derece geçmiştir ki, Sadrazam Siyavuş Paşa bu zümrenin arzuları üzerine hareket etmediği için, üç ay geçmeden azledildi. Arkasından gelen Gürcü Mehmed Paşa, sadrazamlığı esnasında saray halkının istediklerini yapmalarına ses çıkarmadı. Mâli sıkıntıların halledilememesi üzerine, sadarete getirilen Tarhuncu Ahmet Paşa, hazineye el uzatmak isteyenleri cezalandırmaya başladı. İlk olarak bozuk bütçeyi düzeltti. Bu arada iltizam konusunda gerekli düzenlemeyi sağlamak isterken menfaat zümresinin iftirasına uğradı, ele geçirilerek idam edildi.

Bir çok sadrazam denendi ancak hiç birisinden netice alınamadı. Sonuçta Köprülü Mehmed Paşa ile görüşüldü. Ancak Köprülü bazı şartlar ileri sürerek sadrazamlığı kabul etti. Köprülüler, 27 yıl aralıksız hizmet verdi. Turhan Sultan, Köprülüler’e idareyi verdikten sonra bir daha devlet idaresi ve siyasete karışmadı. Kadınların saray üzerindeki etkisini azaltmaya çalıştı. Birçok hayır eseri inşaa ettirdi. Yeni cami ve Mısır çarşısını o yaptırdı. Hürrem Sultan’la başlayan, Kösem Sultan’la devam eden kadınların çağı Turhan Sultan’la 1656’da bitmiş oldu ve Türk tarihinde 1991 yılına kadar bir daha hiç açılmadı. Osmanlı tarihinde bunların dışında devlet işine karışan hiçbir kadın, hiçbir anne veya zevce görülmemiştir.

 

Köprülüler Dönemi:

O da IV. Murad gibi baskılı ve sıkı bir politika güttü. II. Vezir Girit fatihi Hüseyin Paşa’yı yerine getirileceği vehmiyle idam ettirdi. İlk olarak Venedik gemilerini boğazdan def etti. Macarlarla savaşılarak, Macar ordusu yok edildi.

Anadolu’ya dönerek Celaliler üzerine yürüdü. Anadolu’da 15 Beylerbeyi ve 50 Sancakbeyi aralarında anlaşarak ittifak yaptılar, sadrazam’ın azlini istediler. Fakat IV. Mehmed, Köprülü’yü azletmediği gibi destek oldu ve Halep’te toplanan beylerbeyi ve sancakbeyleri olayı müzakere bahanesiyle vezir Mürteza Paşa tarafından akşam yemeğine davet edildi ve hepsi öldürüldü. Anadolu’da 10.000 Celali öldürüldü. Bu dönemde Ruslarla savaşılmış Kırım hanı Mehmet Giray 350.000 kişilik Rus ordusunu bozguna uğratmış, Patrikhane’nin yetkileri kaldırılmıştı.

5 yıl sonra 83 yaşında Köprülü Mehmed Paşa öldü. Yerine, oğlu Fazıl Ahmed Paşa 26 yaşında iken veziriâzam oldu. O da devlet işlerini Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya verdi ve kendisi dış işlerle ve savaşlarla uğraştı.

Avusturya’ya 56 yıl sonra sefer düzenlendi. Avrupa’nın içlerine kadar 235 bin akıncı aylarca hücum ettiler. Belgrad Kalesi alınıp yıktırıldı. Girit adası 25 sene süren muhasaradan sonra alındı. Lehistan seferi düzenlendi ve Ukrayna ve Podolya Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Fazıl Ahmed Paşa 42 yaşında öldü. Yerine Merzifonlu Kara Mustafa Paşa geçti. Padişah IV. Mehmed Lehistan seferine katılmıştı. Fazıl Ahmed Paşa’nın vefatı ile veziriâzam olduğunda, Rusya Slavları kendi idaresinde toplanmaya çalışıyor ve Baltık denizi ile Karadeniz’e ulaşmak istiyordu. Baltık denizi Lehistanlılar’ın elinde idi. Onlar ise Osmanlılar’a tâbi idi. Ukraynalılar’ı da kendine çekmek isteyince Rusya’ya savaş açıldı. Padişah bu sefere de katıldı. Silistre’ye kadar gidip orada bekledi. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Ukrayna’yı aldı. Ruslar bataklığa saplandılar. Orduları orada kaldı. Neticede anlaşma yapıldı. (1681) Rusya, Kırım hânı Giray’a vergi vermek zorunda kaldı.

Bu dönemde Osmanlı Devleti rahat ve huzurlu idi. Ancak Avrupa’da yeni oluşumlar başlamıştı. Fransa büyüyor, İngiltere güçleniyordu. Macaristan’ın büyük bir kısmı Osmanlılar’ın elinde idi. Yaşadıkları bölgede serbest ve özgür olduklarından rahat içinde idiler. Fakat Slovaklar Avusturya idaresinden memnun değildiler. Slovaklar kendilerini Osmanlı Devleti’ne bağlamak istediler ve bunu ilan ettiler.

Buna Avusturya imparatoru karşı geldi. Papa’nın teşvikiyle bütün Avrupa devletleri birleşti ve yeni bir haçlı birliği oluştu. 1683’de savaş için yola çıkıldı.

IV. Mehmed Osmanlı ordusuyla birlikte Edirne’den hareket etti. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad’da Divan-ı Harbi topladı. Viyana’yı almak için bu kadar büyük bir ordunun toplanmasının fırsat olduğunu söylüyordu. Ancak diğer vezirler, gelecek yıl Viyana’ya gidilmesi taraftarı idiler.

IV. Mehmed haberi aldığında izin vermek istemedi, ancak Merzifonlu Kara Mustafa Paşa çoktan Viyana’yı kuşatmıştı. Bu olaylar neticesinde orduda ikilik başladı ve ayrılmalar meydana geldi.

