Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - Yalan ve İftiralar (2) - Ömer Öngüt
Yalan ve İftiralar (2)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Mayıs 2005

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

Yalan ve İftiralar (2)

 

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde Kur’an-ı kerim’in kâhinlere gelen diğer sözler gibi, cin ve şeytanlar tarafından Resulullah Aleyhisselâm’ın kalbine atıldığını iddiâ eden müşriklerin sözlerini reddederek şöyle buyurmuştur:

“Onu şeytanlar indirmedi. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez. Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.” (Şuarâ: 210-212)

Onlarla dinleyecekleri şey arasına alevden bir perde çekilmiştir. Şeytanlardan hiçbiri, onun bir harfini bile dinlemeye yol bulamaz. Durum böyle olunca Kur’an-ı kerim’i nasıl indirebilirler? Onlar buna lâyık da değildirler, çünkü onların fıtratlarında fesat çıkarmak ve insanları Allah yolundan sapıtmak vardır.

Kur’an-ı kerim’i Resulullah Aleyhisselâm’ın uydurduğunu iddiâ eden müşriklere karşı Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:

“Yoksa onlar: ‘Onu kendisi uydurdu.’ mu diyorlar? De ki: ‘Eğer sizler doğru iseniz, Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sûre getirin.’” (Yunus: 38)

Yaratılanlardan herhangi birisi Kur’an-ı kerim’i uydurabiliyorsa, ondan başkası da uydurabilir. Siz bunu yapamazsanız, şüphesiz yalancılarsınız.

“Hayır! Onlar ilmini kavrayamadıkları ve henüz te’vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanlamışlardı.

Bak! Zâlimlerin sonu nasıl oldu?” (Yunus: 39)

İşte seni inkâr edenlerin âkıbetleri de böyle acı olacaktır. Onlara yaptığının benzerini bu zâlimlere de yapacaktır.

“Onlara vâdettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, onların dönüşü bize olacaktır. Sonra Allah onların yaptıklarına da şâhittir.” (Yunus: 46)

Ona göre onları cezalandıracaktır.

“O azap başınıza geldikten sonra mı O’na inanacaksınız? Şimdi mi? Hani siz onu acele istiyordunuz?” (Yunus: 51)

Halbuki daha önce alay ve eğlenceye alıyor, azabın çabucak inmesini istiyordunuz. İşte geldi! Artık görün cezanızı!

“‘O (azap) gerçek midir?’ diye senden haber sorarlar. De ki: ‘Evet! Rabb’ime andolsun ki, o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakamazsınız.’” (Yunus: 53)

Siz O’nun kudreti altındasınız, o azap mutlaka yakanıza yapışacaktır.

“Onlar bizim azabımızı mı acele istiyorlar?” (Şuarâ: 204)

Geçmiş kavimlerin başlarına gelen felâketlerden ibret dersi almamışlar, inkârlarına devam etmektedirler.

“Onlar senden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Oysa onlardan önce (nice cezaların) benzerleri gelip geçti. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Rabb’in mağfiret sahibidir. Şüphesiz ki Rabb’inin azabı da şiddetlidir.” (Ra’d: 6)

Küfürde donup kalan ve o hâl üzere ölen kimseler hakkında ilâhî azap çok şiddetlidir ve ebedîdir.

“Gördün mü? Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra da kendilerine vaad olunan şey başlarına gelse, faydalandırıldıkları nimetler onlara hiçbir fayda sağlamaz.” (Şuarâ: 205-207)

Başlarına gelen o azabı ne azaltabilir, ne de bertaraf edebilir.

“Biz hiçbir memleket halkını, öğüt vermek üzere uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. Biz zâlim değiliz.” (Şuarâ: 208-209)

Ki zâlim olmayanları helâk edelim.

Allah-u Teâlâ diğer Âyet-i kerime’lerinde müşriklerin ne kadar beyinsiz olduklarını haber vermektedir:

“Yoksa onlar: ‘Bunu uydurdu.’ mu diyorlar? De ki: ‘Bunu ben uydurduysam vebâli bana âittir. Oysa ben sizin işlediğiniz günahlardan uzağım.’” (Hûd: 35)

Benim onu uydurduğum iddiâsı doğru ise, böyle bir günahın cezası bana âittir. Bu ise bana iftira isnat etmenizden dolayı işlemiş olduğunuz suçun cezasını eksiltmez. Er veya geç bu büyük cezanızı çekeceksiniz.