Kanuni de 154 yıl önce Viyana’yı kuşatmıştı, fakat alınamamıştı. Şehir üç surla çevrili idi ve çok iyi muhafaza ediliyordu. Mustafa Paşa 60.000 kişi ile taarruza başladı ve akıncılar her tarafı istila ettiler. Mustafa Paşa orduyu çok büyük bir alana yaydı ve gelen yardımları kesmek istedi. Slovakya alındı. Kuşatma devam ediyordu, kalenin düşmesi an meselesi idi. Ancak Viyana’nın Osmanlı’nın eline geçmesini engellemek için Avrupa’da büyük ordular toplandı. Fakat Tuna nehrinden geçmeleri gerekiyordu. Köprü ise Türkler’in elinde idi. Kara Mustafa Paşa köprü muhafızlığını Kırım hanı Giray’a vermişti.

Kırım hanı Giray bu tek geçiş yeri olan köprüden, küffar ordularının geçmesine izin verdi ve serbest bıraktı. Tarihin en büyük ihaneti gerçekleşti. Osmanlı ordusu arkadan vuruldu. Savaş başladığında Kırım’lı askerler savaşmadı. Ordunun sağ kanadını kumanda eden İbrahim Paşa ile sadrazamın arası açık olduğundan sağ kanadı geri çekti ve savaş kaybedildi.

Bu savaştan sonra Osmanlı Devleti duraklama, gerileme ve çöküşe doğru gitti.

Komutanların ihtirasları ve birbirini çekememeleri yüzünden galip durumda iken ordu, nifak girmesi ile bölündü, parçalandı ve Hazret-i Allah da desteğini çekti. Viyana’yı kuşatmış, alınmasına an kalmış olan bir ordu, arkadan vurulmuştu.

Dirayetli ve iradeli bir müslüman olan Kara Mustafa Paşa seferden dönmüştü. Fakat yine bir sefer düzenleyip bu yenilginin acısını almanın hesabını yapıyordu. Ancak onu çekemeyenler ve veziriâzam olmak isteyenler, padişaha baskı yaparak düşürülmesini istediler ve muvaffak da oldular.

Bu dönemden sonra güçlü Köprülüler dönemi bitti. Yönetici adam bulunamadı. Korkak, liyakatsız dalkavuklar görev almaya başladılar.

Haçlı birlikleri tekrar toplanarak Osmanlı’ya karşı birleştiler. Almanya-Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta, İspanya, Rusya güçlü bir ordu ile gelmeye başladılar. Venedik, Dalmaçya, Mora, Bosna ve Arnavutluk’dan taarruza geçti. İsveç, bütün Mora’yı ele geçirdi. Atina’yı alıp tahrip ettiler.

Avusturyalılar Uyvar’ı aldılar. 90.000 kişilik haçlı ordusu Budin’i kuşattı ve şehirde hiçbir kimse kalmadı. Müslüman sivil halkın hepsi öldürüldü. 81 cami önce yakıldı, sonra yıkıldı.

Merzifonlu gibi bir kumandanın öldürülmesine sebep olanlar şimdi hiçbir şey yapamıyorlardı.

 

Köprülü Mehmed Paşa Disiplinli Devlet İdâresiyle,
Batılı Devlet Adamlarına Resmen Kök Söktürmüştü!..

Sert ve disiplinli bir şahsiyet olan Köprülü Mehmed Paşa, ihtiyarlığının verdiği engin tecrübeyle sadrâzamlık makamına oturunca, Osmanlı Devleti batılı ülkeler karşısında eski azâmetini ve ihtişâmını yeniden kazanmıştı. Bugün Avrupa’lı devlet elçilerinin elini-eteğini öpenlerin, ayaklarına yüzler sürenlerin yaptıklarının tam aksine; o dönemde Osmanlı ülkesini ziyarete gelen elçiler Türkler’e olanca güçleriyle kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar ve onlardan korktukları için elleri-ayakları birbirine dolaşıyordu.

Meşhur Avrupa’lı târihçi Vandal, o dönemin bugün için büyük ibret teşkil eden bu çarpıcı manzarasını şöyle anlatır: “En barbar devletler gibi, en medenî hükümetler bile Osmanlılar’ın silâhlarından korktukları veya teveccühlerini kazanmayı arzuladıkları için Türkler’e baş eğiyorlardı. İstanbul doğunun başkenti olduğu günden beri muhteşem elçilerin, namlı ricâcıların yalvaran tavırlarla önünden geçişlerini temâşâ etmişti. Osmanlı tahtının önünde diz çökmek için yapılan müsâbaka devam ediyordu. Buhâra hâkimi, Asya’nın en uzak köşelerinden müminlerin emirine gereken saygıyı gösterirken; Avusturya imparatoru ile Polonya’dan gönderilen olağanüstü heyetlerin de büyük bir ihtişamla başkente yaklaştıkları görülüyordu. Polonyalılar devlet adamlarından oluşan bir kafile ile borular çalarak, bayraklar açarak saltanat merkezine yaklaştıkları sırada, müslüman halkın dinî inançlarına gereken saygıyı göstermek, gözlerini i’tikadlarına aykırı tasvirlerden korumak için, İstanbul sularından içeri girmeden önce üzerinde Meryem resimleri bulunan bayraklarını indiriyorlardı. Hattâ imparatorun elçisi kendinden öncekilerin uyguladığı protokole uymak için Köprülü’nün eteğini öpmüş, pâdişâhın huzurunda bağlılığını ifâde için yüzünü durmadan yere sürmüştü.” (Ahmed Refik, “Köprülüler”, s. 74.)


  Önceki Sonraki