“Rabb’inden gelen apaçık bir delile dayanan ve O’nun katından bir şâhidi olan, ayrıca kendisinden önce de önder ve rahmet olarak Musa’nın kitabı (elinde) bulunan kimse, inkârcılar gibi midir? İşte bunlar Kur’an’a inanırlar. Bu hiziplerden (gruplardan) kim onu inkâr ederse, cehennem ateşi onun varacağı yerdir. Bundan hiç şüphe etme! Doğrusu o, Rabb’in tarafından indirilmiş haktır. Fakat insanların çoğu inanmazlar.” (Hûd: 17)

Onlar akıllarını gerçeği bulmak için kullanmazlar, Kur’an-ı kerim’in Hakk kelâmı olduğunu kabul etmezler, küfürlerinde inat eder dururlar.

“İnkâr edenler: ‘Bu Kur’an olsa olsa onun uydurduğu bir yalandır. Başka bir topluluk da bu hususta kendisine yardım etmiştir.’ dediler. Böylece onlar kesin bir haksızlığa ve iftirâya başvurmuşlardır.” (Furkân: 4)

Onların bu iddiâları bir zulümden, büyük bir yalandan başka bir şey değildir. Çünkü Resulullah Aleyhisselâm onların bu iddiâlarından tamamen beridir, hiçbir kimseden bir şey öğrenmemiş olduğu apaçık bir gerçektir. Böyle bir iddiâ, câhilce bir iftiradan başka bir şey değildir.

“Yine onlar dediler ki: Kur’an eskilerin masallarıdır, başkalarına yazdırmış, sabah akşam kendisine okunmaktadır.” (Furkân: 5)

Haksızlıkta ve yalancılıkta bu derece ileri gittiler. Halbuki iddiâlarını ispatlayacak hiçbir delilleri yoktu, delil yerine dillerini gösteriyorlardı.

“Onlara: ‘Rabb’iniz ne indirdi?’ denildiği zaman: ‘Öncekilerin masallarını!’ derler.” (Nahl: 24)

Küfürlerinde ısrar etmek için böyle bir iddiâya cüret ederlerdi.

“Yoksa: ‘Onu kendisi uydurdu!’ mu diyorlar? Hayır! Onlar iman etmezler. Eğer onlar doğru sözlü iseler, onun benzeri bir söz getirsinler!” (Tûr: 33-34)

Gerçek şu ki onlar ile cinler ve insanlar da dahil olmak üzere bütün yeryüzü halkı bir araya toplanacak olsalar, benzerini getiremezler.

“Yoksa Rabb’inin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olanlar onlar mıdır?” (Tûr: 37)

Nimetleri onlar mı dağıtıyorlar ki, peygamberliği sana vermek istemiyorlar? Allah’ın verdiğini mi zorla almak istiyorlar?

“Yoksa gayb (bilgisi) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?” (Kalem: 47)

Bunun için mi inkâr etmekte ısrar ediyorlar, akla ve Kitab’a uymaz hükümler veriyorlar?

“Yoksa onların, üzerine çıkıp dinledikleri merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri apaçık bir delil getirsinler.” (Tûr: 38)

Gökleri dinlediklerine dâir açık ve kesin bir delil ortaya koysunlar. Böyle bir şey olmadığına göre, onlara iman etmek düşer.

Allah-u Teâlâ bütün bu şüphe ve tereddütleri Âyet-i kerime’si ile ortadan kaldırmış ve şöyle buyurmuştur:

“Resul’üm! De ki: Onu göklerdeki ve yerdeki sırları bilen Allah indirmiştir.

O çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Furkân: 6)

Ğafûr ve Rahîm olduğundan dolayıdır ki, azap edilmeyi hak etmiş olmalarına rağmen onlara mühlet vermekte, içinde bulundukları durumdan sıyrılıp hidayete yönelmeye dâvet etmektedir. Bu fırsattan istifade etmeyen müşrikler elbette ki lâyık oldukları cezaya çarptırılacaklardır.

Resulullah Aleyhisselâm’ın ilâhî vahye mazhar oluşuna dâir geçmiş peygamberlere indirilen semâvî kitaplarda da bilgiler vardır.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Resul’üm! Eğer sana indirdiğimizden şüphe ediyorsan, senden önce kitap okuyanlara sor! Sakın şüphe edenlerden olma!” (Yunus: 94)

Resulullah Aleyhisselâm ne şüpheye düşmüş, ne de sormuştur.


  Önceki Sonraki